30 Mart 2012 Cuma

Uğur Meleke







3 Temmuz'dan bu yana şike olayları ile ilgili herkes konuştu bir şeyler söyledi. Yanlışta olsa, doğru da olsa bir şekilde sürüyor süreç ve tam anlamı ile arapsaçı olmuş durumda. Olayın üzerinden bu kadar zaman geçtikten sonra zamanın Beşiktaş, şimdinin TFF başkanı Yıldırım Demirören 'Avrupa Kupalarına gitmeyelim' tarzı bir söylemde bulundu. Bir ara konuşuldu, tartışıldı derken Başbakan RTE'de aynı söylemde bulundu. 'Beş yıl Avrupa Kupaları'na gitmeyelim ne olur' dedi. Bir spora bulaşmamıştı siyaset, o da oldu. Bunun üzerine 3 Temmuz'dan beri en mantıklı, en güzel açıklamalardan birisini Uğur Meleke'den geliyor.

İzlemek için;
http://tvarsivi.com/player.php?y=4&z=2012-03-29%2019:55:00


Onların bu suçu kabul etmesi çok doğal çünkü 39 ölüm var. Biz neyi kabul ediyoruz? Bizim günahımız ne? 

Bi Sen Eksiktin!

Son bir kaç gündür ortalığı karıştıran bir sorun var. Orduspor maçı öncesi, Orduspor'a sezon başı kiralık verdiğimiz Culio 'Galatasaray'a karşı oynamak istemezdim, ama çıkıp oynayacağım' tarzı bir açıklama yaptı. Bu açıklamadan sonra zaten hazır olan alt yapı üzerinden saldırılarda başladı. Orduspor, oyuncu ile sözleşmesini feshetti.


İki ay önce, bir basın mensubunun sorusu üzerine 'Arda'nın gideceğini bilseydim, Culio'yu göndermezdim' diyen Fatih Terim anında suçlu ilan edildi. Fatih Terim'in açıklamaları üzerine Culio'nun aklı karışmış, o yüzden performans düşüklüğü yaşamış ve Galatasaray'a dönme kararı almış. Dünyanın her yerinde takımlar ve teknik direktörler başka takıma kiraladıkları oyuncuları takip eder. Bundan doğal bir şey yok. Ayrıca hangi oyuncu kiralık geldiği takım antrenörünün olumlu açıklamasından sonra performansını düşürür ? Aksine daha iyi oynamaya çalışır. Orduspor başkanı Nedim Türkmen, Culio'nun 1.5 ay önce kendisine Galatasaray'a döneceğini söyledi. Peki neden 1.5 ay önce değil de, tam da bu maç öncesi bu şekilde ortalık ayağa kalktı? Sabah suçu Fatih Terim'e atan Nedim Türkmen daha sonra suçu Culio'ya attı. Stancu da sakatlığı nedeni ile oynayamayacak (Gençlerbirliği maçında da oynayamamıştı. Gerçi onunda suçlusu biz olduk)


Orduspor başkanının defalarca 'Galatasaray ile problemimiz yok, Galatasaray bu işin içine çekilmeye çalışılıyor' demesine rağmen imalar bitmedi. Sürekli suçlanan taraf Galatasaray ve Fatih Terim olunca, Fatih Terim niyeti çok belli olan programa bağlanıp ayarı fazlasıyla verdi.




Her ne kadar özür dilese de bu saçma hareketlerinden ve iki takımı birbirine düşürdükten sonra Culio'nun geleceği varsa da gelmesin. Ortada bir suç varsa, kimin işlediği de belli çünkü.

26 Mart 2012 Pazartesi

Galatasaray 1 - Trabzonspor 1 | Nerdesin Be Elmander?




Sivas maçını kaybettiğimiz için hiç üzülmemiş, hatta 'gaz' alınır diye iyi oldu demiştim çünkü Türkiye kupası umurumda değil, olmamalı da zaten. Sivas maçından sonra fiziksel açıdan çok, mental olarak, bu sezon alıştığımız mücadele ve kazanma hırsının daha da iyi sahaya yansıtılmasını bekliyordum, çünkü sadece lig kalmıştı ama yanıldım. 


