27 Mart 2013 Çarşamba

Türkiye 1 - Macaristan 1 | Garson?




Andorra maçı sonrası bu başlık atılmıştı bir gazeteye 'Hey Garson Üstü Kalsın'. Macaristan maçı sonrası bu başlığı atan sözde gazeteci arkadaş ne düşünüyordur acaba?

Macaristan maçı öncesi ödevini son güne, son dakikaya bırakan bir öğrenci edasındaydık. Brezilya yolunda alınacak 3 puan çok kritikti çünkü gelinen noktada dersleri boşlamıştık bir bakıma. 1-1 biten maçla birlikte Brezilya rüyası da bitti sayılır.

Gelinen noktada 6 maçta alınan 7 puan, vizyonu son dakikada oyuna kurtarıcı diye Kerim'i alan bir hoca, oyuncu seçimlerinin ve değişikliklerinin her maçta hatalı olması, oynanan çoğu maçta sahaya bir futbol kimliği ve ruhu yansıtılamaması, alınan 2 galibiyetin de Andorra ve Estonya maçları olması, 'yeniden yapılanma' yalanlarıyla geçen yıllar ve çok daha fazlası...

Bir de bu kötü tablo göz önündeyken bütün suçu Semih'e yüklemeye çalışanlar...

Golü yedikten sonra moral ve oyun olarak çökme hastalığına hem oynayan hem de izleyenler olarak tedavi bulamadık. Duran toplar zaten genetik hastalık gibi. Kendi evinde Romanya ve Macaristan'ı yenemeyen bir takımın kalan son 4 maçını kazanacağını ihtimali sadece matematik hesaplarda kalır. 


Hadi yeniden yapılanalım...

21 Mart 2013 Perşembe

Fatih Terim & Jose Mourinho




Jose Mourinho, Galatasaray Kayserispor maçını izlemek için günübirlik Kayseri'ye gelmişti. Maç öncesi Fatih Terim ile loca önünde ayak üstü bir sohbet gerçekleştirdiler. Mourinho'nun Fatih Terim'i gördüğündeki tepkisi, hareketleri, konuşurken dikkat kesilmesi ve sıcakkanlılığı görülmeye değerdi. 

Gerek Galatasaray eşleşmesi belli olduktan sonra, gerekse de Kayseri'ye gelip gittikten sonra İspanya'da yaptığı açıklamalar neden onun 'The Special One' olduğunun kanıtı gibiydi.



Jose Mourinho Galatasaray soyunma odasında

18 Mart 2013 Pazartesi

Çanakkale Geçilmez!




18 Mart Çanakkale Zaferinin 98. Yılını kutluyor ve Şehitlerimizi saygıyla anıyoruz.



Kayserispor 1 - Galatasaray 3 | Melo'nun Dönüşü




Şampiyonlar Ligi sonrası, Milli Takım öncesi oynamak istenmeyecek deplasmanların başında geliyordu Kayserispor. Türkiye'de meşhurdur; Avrupa başarısı sonrası basın tarafından verilen gaz ile rehavete girilir. Fatih Terim'in cezası olan son 2 maçta Galatasaray gol atamamış ve 5 puan kaybetmişti.

Bu denli zor ve önemli bir maç öncesi Real Madrid'in Mallorca'yı 5-2 yendiği maçı izleyen Fatih Terim'e adeta iade-i ziyaret yaparcasına Jose Mourinho da Kayseri'ye maçı izlemeye geldi. Bu durumda maç daha da önem kazandı.

Schalke maçıyla iyi sinyaller veren 4-3-1-2 sistemini bu maçta da gördük. Galatasaray maça mükemmel başladı. Üçüncü dakikada Sneijder'in golüyle öne geçen Galatasaray, Drogba'nın direkten dönen şutu ve Burak'ın net pozisyonuyla maçı 10 dakikada bitirme noktasına gelmişti ki zaten maç ilk yarı bitti. Burak'ın golleri skoru belirledi. Bobo'nun atılmasıyla da Galatasaray çok rahatladı.

