Şampiyonlar Ligi'nde, evinde Ajax'ı 3-0 yenen Real Madrid'in attığı ilk gol ders niyetine gösterilebilir. Kontra atakta gole giderken yapılan tek paslar muhteşem. Son pasta, ceza sahası içinde topla buluşan Kral'da affetmiyor haliyle.
Maçın geniş özeti
Bahsettiğim gol 1.10'dan itibaren başlıyor.
28 Eylül 2011 Çarşamba
27 Eylül 2011 Salı
Melo Reis
Felipe Melo, nam-ı diğer 'Pitbull' 4. haftası geride kalan ligde 3 maç üst üste gol atarak Galatasaray'ın en golcü futbolcusu konumunda. Sadece attığı goller değil, oynadığı oyunla da alkışı hak ediyor. Orta alanda pas trafiğindeki başarısı, rakibi karşılaması, ikili mücadelelerde pes etmemesi, rakipten baskı yediğinde soğukkanlılığı ile topu kaybetmeyip takım arkadaşına kazandırması ve zaman zaman ileriye de çıkıp pozisyona girmesi geçen seneki orta sahayı düşündüğümüzde resital gibi. Ofansif anlamda da, defansif anlamda da zamanında müdahaleleri ile arkadaşlarını da rahatlatıyor. Gol sevincini de unutmamak gerek. Hagi ile kıyaslamak söz konusu değil ama, 10 numaranın hakkını veriyor. Hagi'den sonra 10 numarayı layığı ile taşıyan olmamıştı. Umarım bu formunu devam ettirir ve sezon sonu Juventus'tan bonservisi alınır.
Dünkü Eskişehirspor maçında, bir pozisyondan sonra tribünü ateşlemesi,
Dünkü Eskişehirspor maçında, bir pozisyondan sonra tribünü ateşlemesi,
Melo aynı maçta 3'lüye ritim tutuyor.
Galatasaray 2 - Eskişehirspor 0
Alpaslan Dikmen ve Jupp Derwall'in anıldığı maçta, eski dost Skibbe'ye karşı oynanan maçı kazanmak önemliydi. Lig'e iyi başlayan takımlardan birisiydi Eskişehirspor. Muslera'nın cezalı olduğu maçta, kalede Aykut'un olacak olması geriyordu yeterince, bir de Engin Baytar sürprizi vardı Fatih Terim'in. Karabükspor maçın da eksik kalana kadar olan bölümdeki oyun ve maçın içeride oynanacak olması çift forvet düşüncesini güçlendirse de, Fatih Terim tek forveti tercih etti. Maça daha etkili başlayan taraf Eskişehirspor'du. Özellikle maçın başında Galatasaray'ın orta alandaki anlamsız top kayıpları Eskişehir'in sol kanat merkezli Kamara ile ciddi ataklarına sebep oldu. Kazım'ın ofansif anlamdaki eksikliği ve form düşüklüğüne, Sabri'nin bindirmeleri ve hatalarıda eklenince sağ kanattan fazla pozisyon verilmesine neden oldu. Bir pozisyonda da topu sektirip, Kamara'ya pozisyon şansı veren Gökhan Zan'ın imdadına maçın yıldızlarından Ujfalusi yetişti. Tek hata yapan Gökhan değilldi. Maça kaptan olarak çıkan Sabri, Eskişehir'i 3e3 yakaladığı bir pozisyonda atağı baltalarcasına komik hatalar yaptı. İlk yarının sonuna doğru yeni yeni kendine geliyordu Sabri. Aynı Gökhan, 24. dakikada Selçuk'un harika ortasında Galatasaray'ı 1-0 öne geçiren golü attı. Selçuk, topu Gökhan'ın kafasını çarptırdı da diyebiliriz. Ne yalan söyleyeyim, duran toptan gol atmayı özlemişiz. Engin'in orta alanda Selçuk'a yakın oynaması, şüphesiz Selçuk'u rahatlattı. Trabzonspor'dan da birbirlerine alışık olan 2 oyuncunun kimyası tutarsa, oyun kurma sorununa bir çare olabilir. Şenol Güneş yönetiminde iyi performanslar gösteren Engin'in, Fatih Terim önderliğinde tekrar performansı ile anılmak için çabalayacağına inancım tam. Golden sonra maçı istediği tempoya getirip, pozisyonlara girende Galatasaray'dı. Melo'nun bu denli öne çıkmasında gerçekten iyi oynamasının dışında, Kazım'ın form düşüklüğü ve Riera'nın henüz tam anlamı ile hazır hazır olmaması da bir etken.