Trabzonspor gerçekten iyi bir takım. Şenol Güneş önderliğinde bu saçma sapan play-off olmasa fikstür bu kadar sıkışmasa direk şampiyonluğa oynayabilecek bir ekip. Her ne kadar bazı şeyleri abartsalarda iyi mücadele ettiler. Bugün Volkan ya da Olcan biz de olsa hem sezonun geneli hem de bu maç farklı olabilirdi. Maçada pres yaparak ve çok sert başladılar. Zaten Engin'in gördüğü kartta yavaştan belli olmaya başlamıştı her şey. Melo ile kaçırdığımız pozisyon dışında ilk yarıda başka pozisyonumuz yok. Baros'un pozisyonunda faul beklerken hakem oyunu devam ettirip Alanzinho'nun kendini yere bırakmasına ilginç şekilde faul çaldı ve bir nevi Burak'a asist yaptı. Golden sonra zaten ortada olmayan takım oyununa bireysel hatalarda eklenince Trabzonspor pozisyonlara girdi ama değerlendiremedi. Tamamen rakibe bırakılan orta saha, 0 organize atak düşüncesi, çoğu zaman üst üste üç, dört pas yapamayan bir oyuncu güruhu, hayatlarında birbirlerini ilk kez görmüş gibi yan yana inanılmaz kötü oynayan, rakip defansı hiç rahatsız etmeyen forvet ikilisi, performansı gittikçe düşen Emre'nin sahada olmaması derken ilk yari Trabzonspor'un 1-0 üstünlüğü ile sona erdi.


Daha önceki maç yazılarında da defalarca bahsetmiştim. Evet gerçek, tam anlamı ile bir kanat oyuncumuz yok ama bu kadarı da fazla açıkçası. Maçı neredeyse kanatsız bitirdik. Ne Emre, ne de Engin hiçbir varlık gösteremedi. İkinci yarıda Sabri girmeden önce o kanadı kullanmıyorduk bile. Eboue de Olcan faktörü nedeni ile fazla çıkamıyordu. Orta sahada iyi basan, yattı mı kalkmayan! Zokora önderliğinde Trabzonspor, solda Olcan, sağda Volkan, göbekte Colman ile topları iyi kullanamamasının sıkıntısını yaşadı. 2-0 yapsalar maç biterdi zaten. Kendi evinde şampiyonluğa oynayan ve play-offlara kadar kağıt üzerindeki en zor maçını oynayan takımın rakip kaleye ilk uzaktan şutu 65. dakikada olmamalı. Rakibe presin önde yapılması gerektiği bariz bir gerçek. Ama bırakın presi, baskıyı Necati ile Baros o kadar kötü oynadı ki top kaptırma, ezme ve yanlış tercihlerde birbirleri ile yarıştılar. Zaten Necati fiziken en fazla 60 dakika dayanabiliyor. Galatasaray'ın bu sezon çoğu maçı domine etmesinin en önemli nedenlerinden birisi Melo ile Selçuk ikilisi. Ama bu maçta onlarda iyi değildi. Önde pres yapamayıp top tutamayınca, zaten işlemeyen kanatlarında etkisiyle bu sezon ki en kötü maçlarımızdan birini oynadık. Bu kadar olumsuzluğun üzerine sonradan kurtarıcı rolü ile oyuna giren Mehmet ile Yiğit psikolojik açıdan pekte iyi etki yapmadı. Halen Galatasaray'da oynadığının farkında olmayan Sercan, yerini Mehmet Batdal'a kaptırıyorsa bavulunu hazırlasın artık. Her ne kadar girdikten sonra fena oymasa da, zaten çok düşük ihtimaldi ama o pozisyondan sonra Mehmet de takım arasın kendine. 


Özellikle ilk yarıda bütün takdir haklarını Trabzonspor'dan yanan kullanıp bir gol hediye eden ve Necati'nin penaltı pozisyonunu es geçen Cüneyt Çakır, Alanzinho'nun net elle oynamasına penaltı kararı vererek herkesi şaşırttı. Melo'nun golünden sonra taraftarın da müthiş etkisi ile baskı kurduk. Beşiktaş maçında durum 2-2 iken Almeida kaçırmış, dönen top galibiyet golünü getirmişti. Burak'ın son anlarda pozisyondan yararlanamaması ile tekrar olur mu? diye düşünürken geri pası da es geçen Cüneyt Çakır'ın baş rolündeki film, son saniyede Mehmet Topal'ın %100'lük pozisyondan yararlanamaması ile tamamen koptu. Oyun olarak iyi değildik ama Mehmet o net golü kaçırmamalıydı. Zaten son dönemde son dakikalardan çektiğimizi hiçbir şeyden çekmedik. Fenerbahçe maçında son dakikada direkten dönen top, Sivasspor maçında son dakikada verilmeyen net penaltı, Trabzonspor maçında son dakikada kaçan %100'lük gol. Nasıl bir sınav, nasıl bir sınamadır anlamak mümkün değil. 