Schalke maçıyla geçen sezondan esintiler sunan Eboue ve Melo'nun bu maçta da performansları sevindirici. Özellikle Melo bu maçta orta sahadaki presi ve baskısı dışında geçen seneki gibi dikine topla ilerlemesi, oyun kurma işinde de inisiyatif alması orta sahayı rahatlatıcı oluyor. Burak'ın attığı ikinci goldeki paslaşmalar bunun göstergesi. İlk golde Drogba'nın topu taşıması, ortası, Selçuk'un topu kafa ile Sneijder'e indirişi de görülmeye değerdi.

Drogba, hem Galatasaray hem de Burak için çok önemli bir hale geldi. İnanılmaz mücadelesi ve zekasıyla farkını ortaya koyuyor. Gol atmıyor gibi görünebilir ama neredeyse bütün gollerde ve ataklarda aktif şekilde var. Sneijder sisteme ve takıma uyum sağladıkça performansı daha da yükselecektir. Ligin sonuna doğru ikisine de çok ihtiyacımız olacak.

Puan kaybından korktuğum bir deplasmanda bu denli güzel oyun ve 3 puan güzel oldu. Buradan sonra İBB ve Mersin maçlarını üst üste içeride oynayacağız. Takımın sisteme alışması ve bireysel performanslar arttıkça, ilk yarıdaki oyun uzun vadeye yayıldıkça özellikle içerideki maçlarda takım bekleneni verecektir.

16 Mart 2013 Cumartesi

Rakip Real Madrid




'Real Madrid'i Tanıyalım' içerikli saçma sapan gazete yazılarına benzer bir şey yazmayacağım tabii ki de. Futbolu takip edipte Real Madrid'i bilmeyen varsa mağarasında yaşamaya devam etsin.

Şampiyonlar Ligi son 8'inde 'kolay rakip' diye bir şey yok. Sadece kağıt üzerinde avantaj sağlayacağı düşünülen takımlar vardı. Karşılaşmak istenilmeyen 3 takımdan birisi Madrid'di şüphesiz. 

2 sene önce ligi 8. bitirip, 2 sene sonra Şampiyonlar Ligi'nde son 8'e kalmak harika. Buraya kadar gelmek bile büyük bir başarıyken, sezon başı konulan hedef çoktan aşılmışken sonuç ne olursa olsun üzülecek bir şey olmayacaktır.

Tur için favori elbette Madrid. Üstelik bu sezon ligi Barcelona'ya kaptırdıkları için Şampiyonlar Ligi'ne daha çok konsantre olacaklardır. İlk maçın bu sefer deplasmanda olması güzel. Milli takım arasında zemine çare bulunulmalı. Takım Schalke maçındaki gibi konsantre olacak, Aslanlar gibi de çıkıp oynayacaktır.






14 Mart 2013 Perşembe

Selçuk İnan


13.03.2011 - 13.03.2013



13.03.2011... ilk başta pek bir ifade etmiyor bu tarih insana. 3 Mart 2011'in ilginç bir anlamı var ama. O tarihte Galatasaray, 2-1 öne geçtiği maçta son dakikalarda yediği 2 golle Ankaragücü'ne 3-2 mağlup olmuştu. Tarihinin en kötü, en karmaşık dönemlerini yaşayan Galatasaray o dönemde bir çok şeyle uğraşmak zorunda kalmıştı. 

13.03.2013... Geçen sezon şampiyon olmuş, bu sezon ligde lider olan ve Şampiyonlar Ligi 2. turunda 1-1'in rövanşında Schalke deplasmanından 3-2'lik galibiyetle dönen Galatasaray çeyrek finale çıktı.