Tek forvet oynamak zordur. Heleki Türkiye'de daha zordur. Buna rağmen Elmander'in savaşçı yapısı, pes etmemesi ve kendine güveni takdire şayan. Ama bu maçta da çoğu zaman yalnız kaldı. Kazım'ın forveti beslememesi, Elmander'in birden fazla oyuncu ile baş etmesine neden oluyor. Buna bir de orta sahadaki yaratıcı oyuncu eksikliği eklenince, bütün yük Selçuk'a biniyor. Riera'nın henüz tam anlamı ile hazır olmamasına rağmen, kendine güvenmesi ve bileklerine hakim olması iyi bir artısı. İkinci yarıda Hakan'ın pasında güzel kontrolü ve mükemmel şutunu İvesa 90'dan çıkardı. İvesa'nın İkinci yarıda Elmander'in şutunu kafası ile çıkarması da maçın ilginç anektodlarından. Korner sonrası savunmadan dönen topu takip edip yerden düzgün vuran Hakan'ın şutu, önce savunmaya sonra da direğe çarpıp Melo'nun önünde kalınca 'Pitbull' affetmedi. 3. maçında 3. golünü attı Melo. İnsana, 'böyle bidona can kurban' dedirtti. Her zaman olması gereken yerde Melo. Müdahaleleri çok iyi. Çoğu zaman ileride çıkıyor. İlk yarıda da pres yapıp kendisine pozisyon da yaratmıştı. Taraftarı ateşlemesi ve yürekten savaşması onu kısa zamanda taraftarın gözdesi yaptı.
Geldiği ilk sezon harika işler yapıp, Manisaspor'a attığı gol halen hafızalarda olan ama 2 seneye yakındır yokları oynayan Hakan Balta'nın formunun yükselmesi ve önündeki Riera ile olan uyumu ilerisi için umut verici. Bir diğer sevindirici nokta ise, 4. haftası oynan ligde Galatasaray'ın yediği toplam 4 golde de çoğunluğun bireysel hatalardan olması. Gol yemek tabii ki kötü ama rakibe organize atak şansı vermemenin önemi büyük. Özellikle bu konuda Gökhan Zan ve Sabri'nin çok dikkat etmesi gerek. Galatasaray'da da organize atak geliştirmede problem yaşanıyor zaman zaman. Kazım'ın durumunu düşünürsek, maç sonu ''%100 performansıma ulaşmam için bir kaç haftaya daha ihtiyacım var'' diyen Riera'yı arıyor gözler.
Oynanan futbol belki çok mükemmel değildi ama bir şeylerin değiştiğinin göstergesiydi. Uzun süredir basan, savaşan, tempolu oynayan bir Galatasaray görmek istiyordu gözler. Bunun sinyalleri oyunun belli bölümlerinde verildi. Fatih Terim önderliğinde ki bu gemi, doğru yolda ilerliyor.
Bu arada...