Bunu söyleyeceğimi hiç düşünmezdim ama son maçlardaki formundan sonra resmen sahada Aydın'ı aradık. Kapanan takımlara karşı oyun açmak için kanatlara inilmeli ama biz topu sıkıştırdıkça sıkıştırdık. Melo bir çok pozisyonda pas atacak adam bulamadı. Oynadığı dönem zaten değeri fazlası ile anlaşılıyordu ama yokluğunda çok fazla netleşiyor resim. Elmander bu takımın ofansının her bölümünde var. Hatta defansında. Sadece golcü kimliği ile değil, rakibe göz açtırmayan, sahada basmadık yer bırakmayan, ileride topu tutabilen ve doğru tercihler yapabilen bir futbolcu. Bugün Necati ile Baros, Elmander'in yarısı bile değillerdi. Elmander etkili olduğu zaman ona yakın oynayan orta saha oyuncuları ile forvetteki partnerini de çok olumlu etkiliyor. Sakatlanmak için çok yanlış bir zaman.




Nerdesin be Elmander...



24 Mart 2012 Cumartesi

Crouch'tan Jeneriklik Gol

1-1 biten Stoke City - Manchester City maçında, Peter Crouch'un attığı gol.



21 Mart 2012 Çarşamba

Galatasaray 0 - Sivasspor 1






-Türkiye Kupası umurumda değil. Hakem her ne kadar rezalet bir maç yönettiyse de, Sivasspor özellikle ikinci yarıdaki oyunu ile hak etti.


- Ufuk'taki ve Aydın'daki gelişme sevindirici.


- Ujfalusi'nin bilindik görüntüsünden uzak olmasının nedeni maç öncesi müzik çalarının şarjının bitmesi ve müzik dinleyememesi olabilir.


- Riera inanılmaz sırıtıyor. Ne savunmada ne de ileride önemli bir katkısı yok.


- Riera gibi Sercan ve Sabri de bu takımın oyuncuları değil. Sercan twittera yeni hangi hatun geldi diye aranacağına 'nasıl daha iyi olurum' diye aransa kendi yararına olur. Galatasaray'da oynadığının halen farkında değil.


- Melo ve Elmander'in takım için ne denli önemli olduğunu anladığımız bir maç oldu.


- İkinci yarı yorgunluk fazlası ile baş gösterdi. Yüksek tempolu geçen bir derbiden sonra özellikle Engin, Selçuk ve Necati ikinci yarıyı kaldıramadı. İyi bir ilk yarı geçiren Selçuk Melo'da olmayınca daha fazla direnemedi. 


- Sivasspor fiziksel açıdan ligin en iyilerinden. Şişirilen ve dönen topların hepsini toplayıp rahat çıktılar. Bun da Melo'nun olmamayışı da etkili oldu.


- Murat Akça, Erman Kılıç ve Faty çok iyiydiler. Özellikle bizim altyapımızdan yetişen Murat hatasız oynadı.


- Gerçek bir kanat oyuncumuz olmamasına rağmen  Yiğit'in kadroda olmaması düşündürücü. Yabancı transferini düşünürsek şimdi giremiyorsa, seneye hiç giremez.


- Baros'un göz göre göre kendini yere atmasından ben bile sıkıldım. Artık gerçekten satılması gerekiyor. 


- 8 maç sonra gol atamadık.


- Son dakikada direkten dönen top, son dakikada verilmeyen net penaltı... Çok kötü sınanıyoruz...

18 Mart 2012 Pazar

Taş Kağıt Makas!

Bayern Münih - Hertha Berlin maçında saha içinde pek görmeye alışmadığımız güzel bir olay yaşanmış. Maç 3-0 Bayern Münih'in lehine devam ederken 25. dakikada kazanılan serbest vuruşu kullanmak için Frank Ribery ve Toni Kross taş-kağıt-makas oynuyor. Serbest vuruşu, oyunu kazanan Ribery kullanıyor. Maçı Bayern Münih 6-0 kazandı.


Üstün Alman Teknolojisi



Bir ara ligde ve Avrupa'da sendeleyen Bayern Münih fazlasıyla kendine geldi. Son 3 maçta rakip kaleye tam 20 gol attılar. Bu 20 golün 8'i Mario Gomez'den, 7'si de Arjen Robben'den geldi. Bayern Münih, Bundesliga'da lider Dortmund'un 5 puan gerisinde ikinci sırada. Şampiyonlar Ligi'nde de çeyrek finalde Marsilya ile eşleştiler.