2 sene önce ligi 8. bitiren Galatasaray, 2 sene sonra Avrupa'nın en iyi 8 takımı arasında. Bu kadar kısa sürede bu denli büyük başarı takdire şayan. 2 sene önce vizyonsuz ve komik transferler, kulüp içerisinde tam anlamıyla bir karmaşa varken 2 sene sonra koyulan hedefe ulaşma adına gerçekçi ve iyi transferler yapıldı, gerçek anlamda bir vizyon belirlendi. Takım içerisinde kutuplaşmalar, birbirine pas atmamalar konuşulurken, bugün takıma katılalı 1-2 ay olan Sneijder'in bile Umut'un golündeki içten sevinci, Semih'in kafasına darbe almasına rağmen ceza sahası içine gitmeye çalışması görülmeye değer.

Bu başarı tabii ki bir ekip işi. Futbolcusundan malzemecisine, başkanından teknik kadrosuna kadar bir ekibin emeği. Ama bir kişi var ki bu kuvvetin merkezini oluşturuyor; Fatih Terim. Galatasaray'ı 'küme düşme'li cümlelerden alıp Şampiyonlar Ligi'nde en yukarılara taşıyan kişi ki daha önce en yukarı taşımıştı

2 senede gelinen yer muhteşem. Umarım 2 sene sonra çok daha iyi yerlere gelir Galatasaray... Ulan Gaassaray...


Schalke 04: 2 - Galatasaray: 3 | Korkunç Bişey!




Fatih Terim büyük adam. Şampiyonlar Ligi'nde 1-1'in rövanşında deplasmana çift forvet çıkıp rakibne oyununu kabul ettirdi. Özellikle ilk yarıdaki güzel oyun galibiyeti getiren taraf oldu. 

İlk maçta iyi oynayan rakiple beraber zeminle de baş etmek zorundaydı Galatasaray. Güzel zeminde, iyi konsantre olunca neler yapabildiğini görebildik takımın. Yenilen gole kadar (ki gol öncesi hem uzaklaştırılabilirdi hem de Drogba'ya net faul var) 3 net pozisyon söz konusu. Yenilen golden takımın fazla etkilenmeyip oyununa devam etmesi ve Hamit'in şanssızlığını kırdığı mükemmel gol ile maça dengenin gelmesi, topun nispet yaparcasına direğe çarpık içeri girmesi çok güzeldi. Derken Riera'nın müdahalesi ile rakip sahaya açılan topu Burak'ın müthiş takibi, koşusu, topu önüne alışı ve vuruşu safkan bir forvet golüydü.

İlk yarıda iyi oyun 2-1'lik skor çok güzeldi. İlk maç itibari ile gol atmak zorunda olan taraf Galatasaray'dı ve golleri atmıştı. Bu sefer gol atmak zorunda olan taraf Schalke takımıydı. İyi de geldiler Galatasaray'ın üzerine, 2-2'yi de buldular. Muslera'nın harika performansı skoru korurken Umut'un golü ile çeyrek final geldi. Üçüncü gol öncesi Muslera'nın topu hemen oyuna sokması, Selçuk'un mükemmel pası ve Umut'un golü bu harika maça harika bir kapanış oldu.

Maç öncesi taktik, diziliş vb çok konuşuldu çünkü son 4 maçta Galatasaray 4 farklı diziliş ile sahadaydı. Bir arayış içerisinde olunduğu bariz ama ikinci yarı Melo'nun üçüncü bir stoper gibi oynaması, Drogba'nın zaman zaman geriye gelip top çıkarması, çizgide rakibi kovalaması, Selçuk'un iki tarafa da yardım etmeye çalışması saha içinde sürekli değişen bir dizilişin parçasıydı.

Muslera gerçekten büyük bir nimet. Satma fikri varsa eğer unutulmalı. Aslan parçası Semih, Draxler'dan kafasına aldığı darbeden sonra bile ceza sahasına girmeye, top dönerse uzaklaştırayım diye uğraştırmaya çalışıyor. Soy adını hak edercesine Kaya gibi Allah'a şükür bir problem çıkmadı. Eboue özellikle ilk yarı çok iyiydi. Bu oyununu artık uzun vadeye yaymalı. Maç öncesi sakatlığı bulunan Dany de iyi mücadele etti.

