21 Eylül 2014 Pazar

Balıkesirspor 2 - Anderlecht 1 - Galatasaray 0




Galatasaray'da son yaşananlar tek kelime ile garip. Bakıyorsunuz, 'transfer yapmak için son günü bekliyoruz' diyen bir başkanı, çok saygıdeğer ve kibar ama dizideki gibi ''Aman Ali Rıza bey ağzımızın tadı kaçmasın'' şeklinde herkesle iyi olmaya çalışan, Türkiye'de her zaman kaybetmeye mahkum olan 'sakin' tavırları ile otorite konusunda sıkıntı yaşadığı belli bir teknik direktörü, 'taraftar baskısından korktuğum için pozisyonda Umut'a pas verdim' diyen, en çok gol beklentisi içerisinde olduğu bir ''forveti'' var.

Galatasaray, Fenerbahçe maçında da oyun anlamında umut vermiyordu, Balıkesirspor maçında da umut vermedi. Mancini, Semih'ten bek yapmaya çalışmıştı. Hemşehrisi Prandelli de Yasin'den bek devşirmeye çalışırken, Olcan Adın'ı kadroya almadı.

Prandelli'nin hem kadro seçiminde hem oyun anlayışında hem de oyuncu değişikliklerinde henüz ne yapmaya çalıştığını anlayamıyoruz. Takımda ruh ve istek olmadığı gibi bir oyun kimliği de yok. Belki kendisi çok başarılı olacak ama şu an hiç ışık vermiyor. 

Bunda oyuncuların da etkisi var. Galatasaray 4. yıldız temalı törenler düzenleyip kalıplara giriyor. Tam tersi Galatasaray'ın kalıplara sığmaması, 21 yaş ortalaması ile tecrübesiz rakibine karşı hiç değilse bir 10 dakika gerçek bir oyun oynayıp boğması, oyuncusu neredeyse 1 yıldır formsuzsa yedek bırakıp formanın değerini hatırlatması, transferin son günü fiyatları gibi oyuncuların kalitelerinin de düşük olduğunu bilmesi gerek.

Geçen sezon performansı ile takımının en iyi oyuncusu olan ve Bursaspor maçında sonradan oyuna girerek iyi işler yapan Olcan ''idmanda iyi performans göstermediği' gerekçesi ile kadroya alınmıyor ama yıllardır özellikle fiziksel anlamda 1 adım ileriye gidemeyen Emre Çolak 'kurtarıcı' rolü ile oyuna giriyor.

Galatasaray geçen sene sağ bek için Veysel'i aldı. Bu sezonun son günü Tarık alındı ama Sabri kadro dışı ve Yasin bek olarak başladı. Selçuk çok eleştiriliyor. Çünkü ilk geldiği yıl çıtayı çok yukarıya taşıdı. Ama yaklaşık 2 yılda ki serbest düşüşü Felix Baumgartner'ı kıskandıracak cinsten. Problem olduğu çok açık ama bir türlü nedeni tam anlamı ile gün yüzüne çıkamıyor. Sezon öncesi maaşına zam yapıldı, sözleşmesi uzatıldı. Şu çok açık ki Selçuk ve Burak'ın performansı, Galatasaray'ın performansını birebir etkiliyor.

Takımda çoğu oyuncuda özgüven tükenmiş durumda. Takımı 1-2 sene önce şampiyon yapan, rakibe sahayı dar eden adamlar gitmiş onların yerine sanki lige yeni çıkan, ilk kez büyük bir takımda oynayan adamlar gelmiş. En kısa sürede takımın kendine gelip form tutması ve özgüvenini kazanması gerekiyor.

Galatasaray, %60'lara varan oranda topa sahip olma istatistiğine sahip ama organize atak yok denecek kadar az. Takımda şutör özelliği olan oyuncular olmasına rağmen kimse şut çekmiyor. Bir kağnı hızında atağa çıkılıyor. Skor olarak değil oyun olarak da darmadağın bir Galatasaray söz konusu. Neredeyse 10 kişi kapanan Balıkesirspor'a karşı 50'ye yakın orta yapıldı ama vurabilen olmadı. Alternatif aramak varken bundan vazgeçilmedi.

Balıkesirspor bu sene ligin ilk iki maçında rakip kaleye sadece 2 isabetli şut atabilmiş ama Galatasaray'a 2 gol birden attı. Öyle ki, rakibin gol atan oyuncularından birisi şu açıklamayı adeta yola çıktığı isimleri, yolda bulduklarına değişenlerin yüzüne vuruyor; ''Galatasaray isim isim bakıldığında iyi ama takım olarak bakıldığında kötü bir takım. Fatih Terim'den sonra takım olamıyorlar.'' 

''Zamana ihtiyacımız var'' cümlesini Prandelli'ye nazaran Bilic ve Halilhodzic'in söylemesi çok daha gerçekçi. Çünkü Beşiktaş sezonu daha erken açtı. Arsenal ile iki zor maç yaptı ve turu tamamen şans eseri geçemedi. Oyunun her anında olmasa bile bir 15-20 dakika rakibi boğan, en azından ne yaptığını bilen bir oyun kimliği ile sahadalar. Zamanla daha iyi oynayabileceklerine inanıyorsunuz, bunu sahada gösteriyorlar çünkü.

Halilhodzic de aynı şekilde. Söylemleri ile 'hiçbir şeyden memnun olmayan bir adam' izlenimi veriyor gibi görünüyor ama neredeyse baştan aşağıya değişen takımı 0'dan kısa sürede bir kimliğe büründürdü. Geldiği ilk günden itibaren de otoritesini ortaya koydu. 

Türkiye'de oyuncular için kalıplaşan ifadeler var. ''Mesela Holosko+bir miktar para'', ''bir Alex değil'', ''Eto'o bitmiş'' gibi. Burak için, 'Burak koşuyor ama ofsayt' bir motto oldu diyebiliriz. Artık kadınlar bile ofsaytı anlıyor ama son yılların gol kralı, Şampiyonlar Ligi'nde Ronaldo ile adı anılan Burak bir türlü öğrenemedi gitti. Takımın en büyük gol umudu ileride ya ofsayta düşüyor ya da faul yapıyor.

Galatasaray bu sezon 5 resmi maç yaptı ve attığı gol sayısı sadece üç. Yabancı oyuncuların golü yok. Henüz bir sistemden ve anlayıştan bahsedemiyoruz. Zorlu bir lig yarışı, zor bir Şampiyonlar Ligi ve ufukta da seçim var. 

Eleştiri, protesto olması gerekiyor mu tartışılır ama daha ligin başında bu kadar sıkıntı varken protesto bir şeylere çözüm olur mu? İşte kritik nokta burası.




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Beğen