Fabrice Muamba

Tottenham - Bolton maçının 41. dakikasında Boltonlu futbolcu Muamba'nın kalbi durdu ve hastaneye kaldırıldı. Hakem de maçı tatil etti. Muamba'nın yere yığılmasından itibaren İngiliz rejisi gerçek bir profesyonellik örneği vererek hiç göstermedi Muamba'yı. Tribünlerden de hiç kimse cep telefonuna sarılıp olayı çekmedi! Doktorlar durumunun kritik olduğunu açıklamış. Umarım en kısa sürede düzelir.


Tuncay, Muamba için dua ederken

Cimbom Başı Dik Yürür 2

Bir tarafta maç öncesi kolpa baskın, yapılamayan koreografi, 15. dakikadan sonra sallasana mendilini tezahüratı, maç boyunca kötü, oyuna etki edemeyince sürekli madde atan bir tribün, diğer tarafta maç öncesi gerçek baskın, binlerce taraftarın takımı şampiyon olarak uğurlaması ve karşılaması, maç içinde ne rakip oyuncu ne de rakip tribün ile münakaşaya girmeyen bir Galatasaray, madde gelip başı açılsa da herkesi sakinleştirip ortalığı germeyen Hasan Şaş ve İmparator.


Alnınızdaki kan alnımızın akıdır.







Fenerbahçe 2 - Galatasaray 2









Derbi öncesi de yazdığım gibi Kadıköy'e çok olumlu gitmemize rağmen ilk 15 dakikada fazla olumsuzluk yaşayınca 2-0 yenik başladık. Canı dışarı çıkmak istemeyen topu yakalayan Ziegler'in ortasına dönerek vuran Sow ve bir anlık boşluğu iyi değerlendirip harika bir şut çıkaran Alex ile öne geçti Fenerbahçe. İlk devredeki maça biz nasıl başladıysak öyle başlamak istediler. Tek fark, biz yakaladığımız pozisyonları değerlendirememiştik ama Fenerbahçe fazlası ile değerlendirdi. 25. dakikadan sonra Fenerbahçe'nin pili bitti deyim yerindeyse. Orta alanda daha çok topla oynayan ve pas yapan bir Melo ve Selçuk ile de kontrol bize geçti. Engin, Elmander ve Necati ile pozisyonlardan yararlanamadık. Özellikle sağ kanattan iyi geldik ama son pas ve son vuruş tercihlerimizin genelde yanlış olunca sonuç gelmedi. 


İlk yarı bitmeden bir tanede olsa gol atmak önemliydi ki bu golde Elmander'in ayağından geldi. Golle beraber daha da kendimize geldik. Maçın başından beri sol kanadı kullanan Fenerbahçe, Stoch'un etkisizliği ve o kanada önlem alınması ile birlikte orta sahadaki müthiş presi de yiyince kendi evinde kontra takımı görüntüsü verdi. 2-1 olduktan sonra Necati ile kaçırdığımız gol maçın kırılma anlarından derken ilk yarı sonunda Engin ile kaçan pozisyonda ahlar vahlar ile 2-1 bitti ilk yarı. Derbide Emre'mi Riera'mı deseniz çoğu kişi Emre derdi. Nitekim Emre ile başladık maça. Ama son haftalarda olduğu gibi bu maçta da etkisizdi. İki Fenerbahçe maçında iki farklı Emre vardı sahada. 


İkinci yarı sanki devre olmamışcasına devam etti. Oyunun tek hakimi ve pozisyonlar bulan taraf bizdik. İkinci yarının başında Melo'nun kafa vuruşunu Emre çizgiden çıkarttı. Elmander'in bir sağ bir sol kanatta olması, Melo'nun hırsı, Selçuk'un bariz orta saha liderliği, Engin'in hareketliliği ve Eboue'nin bindirmeleri karşısında Fenerbahçe çıkmakta zorlandı. Sonradan oyuna giren Aydın'ın o kanadı hareketlendirmesi, akın akın Fenerbahçe kalesine gitmemiz, Selçuk'un füzesini zor çelen Volkan derken gol adeta geliyorum dedi ve Hakan Balta ile geldi. Ve belki de maçtaki en büyük haksızlık son saniyede, son pozisyonda Baros'un topunun üst direkten dönmesi ve maçın bitmesidir. 






2. golden sonra Hasan Şaş'ın sevinci, maçın başından beri niyeti belli olan ve maddeler atan Fenerbahçe taraftarına ve kaşı açılmasına rağmen herkesi sakinleştirip yerine gönderen İmparator, İmparator'a madde gelmesin diye siper olan Riera ve çevirmen Mert, gol sonrası Kadıköy'de ki muhteşem sessizlik.