Geçen hafta Gençlerbirliği maçında 2 topu direkten dönen ve bu sezon direklerden çok çeken Hamit, bir nevi intikamını da almış oldu. Selçuk gene çok iyiydi. İki asisti ile (toplamda 5) Şampiyonlar Ligi'nin en çok asist yapan 5 oyuncusundan biri konumunda. Sneijder iyi mücadele etti. Gole yaklaştığı şutları var. Şampiyonlar Ligi'nde yüksek tempoda 90 dakika çıkarması için oynamasına ihtiyacı var. Aynı Drogba gibi. Drogba'ya Parçalı çok yakışıyor. İkinci yarı biraz oyundan düşer gibi oldu ama her ihtimale karşı oyundan almadı Fatih Terim. Pasları, şutları, topu ileride tutması, indirmesi ve mücadelesi ile bambaşka bir oyuncu. Amrabat değişikliği doğruydu belki ama Amrabat doğru oyuncu mu halen düşündürücü. Girer girmez sol çaprazdan vurduğu şut taça çıktı. Bir başka pozisyonda da Drogba'nın harika pasında şut çekmek yerine arkaya bıraksa Burak bomboş pozisyondaydı.

Ve Burak, attığı gol ile Şampiyonlar Ligi'nde toplam gol sayısını 8'e çıkarttı ve gol krallığında zirvede. Bir Türk takımı adına, Şampiyonlar Ligi'nde en çok gol atan oyuncu oldu ve (Chamakh'a ait olan) Şampiyonlar Ligi'nde üst üste 6 maçta gol atma rekorunu egale etti. Umarım her kulvarda böyle devam eder.

Fatih Terim'in de dediği gibi Galatasaray turu hak ederek kazandı. Hedef gruplardan çıkmaktı. Çeyrek Final mükemmel bir başarı ve Burak'ın da dediği gibi, buradan sonra kim gelirse gelsin Aslanlar gibi mücadele edeceklerdir.

13 Mart 2013 Çarşamba

Arsene Wenger, Fatih Terim'i İyi Tanır




Şampiyonlar Ligi ikinci turunda, 1-1'in rövanşı öncesi Arsene Wenger; ''Schalke tur öncesi favori gözüküyor ama Fatih Terim’in bir numarası daha olduğunu biliyorum. Bu yüzden endişelenmeliler.''

12 Mart 2013 Salı

Schalke 04 - Galatasaray Maçı Öncesi



1-1'in rövanşında fazla taktik, teknik konuşmaya gerek yok. Schalke'nin artıları ve eksileri belli. Burak, Sneijder, Drogba ilk 11'de başlıyor. Fatih Terim'in de dediği gibi; Schalke'ye elenirsek üzülürüz, çok üzülürüz belki ama ne olursa olsun takımımızla gurur duyacağız.

Allah kerim, Fatih Terim...

10 Mart 2013 Pazar

Burak Yılmaz & Selçuk İnan



Burak Yılmaz anlatıyor...

Genç milli takımdaydık. Selçuk kaptanımızdı. Kamptayız, aynı odada kalıyoruz, 16 yaşındayız. Ama herkes kendi kulübünde A takımda oynuyor, iki kişi hariç: Ben ve Selçuk. O, takımın kaptanı, en iyi oyuncusu. Ben de ilk 11’deyim, takımın forvetiyim. Milli takımda ilk 11’de olmama rağmen, Antalyaspor’un genç takımındayım, A takıma henüz çıkamamışım. Selçuk da Çanakkale’de genç takımda. Ben de kendimi teselli ediyordum: “Takımdaki herkes A takımda; ama baksana, Selçuk bile daha A takıma çıkamamış, sen boşver, rahat ol, daha zamanın var demek ki.” O da kendisini öyle avutuyormuş, “bak, Burak da oynamıyor” diye. 

