4 Nisan 2017 Salı

İngiltere Öncesi I




Daha önce de blogda yazdığım üzere dil eğitimi için İngiltere'ye gideceğim. Dört, beş ay derken gitmeme sadece birkaç gün kaldı. Heyecan, gerilim, merak ve çok daha fazlası... Biraz Christopher Nolan filmini andırıyor gibi.

Kariyeriniz, alışkanlıklarınız, hobileriniz, her şeyden önce kendiniz için İngilizce öğrenmeye karar verdiniz ve özellikle "anlıyorum ama konuşamıyorum" klişesini yenmek için yurt dışında eğitim almanız gerektiğinin farkına vardınız. Eğer bağlantınız yoksa, yakın çevre, arkadaşlar, forumlar, sosyal medya ve bir çığ gibi büyüyen "Yurt dışı danışmanlık firmaları" başta olmak üzere birçok siteyi gezdiniz. Her okuduğunuz, duyduğunuz şeyde kafanızdaki 1 soruya cevap aldıysanız, fazladan da birkaç soruya sahip oldunuz. İlk başlarda kafanıza yatan bir ülke/şehir/okul için yaptığınız araştırmada bir yerde çok güzel şeyler söyleyenler varken diğer yanda yerden yere vuruyorlar... Kafanız çok karışık. Nereden mi biliyorum? :)

Bu işe karar verdikten sonra sırası ile ülke, şehir ve okul seçimini yapmam gerekti. İngilizce'nin en iyi İngiltere'de öğrenileceğini düşündüğüm için ilk sırada Ada vardı. Bunda tabii Canada ve Avustralya'ya vize alma şansımın zor olmasının da etkisi oldu biraz. Çünkü gideceğim tarihte yaklaşık 6 aylık işsiz biri olacak olmamın etkisi söz konusuydu. Ayrıca askerliğimi yapmıştım ve 2. Üniversite'den mezun olalı da 4 sene olmuştu. Yani onlar için potansiyel göçmen adayıydım. 2016 Eylül sonu zaten mutlu olmadığım işimden ayrıldım. Elimde 2 diploma, iki yıldan fazla iş tecrübesi ve kredi ile aldığım araç dışında pek bir şey yoktu. Aylarca iş aramama rağmen içime sinen bir yer çıkmadı. Kaldı ki ülkenin içinde bulunduğu durumda malum olunca, daha önce de düşündüğüm yurt dışında İngilizce eğitim alma işini hayata geçirmeye karar verdim. İngilizce'mi her anlamda geliştirmemin, karşıma daha farklı ve güzel iş fırsatları çıkaracak anahtar olduğunun farkındayım.

Sadece kariyerim için değil, futbol, film, dizi, kitap, teknoloji dışında yeni ve farklı şeyler keşfetme konusunda fazlası ile meraklı olduğum için, alışkanlık ve hobilerim açısından da bunu yapmam gerektiğine inandım ve bu kararı almak zor olmadı açıkçası. Sırf bu özelliklerim yüzünden anime ve manga'nın yanı sıra 3-4 yıl editörlük yapıp, FIFA organizasyonunda da görev yaptım. (2013 U20 Dünya Kupası)

Yurt dışında eğitim alma kararı güzel ama bütün iş ondan sonra başlıyor. Hangi ülke, şehir, okul, program, konaklama şekli, harçlık, yeme-içme, ulaşım, pek tabii gerilimli vize alma süreci ve bunların başını çeken kur farkı sorunu. Şu bir gerçek ki eğer tanıdığınız, birikiminiz vb. yoksa yurt dışında eğitim fazlası ile masraflı. Bunu eğitim için aracını satmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim sanırım. 

Kendimi bildim bileli internet ve bilgisayar ile aram hep çok iyi oldu. İngiltere için şehir ve gidilecek okul birbiri ile bağlantılı olduğu için fazlası ile düşündüm, araştırdım, karşılaştırma yaptım ve Kaplan International College'ı seçtim. Hazırlıksız gitmek istemediğim için de İstanbul'da 3 kur İngilizce kursuna gittim.

Karar verdikten sonra pek tabii o forum senin bu site benim aramaya, fikir edinmeye başladım. Genellikle hep, "X yere gidildiğinde ne yenir, içilir, nereye gidilir?" tarzı birkaç günlük tatil-gezi önerileri dışında detaylı bilgi bulmak kolay olmadı. Olanlarda çoğunlukla 5-6 senelik ve pek detaylı bilgi de yok. Araştırmalarımda somut bir adım atmak için birçok danışmanlık firması ile görüştüm. Aynı gün 3-4 farklı kurum ile görüştüğüm de oldu. Sonunda Academix ile devam etme kararı aldım. İlk olarak Taksim şubesinden İlayda Hanım'la görüştüm ama Anadolu yakasında oturduğum için Kadıköy şubesinden Serdal Bey ile süreci ilerlettik. Her konuda yardımı oldu. İsteklerim, düşüncelerim ve durumumu göz önüne alıp ona göre doğru önerilerde bulundular.

Pahalılık yüzünden elediğim Londra dışında İngiltere için aklımda birkaç şehir vardı; Cambridge, Bournemouth, Manchester ve Liverpool. Kaplan'ın bu ve birkaç şehirde daha şubesi mevcut. Gittiğim şehri değiştirme gibi bir ihtimalimin rahatlığı dışında futbola olan bağlılığımın da etkisi ile Manchester'a gitmeye karar verdim. Eğer araştırdıysanız okumuşsunuz, ya da kulağınıza çalınmıştır; Bournemouth. Londra'ya yakın, nispeten biraz daha ucuz, sahil kenarı şirin bir yer evet ama özellikle yaz aylarında fazlası ile Türk nüfusa sahip de bir yer. 

Ülke, şehir, okul seçimi sonrası kurs tipini de (Intensive English) seçtikten sonra bu yazımda bahsettiğim şekilde garip bir vize süreci tamamladım. Hakkında, hayalindeki takıma transfer dedikodusu çıkan oyuncunun transferinin gerçekleşmesi gibi, rüyadan uyanmak gibi, vizeyi de aldıktan sonra her şey bir anda ciddiye bindi sanki. Uçak bileti ve alışveriş sonrası artık hazırım diyebilirim. İlk ay kalacağım homestay de belli oldu. Sıra bölüm sonu canavarına, gidip yaşamaya, öğrenmeye ve eğlenmeye geldi. 

Bir teknik direktörün, öncesinde maçı kafasında oynaması gibi avantajlarını, dezavantajlarını, olası muhtemel tüm senaryolarını düşündüğüm macerama çok az kaldı. Ne olursa olsun her şeyi düşünemiyorsunuz. Bazı şeyleri de yaşamak gerekiyor. Umarım her şey güzel olur ve 6 ayın her gününe değer.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Beğen