Fenerbahçe maça iyi başladı ve bireysel anlamda iki güzel gol buldu. O andan itibaren herkes 'yine mi' diye düşünürken Kadıköy'de çok uzun süredir hiç olmadığı kadar soğukkanlı ve oyununa sadık bir Galatasaray vardı. 9 puanlık fark ile gidiyorsunuz, taraftarınız stada alınmamış, rakip 'nasıl yenerim' değil de 'nasıl eksiltirim' taktiği ile sahada, sürekli sizin üzerinize oynuyor, ilk 15 dakikada 2-0 geriye düşüyorsunuz, hocalara ve futbolculara cisimler geliyor, kan akıyor. Bütün bunlara rağmen aynı konsantrasyonda ve azimde bir oyun.  Fenerbahçe rüya gibi bir 15 dakikadan sonra biten pili, 2-0 öne geçmesinden sonra geriye çekilmesi, Aykut Kocaman'ın ilginç tercihleri ve skora katkı yapamayacağını anladığı zaman sürekli rakibe oynaması ile 1 puanı zor kurtardı. 70 dakika boyunca kontrolü eline alan, bir çok pozisyona giren, yıllardır bahsedilen Kadıköy fobisinin olmadığını ispatlayan bir Galatasaray. Fatih Terim o anki durum ve rakip kim olursa olsun kaybetmeyi sevmeyen birisi. Gerektiği yerde gerektiği riski alma cesaretini gösterdi her zaman. Oyuncu değişiklikleri ile de sabitlendi bu. Zaten kaybettiği maçlarda bile her zaman gerekli riski alıp, kaybetse de yapması gerekeni yaparak kaybediyor. Ama Aykut Kocaman değil Galatasaray'ı kendi takımını bile analiz edememiş gibi. Bu sezon sağ kanatta ne yaptığını bir türlü anlayamadığım Mehmet'te ısrar etmesi, oyuncu değişiklikleri ve yeri geldiği zaman riske girmeyen hali ile fazlası ile sırıttı.




Skora bakıldığı zaman kesinlikle kaçan galibiyete üzülüyorum. 9 puanlık farkı koruduk. Normal ligi şampiyon tamamladık. Saçma play-off olmasa iş bitmiş zaten ama daha play-offlar var. Şampiyon olmamız elbetteki kesin değil ama bu teknik ekip, taraftar ve oyuncular bir bütün olduğu zaman dün akşamki gibi formanın hakkını verdiklerinde onlarla gurur duyacağı, her zaman bağrına basacağı kesin.

17 Mart 2012 Cumartesi

Derbi Öncesi







Derbi günü geldi çattı. Saçma play-off olmasa çok başka şeyler konuşuyor, yazıyor olurduk ama yayıncı kuruluş böyle istiyor! 


Uzun bir süredir bu denli rahat gitmiyorduk Kadıköy'e. Çok iyi oynamasak da, çok mücadele eden, vazgeçmeyen, gerçek anlamda bir takım olarak 9 puan fark, sakat ve cezalı olmadan gidiyoruz. Bu yol rehavet durağına çıkıyor ama o durakta da Fatih Terim durmaz. İlk maçta, maça inanılmaz başlamış, net pozisyonları kaçırdığımız gibi tarihi farkı da kaçırmış olmamıza rağmen 3-1 kazanmıştık. O maçın özellikle ilk yarısındaki oyun, konsantrasyon, hırs, pres ve tam anlamı ile takım görüntüsü göz kamaştırıcıydı. Fenerbahçe ne olduğunu anlayamamıştı. 


Ne yazık ki taraftarımızın alınmayacağı maça da aynı oyun özellikleri ile başlamak çok önemli. Fenerbahçe özellikle son haftalarda etkili oyun ortaya koyuyor. Takım olarak olmasa da bireysel anlamda çok formda oyuncuları var. Eboue, Stoch'a karşı, Melo da Alex'e karşı iyi pres ve markaj uygularsa Fenerbahçe hücumsal anlamda ciddi darbe alır. Sezon geneline bakıldığında Emre formu ile öne çıksa da, Riera da hem milli takımlarda hem de takımsal bazda daha tecrübeli. Son karar İmparator'un olacak. Galatasaray - Fenerbahçe derbisi  dünyanın en büyük maçı olmakla beraber dünyanın en ilginç maçlarından da biridir. O ana kadar kimin formda, kimin formsuz olduğunun, kimin iyi, kimin kötü oynadığının bir önemi yoktur. Sadece 'o an' vardır. Kim oynarsa oynasın amacı tektir. 