26 Eylül 2011 Pazartesi
25 Eylül 2011 Pazar
Football Manager 2012 Ön İnceleme
Futbolu seven herkesin bir dönem mutlaka oynadığı ya da oynamayı düşündüğü bir seri haline geldi Football Manager serisi. Footbal Manager 2012'nin çıkış tarihi kısa bir süre önce duyuruldu. Çıkış tarihinden ziyade, oyundaki yenilikler merak ediliyordu doğal olarak. SI Games, bu konuda eskisine göre daha sessiz kalmayı tercih etti diyebiliriz.Oyun açılışın da sizi kırmızı ağırlıklı, şık bir tema bekliyor. Ayrıca siyah bir tema daha var arzu ederseniz. Ana Menüde tutorial bölümünde oyun ile ilgili öğretici bölümler mevcut. Oyuna başlamadan önce 1 kere göz atmanızda fayda var. Adapte olmanıza yardımcı olacaktır.
Ne yazık ki, Football Manager 2012'de de Türkçe dil seçeneği yok. Bu konuda uzun süre bekleyeceğiz gibi gözüküyor. Ligleri seçip, bilgileri doldurma ekranı alıştığımız şekilde. Twitter ve Youtube eklentisi, FM 11'de ki gibi aynı şekilde unutulmamış.
Eski FM serilerinde, yeni oyun açtığımızda belirli ligleri seçip kariyerimize başlıyorduk ve bu seçtiğimiz liglerin dışına çıkamıyorduk. Ama FM 12'de bu sorun ortadan kalkmış durumda. Sorun diyorum çünkü, oyunda bana göre en büyük eksikliklerden birisiydi bu. Artık yeni oyun açtığınızda kariyeriniz devam ederken istediğiniz ligleri, istediğiniz zaman ekleyebiliyorsunuz. Şüphesiz, bu özellik oyun zevkini katlayacaktır. Oyundaki en büyük yeniliklerden birisi bu diyebilirim. Kariyerinize başladığınızda, ana menüdeki taktik, antrenman, transfer bölümlerinin değişikliği gözünüze çarpıyor. Menülere ulaşmak artık daha rahat ve hızlı. Herşey elinizin altında.
Oyuncularla Bire Bir Konuşma
FM serilerinde belki de en fazla gelişmesi istenilen diğer durumlardan birisi de takım ve oyuncular ile iletişim. Bu konuda da eklemeler olmuş. Oyuncular ile tek tek konuşabildiğiniz gibi, bütün takımı karşınıza alıp konuşma yapmanız da mümkün. Bu konuşmalar 6 ruh hali ile olabiliyor.
Agressive: Agresif
Assertive: İddialı, kendine güvenen
Passionate: Hırslı
Calm: Sakin
Cautious: Tedbirli, Dikkatli
Reluctant: İsteksiz, Gönülsüz
Bütün takımı karşınıza alıp konuştugunuzda, yaptığınız konuşma ile ilgili oyuncularınızdan reaksiyon alıyorsunuz. Oyuncularınız sizinle fikirlerini ve sorularını paylaşıyor. Bir nevi Fatih Terim gibi, ''Göreyim benim aslanlarımı, Allah yardımcınız olsun!'' deyip, oyuncularınızı gaza getirmeniz mümkün. Maç öncesi sakin olarak başlayan konuşmanızı, ilk yarı işler iyi gitmediği zaman agresifleştirmeniz ve sertleştirebilirsiniz. Nabza göre şerbet durumu söz konusu yani. İlk yarıda yakaladığı pozisyonları değelendiremeyen forvetinize, ''İyi oynuyorsun, sadece şanssızdın'' diyebiliyorsunuz. Bunu söylediğiniz oyuncunuz 2. yarıda golünü atıp size maçı kazandırabiliyor. Ama dikkatli olmakta fayda var terste tepebilir konuşmalarınız. Bütün takımı karşınıza alıp konuşup, hedeflerinizden bahsettiğiniz zaman oyuncularınızın reaksiyonu anında size yansıyor. Size sorular soruyorlar. Konuşmalarınız ile ilgili kötü reaksiyon alırsanız bunu beğenmediğinizi söyleyebiliyorsunuz oyuncularınıza.