Neyse, kamp bitti, dağıldık. O hafta da Türkiye Kupası maçları var. Evdeyim, hiç unutmam, kanalları gezerken TRT 3’e geldim: Çanakkale Dardanelspor – Manisaspor. [Oturduğu yerden doğrularak] Bir baktım, 10 numara giymiş birisi, [eliyle ensesini işaret ederek] saçlar uzun, korner kullanıyor. Selçuk! Anneme dedim ki, “anne! Bu, Selçuk değil mi?” Annem de, “evet, oğlum. Selçuk” dedi. Çok değişik bir duygu. Arıyorum Selçuk’u, açmıyor. Arıyorum, açmıyor. Arıyorum, açmıyor... En son gece o bana döndü. “Oğlum” dedim, “sen oynadın mı?” O da, “ya kara, ne yapayım, zorla oynattılar” dedi. [Kahkahalar…] O da üzülüyor, ben oynamıyorum diye. Benim üzülmemi istemediği için bana söylememiş. Sonra oynamaya başladı, üç hafta sonra da ben ilk maçıma çıktım.

...


Selçuk saygı duyulmayacak bir insan ya da hayranlık hissedilmeyecek bir oyuncu değil. Ona sorsanız o da benim için aynı şeyleri söyler muhtemelen. Böyle bir arkadaşlığı, kardeşliği yakalamak kolay değil. Biz o yüzden kendimizi çok şanslı görüyoruz.

9 Mart 2013 Cumartesi

Kimle Gidiyor Schalke'ye? Haydi Söyle!...



Haydi Söyle!
Her maçına gelmedik mi?
Haydi söyle!
Uğruna can vermedik mi?
Haydi söyle!
Kimler gidiyor Schalke'ye?
Haydi söyle!
...

Galatasaray 0 - Gençlerbirliği 1 | Ezber



Tabiri caizse geçen hafta Eskişehirspor adına top nasıl girmek istemediyse bu hafta da Galatasaray adına girmek istemedi. Aslında iyi başlanan maçta ve iyi oynanan ilk yarıda şanssızlık ve yanlış tercihler sonrası golü ikinci yarıda golü atan taraf Gençlerbirliği oldu ve Galatasaray bir kez daha hafta içi ve Şampiyonlar Ligi öncesi oynadığı bir maçta puan kaybı yaşadı. 

Hamit'e ne desek bilemiyorum. Bu sezon 8. kez şutu direkten döndü. Bir şanssızlık olduğu çok bariz. 1 gol atsa kıracak bahtsızlığını muhtemelen. Umarım Schalke maçına denk gelir. İlk yarı takım iyiydi. Bekler bindiriyor, paslar ve ortalar ile rakip sürekli rahatsız ediliyordu ama gol yedikten sonra bir anda 3. forveti oyuna alıp, zaten orta sahada kalabalık olan Gençlerbirliği'ne karşı orta sahayı boşaltmak, top tutabilecek oyuncu olan Sneijder'i kenara almak ne derece doğru tartışılır. Aynı verilen penaltı kararı gibi.

İlk yarıda Eboue, gerçek Eboue'den resitaller sundu ama ikinci yarıda tekrar eski haline döndü. Yenilen golde pek faul var gibi gözükmüyor. Ne olursa olsun rakibe orada vurdurmamak gerek. Yekta kesinlikle Melo'nun yerine oynayabilecek durumda değil. Melo geçen seneki performansını aratmasına rağmen Yekta bulduğu şansları değerlendiremiyor. 

Maç zora girdiği, Galatasaray'ın gole ihtiyacı olduğu zaman artık ezbere değişiklikler, müdahalelerden daha fazlasına ihtiyacı var. 

Schalke maçı öncesi çok değerli puan kayıpları devam ediyor. Acısı Schalke'den çıkar umarım. 