Derbi kazanmak her zaman 3 puandan daha fazlasıdır. Takım kötüyse, camiada sorunlar varsa, problemler varsa eğer hepsini unutturacak tek şey bir derbi galibiyetidir. Psikolojik olarak çok başka bir şeydir. Kazanırsak puan farkı 12'ye çıkar ve muhtemelen play-offlara 6 puanlık bir avantaj ile gireriz. Puan avantajı yanında psikolojik açıdan da sağlam bir şekilde işi büyük ölçüde bitiririz. Herkesin derdi olan 'Kadıköy Galibiyeti' de alınmış olur. İlk maçı kazandığımız zaman bahsettiğim 'psikolojik' etken çok etkili olmuştu ve hem oyun hem de güven olarak daha iyiye gitmiştik. Kaybedersek dünyanın sonu olmaz. Puan farkı 6'ya iner ve muhtemelen 3-4 puan fark ile play-offlara gideriz. Fenerbahçe psikolojik etki ile daha da düzelir. 


Daha fazla bir şey söylemeye gerek yok. İmparator'a güveniyoruz, takımımıza inanıyoruz...







Tükenmez umudum varsa sarı kırmızı formasında
Bir düşer bir kalkar, Cimbombom zaferden zafere koşar
Şimdi sen, yeniden, Aslan gibi savaş Galatasaray!

13 Mart 2012 Salı

Özledik





Galatasaray'ı çok özledim. Umarım herkes iyidir. Sezon sonunda şampiyon olmalarını diliyorum.


Harry Kewell




Kewell ülkesinde katıldığı festivalde Türkiye'ye selam göndermiş. Kewell'ın ilk geldiği sezonun bu sezon olmasını çok isterdim. Sol kanatta, gerektiğinde de forvette tam ihtiyacımız olan isim açıkçası. O oturduğu tahtı hak ediyor. Galatasaraylı olmasına çok sevindiğim futbolculardan. 
Unutulmazsın...

Sarayın Sultanları





Kadınlar Türkiye Kupası'nda karşılaştığımız Fenerbahçe'yi kötü oynamamıza rağmen son çeyrekteki oyunumuzla 72 - 76 yenerek 9. kez şampiyon olduk. Tebrikler Sarayın Sultanları

11 Mart 2012 Pazar

Galatasaray 2 - Gençlerbirliği 0







Fenerbahçe derbisi öncesi  hem aradaki 9 puan farkı korumak hem de kafa olarak daha rahat gitme adına zor bir virajdı Gençlerbirliği maçı. Her ne kadar son haftalarda kötü gitselerde sezonun geneline baktığımızda Fuat Çapa önderliğinde iyi işler yapıyorlar ve pozitif futbol ortaya koyuyorlar. Derbi öncesi 3 puan kadar sarı kart sınırında olan Muslera, Ujfalusi, Semih ve Necati'nin kart görmemesi ve cezalı duruma düşmemesi de önemliydi. 


Bu sezon alıştığımız 11 ile sahadaydık. Tek değişiklik, son haftalarda kötü formunu devam ettiren Emre'nin, formayı Riera'ya kaptırmasıydı. 5 haftadır kazanamamanın üzerine bir de geçen haftaki 6-1'lik mağlubiyet eklenince, Fuat Çapa ''Allahını seven defansa gelsin'' taktiğini benimsemiş olacak ki, özellikle ilk 20-25 dakika tamamen kapandı Gençlerbirliği. İlk yarıda Elmander ile Riera'nın şutları ve kaleci ile karşı karşıya kalacakken Kulusic'in Necati'yi düşürmesi sonucu kazandığımız serbest vuruşta, Selçuk'un frikiği dışında pozisyonumuz yoktu. Gençlerbirliği çok iyi kapandı ve iyi pres yaptı. Alan bırakmadı. Kontra ile gol aramaya çalıştılar ama sonuç gelmedi. Orta sahada Riera ve Engin etkisiz olunca kanatları da kullanamadık. Yaratıcılık adına iyi bir ilk yarı değildi bizim için. Uzaktan şutlar ve duran toplar ile gol aradık. Öyle ki, geçen hafta Sivas'ta yokları oynayan Emre'yi, bu maçta Riera'ya tercih ederdim. 