FM 2011'de ki gibi, bazı menajerlerin size kendi oyuncularını önermesi durumu FM 2012'de de mevcut. Menajerler önerdikleri oyuncunun istatistiki bilgilerinide size sunuyorlar önerirken. Yaşı, mevkisi, bonservis bedeli, oynadığı maçlarda attığı goller vb birçok istatistik mevcut. Çıkan öneri sayfasında arzu ederseniz oyuncuyu gözlemcilerinize izletiyorsunuz. Açıkcası, deneme olarak Galatasaray ile başladığım oyunda çok iyi oyuncu önerileri geldi. Uzun vadede işinize yarayacak ve dikkatinizi çekecek oyuncular mutlaka olacaktır. Size sunulan takım ve gözlem raporlarında gelişmeler var. Takımı çok daha iyi yönetmenizi ve nokta transferler yapmanıza yardımcı olacaktır. Oyuncu arama bölümüne takımınızın mevcut transfer ve maaş bütçesi eklenmiş. Bütçenize göre oyuncular bakabiliyorsunuz. Size sunulan gözlemci raporlarını belirli kriterlere göre sıralayabiliyorsunuz. Gözlemcilerine oyuncu aratma seçeneklerinde de çeşit artmış. 5 yıldızlı derecelendirme sistemine göre, gözlemcinize oyuncu aramasını söyleyebiliyorsunuz.
Taktikler
Backroom advice'de, teknik ekibiniz size oyuncular ve takım ile ilgili önemli tavsiyelerde bulunuyordu. Takıma alacağınız antrenörler sayesinde idmanlarda defansif ve ofansif anlamda daha fazla yarar sağlamanız ve bunu tablolarla görmeniz mümkün. Açıkcası FM 2011'de öneriler hep tek tip oluyordu. Oyuncular değişse bile, öneri tarzı tek tipti diyebilirim. FM 2012'de bu konuda biraz gelişme mevcut. Daha iyi ve yararlı öneriler alıyorsunuz ekibinizden. Ayrıca, aldığınız kararları sorgulayadabiliyorlar. Takım raporları konusunda da iyileştirmeler mevcut. Oyuncular gibi, takımları da karşılaştırabiliyorsunuz. Sezon öncesi takımların bilgileride size sunulan raporlar arasında. Attığınız gollerin zaman dilimleri, hangi dakikalarda, ne şekilde atıldığı gibi güzel analizler eklenmiş. Seçtiğiniz taktiklerin ne denli başarılı olduğu tablolarca aktarılmış.
Yeni Özellikler
Nasıl oyuncularınızın iyi gelişmesini istediğinizde iyi antrenörler bulmanız gerekiyorsa, iyi oyuncular bulmak içinde iyi gözlemcilere ihtiyacınız var. Gözlemciler ile ilgili en iyi gelişmelerden birisi, eğer yeni bir gözlemci ile anlaşırsanız, gözlemci elindeki mevcut raporları hemen size aktarıyor. Yani, yeni anlaştığınız gözlemciden rapor almak için belli yerlere yollamayı ve belli bir süre beklemiyorsunuz. Gözlemci hazır raporlarını size aktarıyor. Tabii ki her zaman ki gibi istediğiniz yerlere, istediğiniz özellikteki oyuncuları bulmak için gönderebiliyorsunuz. Transfer konusunda, oyuncuyu ikna etmek için menajerleri ile muhattap olmaya devam edeceğiz. Onlarında gönlünü yapmamız gerekecek. Gözlemlediğiniz ve transfer etmek istediğiniz bir oyuncuyu tabiri caizse, 'ayartmak' için daha fazla yorum seçeneği sunulmuş durumda. Gözlemcinizin size sunduğu raporda izlediğiniz oyuncu ve o bölgede oynayabilecek mevcut oyuncularınız karşılaştırılıyor. Örnek verecek olursak, çift ön libero oynayan Real Madrid takımında Diarra'yı satıp yerine oyuncu aradığınızda, gözlemci raporunda izlenen oyuncunun potansiyel yeteneği ile sizin takımınızda o bölgede oynayabilecek oyuncular karşılaştırılıyor. Bu da oyunun yeni özelliklerinden.