6 Mart 2013 Çarşamba

Jose Mourinho ve Son 1 Haftası






Real Madrid, geçen sene Şampiyonlar Ligi'nde Bayern Münih'e elense de ligde rekor puan ve rekor gol ile şampiyon olmuş ve Jose Mourinho önderliğinde Barcelona hegemonyasına son vermişti. Real Madrid için bu sezon da güzel başlamış, takım İspanya Süper Kupası'nda Barcelona'yı yenip şampiyon olmuştu.

Ama ligde kaybedilen maçlar nedeniyle lider Barcelona ile aradaki puan farkı kısa sürede açıldı ve çift hanelere ulaştı. Bununla birlikte geçen senede zaman zaman ortaya çıkan dedikodular tekrar ayyuka çıktı. Takım içerisinde büyük sorunlar olduğu konuşulurken kaptanlar Ramos ve özellikle de Casillas'ın yedek kalması sonrası Jose Mourinho'nun taraftarlar ile de arası bozuldu, hatta İspanyol basınından As ve Marca gazeteleri 'Jose Mourinho'nun yerine Real Madrid'in yeni teknik direktörü kim olmalı' tarzında anketler dahi yaptı.

Jose Mourinho için genel itibari ile Madrid'den ayrılıp yeni İngiltere ya da PSG maceraları konuşulurken, takımda bir sorunun bitip diğerinin başladığı iddia edilirken önce 1-1'in rövanşında Barcelona'yı deplasmanda 3-1, sonra lig maçında evinde yedek ağırlıklı bir kadro ile 2-1 yenerek İspanya Kral Kupası finalinde Atletico Madrid ile eşleşti. Daha sonra da Şampiyonlar Ligi'nde 1-1'in rövanşında Manchester United deplasmanında aldığı 2-1'lik galibiyet ile takımı Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale taşıdı.

Türkiye'de son günlerde 'psikolojik üstünlük'ten söz edilirken Real Madrid, Jose Mourinho önderliğinde Barcelona'ya karşı oynadığı son 8 maçta 4 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 mağlubiyet aldı. Kendisini kanıtlamaya ihtiyacı olmamasına rağmen 1 haftada 3 büyük zafer ile bir anda istenilmeyen adamdan tekrar 'The Special One'a terfi ettirildi. Ligi saymazsak Real Madrid 1 hafta içerisinde hedefsiz kalabilecekken, 1 hafta sonrasında Şampiyonlar Ligi çeyrek final biletini almış, İspanya Kral Kupası'nda da finale yükselmiş durumda.

Manchester United ile oynanacak Şampiyonlar Ligi 2. tur rövanş maçı öncesi ''Yarın kaybedersem ağlamam. Kazanırsak, 100 metre koşmam. Mutluluk da üzüntü de aynı olacak. Eğer kazanırsak uçakta bir festival havası esecektir ama eğer yenilirsek uyumuş numarası yaparım sanırım.''

Ryan Giggs



Ryan Giggs, dün Real Madrid'e karşı kariyerinde 1000. maçına çıktı. Şampiyonlar Ligi'nde de 134 maça çıkan 39 yaşındaki Giggs bir futbolcudan çok daha fazlası. Geçen haftalarda Manchester United ile kontratını 1 yıl daha uzatmıştı. 

5 Mart 2013 Salı

Mekanın Cennet Olsun Müslüm Gürses



Herkesten bir anı saklar bu yollar
Herkesin acısı sevgisi kadar
Güzelmiş çirkinmiş ne fark eder ki
Deli gibi sevmek ruhumuzda var...

2 Mart 2013 Cumartesi

Eskişehirspor 0 - Galatasaray 0 | Kaybedilen 2 puan mı? Kazanılan 1 puan mı?



Eskişehirspor deplasmanının zor geçeceği malumdu ama Galatasaray'ın bu denli kötü, bu denli silik, üretkenlikten uzak ve pasif kalmasını beklemiyordum. Maçın tamamında rakibe oyununu kabul ettiren, gol için çabalayan ve maçı hak eden taraf Eskişehirspor'du. 