Derbi öncesi maçlar her zaman sıkıntılı ve stresli geçer. Bu maçta ilk yarının etkisiz futbol ve golsüz kapanması, kontrolü tam anlamı ile ele alamamamız maçın sonlarına doğru gol gelmedikçe stresi ve baskıyı arttıracak, bu da hatayı tetikleyecek, riski ve kart görme ihtimalini kuvvetlendirecekti. Ama beklenen gol olması gerektiği gibi ikinci yarının hemen başında geldi. Golde Elmander'in savunmayı üzerine çekmesi ve boş alan yaratması çok iyiydi. Golle beraber baskı, akabinde de pozisyonlar geldi. Eboue'nin de katkısı ile sağ kanatta etkili olduk. Eboue'nin önünde gerçek bir kanat oyuncusu olsa o kanadı mükemmel kullanacağız ama ne yazık ki gerçek bir kanat oyuncumuz yok. Daha önce de söylediğim gibi, Engin ve Emre kanat vasıflarından çok orta saha vasıfları daha fazla olan oyuncular. Farkı ikiye çıkartan gol Selçuk'un harika frikiği ile geldi. İlk yarıda Özden çelmişti ama bu sefer çelemedi. Emre'nin direkte patlayan şutu dışında başka önemli pozisyon olmayınca maç 2-0 sona erdi. Sivas'ta hava ve zemin şartları iyi değildi. Buna rağmen 4-0 gibi bir galibiyet aldık. Gençlerbirliği maçında da özellikle ilk yarı istediğimiz oyunu oynamayamadık ama kazanmayı bildik. Derbi öncesi önemli bir 3 puan alındı. Kart sınırındaki oyuncular kart görmeyi bırakın, tartışılacak bir ikili mücadeleye bile girmediler. 


Mücadele ve hırsımız her zaman ki gibi iyi ama bazen belirli bölümlerde kitlenen oyunu açmakta zorlanıyoruz. Eboue çoğu zaman sağ kanatta defans görevini de, ofans görevini de kendisi yerine getirmeye çalışıyor. Bugün Melo ve Selçuk ile birlikte sahanın en iyilerindendi. Rakibe ciddi gol pozisyonu vermedik. Kadıköy'e rahat kafa ve 9 puanlık fark ile gidiyoruz.

6 Mart 2012 Salı

Sivasspor 0 - Galatasaray 4





Maçtan önce çileye dönen bir yolculuktan sonra takım zor da olsa Sivas'a gidebildi. Maça ideal 11'miz ve 4-4-2 dizilişi ile çıktık. Cezalı Engin'in yerine son Beşiktaş maçında sonradan oyuna girip iyi işler yapan Riera vardı. Sivasspor sezon başından beri özellikle evinde iyi bir grafik çizdi. Bu sezon evinde sadece ligin ikinci haftasında 9 kişi kaldığı Eskişehirspor'a yenildi. Çok iyi form tutan ve milli takıma seçilip seçilmemesi tartışılan Erman, Grosicki, Eneramo ve Pedriel öne çıkan futbolcuları.

Sivasspor, saha ve soğuk gibi 3 S'ye karşı oynadık. Sivas'ta zemin futbol oynamak için değil de, tarım için çok daha uygundu. Harcıyorlar güzelim zemini! Maça iyi başlayan Sivasspor'du. sağlı, sollu iyi baskı kurup, dönen topları da alarak bir ara çıkartmadılar bizi. Erman'ın duran topunda maçın en iyi isimlerinden Muslera başarılıydı. Soldan Erman'ın ortasında Eneramo'nun kötü vurmasın da ise şanslıydık. Sivasspor baskıyı arttırmıştı ki, ilk atağımızda golü bulduk. İlk şutumuz da desek daha doğru olacak.  Riera'nın pasında Necati iyi kontrol edip, iyi vurdu ve mükemmel bir golle öne geçtik. Gol tam zamanında geldi ve bu golle Sivasspor'un baskısı kırıldı. Sakatlıktı, fauldü derken ilk yarı sona erdi. İlk yarının en kötüsü ismi şüphesiz Emre'ydi. Sahada yok gibiydi, ayakta duramadı.