3D Maç Motoru
SI Games, 3D maç motoru konusunda her sene üzerine koyarak gidiyor. Bu sene maç motoruna 2 yeni kamera açısı eklenmiş durumda. Özellikle 'Director Camera' FM severler tarafından oldukça sevilecektir. Pozisyonlara göre açılar otomatik olarak değişiyor. Sizi tam anlamı ile maçı yaşatıyor açıkcası. Onun dışında, 3D olarak oyuncuların saha içinde yaptığı hareketleri biraz daha net görebiliyoruz. Maç içerisinde oyuncunuz ufak sakatlık geçirdiğinde küçük bir uyarı kutucuğu çıkıyor ve oyuncunuzun kondisyonunun düştüğü belirtiliyor. ''Hemen değiştir'' ve ''devam etsin'' seçenekleri ile hızlı kararlar veriyorsunuz. Taktik konusunda normal taktiğiniz dışında ikide yedek taktik ayarlayıp, bunları maçın gidişatına göre değiştirmeniz mümkün. Takımınızın yeni taktiğinizinize alışma süreci ve taktiksel başarı grafik şeklinde eklenmiş. Yeni taktiğinizde, takım çalışmasınamı yoksa atak organizasyonlarınamı ağırlık vereceğiniz size kalmış. Maç içerisinde de oyuncularınıza hızlı talimatlar vermeniz mümkün. Ayrıca, gene duran top organizasyonlarını istediğiniz gibi ayarlayabiliyorsunuz.
Fooball Manager'i bize hayran bırakan, oyunda bu denli vakit geçirmemizin en büyük sebeplerinden birisi de gerçekçilik, futbolcuların yeteneklerinin oyuna iyi aktarılması diyebiliriz. Bu konuda kötü bir örnek vermek gerekirse, Madridli Benzema'nın teknik, atak ve yaratıcılık konusunda Portolu Hulk'tan çok daha iyi olması. Özellikle son senelere bakarsak, Hulk ve Benzema'nın neler yaptığı malum. Bence tam tersi olmalıydı. Ayrıca, bazı yerlerde anlamsız takılmalar ve geri dönüşlerde ağırlaşmalar mevcut. 3D maç motorunda tribünler konusunda daha fazla yenilikler yapılabilirdi. Oynadığım hazırlık maçlarında tribünlerden dumanların yükselmesi dikkatimden kaçmadı. Meşale ya da sigaraydı çok dikkat edemedim. İleride bayrak şov hatta koreografi eklenebilir belkide tribünler için.
Football Manager 2012'nin, 21 Ekim günü çıkacağı açıklanmıştı. Açıkçası, oyun ile ilgili güzel iyileştirmeler mevcut. Oyundan daha fazla zevk alma ve içinizdeki Mourinho'yu çıkarma adına taktik, gözlem ve iletişim konusundaki yenilikler göze çarpıyor. Bu şekilde devam ettiği takdirde, 3D maç motorunun 2-3 sene içinde çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Bunların dışında çok fazla göze çarpan bir yenilik yok.