4-2-3-1 ile başlanan maçta orta sahadaki pres gücünün kaybolması, etkisiz kalan Melo ve Burak ile bağlantısı kesilen Selçuk dışında iyi marke edilen Sneijder sonucunda Galatasaray çok etkisiz kaldı. Ayrıca sahanın her yerinde basan, mücadelen Eskişehirspor karşısında sürekli topu kovalamak zorunda kaldı. Özellikle orta sahada iyi top yapan, iki kanattan da saldıran, geniş alanda dönen topları da kazanan Eskişehirspor çok rahat pozisyona girmesine rağmen golü bir türlü bulamadı. Direkten dönen topları da sayarsak Galatasaray'ın bu maçta gol yememesi biraz mucize gibi. Muslera'nın katkısını da unutmamak gerek. 

Galatasaray ligin ikinci yarısından beri iyi futbol oynamamasına rağmen gene de oyunun belli bölümlerinde baskı kuran, pozisyona girebilen bir durumdaydı. Ama bu maçta hiçbir şey yapamayan bir Galatasaray izledik. Tempo ve baskı yok, kanat atağı yok, araya pas yok, defans arkasına top yok, hatta ve hatta şut çeken bile yok! Galatasaray'ın rakip kaleyi bulan tek isabetli şutu maçın sonlarına doğru Gökhan Zan'ın vurduğu kafa vuruşu. 5'te 1 isabet Galatasaray'a yakışmayan bir istatistik.

Sağ çizgide Burak çok etkisiz ve yalnız kalıyor. Melo bugün zaten kötü olan orta sahada bir de lakayt davranıp çok riske girdi ve top kaybetti. Amrabat'ın sahada bir şeyler yapması, fark yaratması için daha ne kadar bekleyeceğiz bilemiyorum. İkinci yarı hiç değilse son yarım saat Umut ve Hamit değişikliği Galatasaray'a hareket getirebilirdi. Hakan Balta ne kadar az oynarsa o kadar iyi.

Maçı izleyen birisi bu oyunu görünce klişe bahane olan 'Galatasaraylı futbolcuların aklı Schalke maçında mı acaba?' diye düşünür ama Schalke - Galatasaray maçına daha 10 gün var. Galatasaray daha Gençlerbirliği ile oynayacak. Bugün Schalke, Wolfsburg'a deplasmanda 4 gol atıp maçı 4-1 kazandı bu arada.

Galatasaray adına hem maç hem oyun hem de tercihler kötüydü. Fatih Terim'in kenarda olmaması etkiliyor. Alper ve Erkan Zengin harika oynadı hakkını vermek gerek. Abdullah Avcı Arda'yı izlemeye Madrid'e gideceğine Eskişehirspor, Gençlerbirliği, Sivasspor ve Kasımpaşa'nın maçlarına gitmeli. Özellikle Erkan için maçın adamı benzetmesini yapabiliriz. Galatasaray'ın çöken iki kanadını göz önüne aldığımızda, sol kanatta çok etkiliydi. 

Ligin ikinci yarısında Galatasaray 8 maç oynadı. 8 maçta tam bir istikrarsızlık söz konusu. Henüz sistem ve ilk 11 tam anlamı ile oturmuş değil. Takım savunması ve Melo istenilen düzeyde değil. Nasıl ki geçen hafta maçın geneli için 'Orduspor etkisiz kaldı Galatasaray kazanmayı hak etti' diyorsak, bugün de 'Galatasaray etkisiz kaldı Eskişehir kazanmayı hak etti' demeliyiz. 

Galatasaray açısından 2 puan kayıp mı yoksa 1 puan kazanç mı? Sahadaki (aslında olmayan) oyuna bakıldığı zaman değerli 1 puan kazanıldığı çok net. Beşiktaş - Fenerbahçe derbisinin oynanacağı bir haftada kazanılacak olan maç, 3 puandan çok daha fazlasıydı.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Beğen