Böyle bir rakibe karşı, böyle bir havada ve zeminde 1-0'a yatacak halimiz yoktu. İkinci yarı daha hızlı, karşılıklı ataklarla başladı. Sahnede yine Muslera vardı. Kritik kurtarışlar yaptı. İlk yarıda yokları oynayan bir de üstüne ikinci yarıda sarı kart gören Emre'nin yerine Aydın oyuna girdi. Her ne kadar Aydın'a kendisine verilen şansları hep kötü kullandığı için kızsam da, Emre'nin 58 dakikada yapamadığını o kısa sürede yaptı ve hareketlilik getirdi oyuna. Çünkü ofansif anlamda sadece sol kanadı kullanabiliyorduk. Sağ kanadı kullanamadığımız gibi, bir de Sivasspor o kanattan etkili geliyordu. Ataklarımızı sıklaştırmıştık ki, kaptan Ujfalusi sahneye çıktı ve farkı ikiye çıkardı. 2-0'dan sonra maçın başından beri belirli aralıklar ile presi iyi yapan ve dönen topları iyi toplayan Sivasspor'un ataklarını, bize Allah'ın bir lütfu olan Muslera çok başarılı bir şekilde çıkardı. Gene sol kanadı kullanarak yaptığımız atakta, Necati'nin pasına ceza yayında iyi vuran Aydın ile farkı 3'e çıkarttık. Maç artık böyle bitecek derken, Selçuk'un şık pasında Necati gene sahne aldı ve skoru belirledi.

Bana göre Fenerbahçe maçı dışında bu sezon ki en zor deplasmanımızı ve en zor maçlarımızdan birini kazandık. Çok iyi oynamadık, özellikle sağ kanadımız çok kötüydü ve o kanattan çok iyi geldi Sivasspor ama bazı maçları da iyi oynamadan kazanmak gerek. Zaten soğuk hava ve bu berbat zeminde ne kadar iyi oynayabilirsiniz ki? Muslera, ve Necati maçta en öne çıkan isimler. Aslında bir maçta kalecinizin maçın adamı olması pek iyi bir şey değil ama Muslera gerçekten güven veriyor. Bugün özellikle defansif anlamda kötüydük. Eboue ve Hakan Balta günlerinde değillerdi. Semih ve Ujfalusi zaten ağır stoperler, bir de zemin berbat olunca müdahalelerde bazı hatalar oldu. Fenerbahçe maçı ile yükselen formunu tavan yapan Emre, aynı hızla tabana doğru gidiyor. Bugün sahada yok gibiydi. Ayakta duramadı, olumlu kullanamadı topları. Onun olduğu kanadı yol yaptı Sivasspor. Yerine giren Aydın ile ileride daha fazla top tutup, atak yapabildik. İkinci gol maçın kırılma anıydı çünkü maç bir o kalede bir bu kaledeydi. Yiyedebilirdik ama attık. Elmander gol atmasa da inanılmaz presi ve azmi ile kendine hayran bırakıyor. Selçuk gene kritik paslar attı ama ondan daha fazlası bekleniyor. Yapabilecek bir yeteneği var çünkü. Necati ile de gittikçe uyumu artıyor. Maçın şüphesiz yıldızı Necati'ydi. Tam zamanında muazzam bir gol attı ve maçı iki gol bir asist ile bitirdi. Geldiğinden beri harika bir verimi var.

Kazım'ın takımdan ayrılması, Engin'in kart cezalısı olmasına rağmen Yiğit'in yedek başlaması, üzerine oyuncu değişikliğinde Aydın'ın tercih edilmesi düşündürücü. Yiğit bu denli açık olan kanat eksikliğinde bile bırakın 11 başlamayı sonradan oyuna giremiyorsa bir sorun var demektir. Umarım Yiğit'i boşuna transfer etmemişizdir. Çünkü, sezon sonu gerçek anlamda bir kanat transferi yapacağız. Yapmalıyız. Fenerbahçe ile aradaki 9 puanlık farkı koruduk. Şampiyonluk şarkısı düşmesin dillerden.

4 Mart 2012 Pazar

Ben Bu Ayağı Öperim!

Bugün oynanan Liverpool - Arsenal maçında, uzatmalarda galibiyet golünü atan Van Persie, kendisine asist yapan Song'un ayağını öpüyor.



3 Mart 2012 Cumartesi

Teşebbüs

Stuttgart'ın Hamburg'u deplasmanda 4-0 yendiği maçta Hamburglu Guerrero'nun, Stuttgart kalecisi Ulreich'e yaptığı hareket resmen adam yaralamaya/öldürmeye teşebbüs. Topla alakası yok. Direk rakibe müdahale. Aklından ne geçiyordu acaba...



İnsan mısın?

Son dönemde adı Chelsea ile anılan Hulk'un, Benfica maçında 108 km ile attığı gol... İnsan mısın?





2 Mart 2012 Cuma

Teşekkürler





Saçma bir nedenle taraftarlarımızın alınmadığı maçta ne yazık ki Olympiakos'a 88-81 kaybederek elendik. Son topa kadar savaştığın, bize tekrar sevinç gözyaşı döktürdüğün, Galatasaray ruhunu yansıttığın için teşekkürler Galatasaray


Teşekkürler Yenilmez Armada...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Beğen