Oyunun çıkmasına 1 aylık bir süre var. Halen takım toplantıları, futbolcu tepki - davranışları üzerinde ayarlamalar yapılmakta ve daha çok tepki eklenmeye devam ediliyor. Transfer merkezi, tutorial bölümü, maç motoru ve maç motorundaki grafik seviyeleri halen üzerinde çalışma yapılan bölümler. Lig Ekleme-Çıkarma, transfer-sözleşmeler ve Personel tavsiyeleri yoğun şekilde teste tabi tutuluyor. Bunlar ve diğer sorunlar oyun çıkana kadar düzeltilecektir. FM 2012 ön inceleme versiyonunu inceledim. Oyun çıkana kadar başka yenilikler de gelebilir. Hataları da ortadan kaldıracaklardır. Zaten oyun çıktıktan sonra, gerekirse patchler ile düzeltmeler yapıyor SI Games. Beğeneceğiniz ve oynarken zevk alacağınız bir Football Manager 2012 geliyor. Herkese iyi oyunlar
Oyundan bazı görüntüler
Oyundan görüntüler: http://www.sendspace.com/file/dc3zb4
Makine
Castrol EDGE’nin sponsor olduğu “Castrol EDGE Ronaldo’nun Sınırlarını Test Ediyor” belgeselinin galası yapıldı. Ronaldo, fiziksel olarak çok ağır testlerden geçip gücünü ve çevikliğinin sınırlarını zorlamış.Test sonuçlarından bazıları,
- Ronaldo’nun vücut kuvveti 78 cm zıplayabilmesini sağlıyor. (Bu da ortalama bir NBA oyuncusunun zıpladığından daha fazla)- Ronaldo, bir kısa mesafe koşucusunun uzun bacaklarına, orta mesafe koşucusunun ince fiziğine ve bir yüksek atlamacının güçlü kalça kaslarına sahip. Kendisini diğerlerinden ayıran da, tüm bu özelliklerin tek bir vücutta toplanmış olması.
- Hızlanma kuvveti vücut ağırlığının hemen hemen 5 katı. Yani bir astronotun fırlatma sırasında maruz kaldığı kuvvetle aynı.
- Ronaldo dönerken vücut ağırlığının yaklaşık 5 katını ayağının dışına veriyor.Ronaldo, ''İlk defa böyle bir deneyim yaşadığım için film çekimleri çok heyecanlı geçti. Hazırlanan engeller gücümü ve becerilerimi detaylı olarak test ettiği için vücudumun nasıl işlediğini görme şansım oldu. Bazı engeller çok zorlu olsa da sanırım hiç de fena değildim'' demiş.İngiliz prodüksiyon şirketi Plum Pictures tarafından çekimleri Madrid’de gerçekleştirilen film, Ronaldo’nun kendi jenerasyonu içinde neden en iyi oyuncu olduğuyla ilgili çok özel bilgiler veriyor. Son teknoloji ağır çekim görüntülerin ve bilgisayar destekli efektlerin kullanıldığı, Fabio Capello ve Arsène Wenger gibi futbol uzmanlarıyla yapılmış röportajlar da mevcut. Arsène Wenger konu ile ilgili, “Ronaldo dünyanın en iyi oyuncusu mu tartışılabilir ama performans söz konusu olduğunda gerçek ötesi bir yeteneğe ve idman disiplinine sahip.'' Film, Türkiye’de dahil olmak üzere, Castrol’ün Avrupa ve Asya’da bulunan 15 ana pazarındaki televizyon kanallarında Ekim ayında gösterime girecek. Test ve çekimlerden bazı görüntüler
23 Eylül 2011 Cuma
Jose Mourinho İle Sinek Kaydı
Real Madrid teknik direktörü Jose Mourinho, Braun'un yeni reklam yüzü olmuş.
Yakışır..
Yakışır..
22 Eylül 2011 Perşembe
Sisteme Çıkan Kart
Samsunspor maç yazısında altını çizmiştim. 4-4-2 sistemi Galatasaray için ciddi anlamda uygun. Nitekim Fatih Terim Samsunspor maçının özellikle 2. yarısında dersler çıkartmış olacak ki, Ujfalusi'nin kaptanlığında, Karabükspor maçına 4-4-2 dizilişi ile başladı. Bu diziliş, maçın başında etkili olmasını sağladı Galatasaray'ın. Riera'nın pasında Elmander ve Selçuk'un pasında Sercan karşı karşıya değerlendiremedi pozisyonları.
14. dakika da Galatasaray ceza alanına havalandırılan topta, 2 oyuncu Shelton'u kovalıyor olmasına rağmen, Muslera hatalı şekilde çıkıp yaptığı hareket sonucu atıldı. Muslera, Eboue ve Gökhan varken neden çıktı anlamak güç. Çıkan kırmızı kartı anlamak daha da güç. Bariz gol şansı olmadığı için rakibe müdahaleye verildiyse karar ağır. Pozisyonda Muslera bir de sakatlık geçirdi. Maç boyunca tekmeleyen Karabüklü oyunculara değil kart göstermeyi, faul bile çalmayan Bünyamin Gezer, daha Muslera kalkmadan kırmızı kartını gösterdi.
Muslera'nın atılması sonrası kaleye Ufuk geçti. Samsunspor ve Karabükspor maçı başında iyi sinyaller veren Riera normalde çıkartılmaması gereken bir oyuncu ama halen hazır olmadığını düşünürsek, normal bir değişiklik oldu. Değişiklik sonrası Sercan, Riera'nın yerine sol çizğiye geçti. Elmander gene tek forvet olarak kaldı. Bu dakikadan sonra zaten normalde hissedilen oyun kurucu-lider eksikliği iyice baş gösterdi. Sercan ve Kazım çizgiye yakın oynayıp, Elmander'i fazla yalnız bırakınca pozisyona giremedi Galatasaray.
Karabükspor'da bunu fırsat bilip orta alanı kalabalık tutup, top çevirerek çıkartmadı Galatasaray'ı. Hatta Baros oyuna girmek için 4-5 dakika oyunun durmasını bekledi. Aynı Aykut gibi Ufuk da ilginç bir kaleci. Kurtarılması zor görünen pozisyonlarda başarılı olup, hiç olmadık pozisyonlarda gol yiyorlar. Bu nedenle hiç bir Galatasaraylının Ufuk ve Aykut'a güvendiğini zannetmiyorum. İlk yarıda da bir topu sektirdiği için Karabük pozisyona girmişti. Sağ kanatta topla buluşup, bir an için önünü açan Erdem düzgün bir vuruşla Karabük'ü öne geçirdi. Doğuştan kontrpiye olan Ufuk, bu pozisyonda da kontrpiye de kaldı!
Bu dakikadan sonra Fatih Terim risk alarak Baros'u oyuna aldı. Oyuna girmek için 5 dakika civarı oyunun durmasını bekleyen Baros, girer girmez penaltı kazandırdı ve ''Pitbull'', bir çok oyuncu penaltı atılışına bakamazken büyük soğukkanlılıkla golü attı.
1-1 sona eren maçta pozitif anlamda akılda kalıcı durum, rakibe organize atak şansı vermemekti diyebiliriz. Golü de ceza sahası dışından buldular zaten. Ama Webo ve Shelton gibi fiziği kuvvetli, seri ve ikili mücadelelerde kolay yıkılmayan oyunculara karşı özellikle Gökhan Zan'ın sürekli kaybetmesi sinir bozucu. Büyük çoğunluğun salladığı Servet'i arıyor gözler. Ayrıca, Hakan Balta'da biraz kıpırdama var gibi. Son 2 sezondur yokları oynayan Balta, umarım Galatasaray'a geldiği ilk dönemdeki performasına yaklaşır. Yoksa sol kanat Galatasaray için fazlası ile sorun teşkil ediyor. Çağlar ile olacak iş değil.
Elmander'e de değinmek gerek. Maçta gerçekten çok iyiydi. Fazlası ile yalnız kalmasına rağmen çok iyi savaştı. Orta alanda fazlası ile katkısı hissedilen Melo'nun yanı sıra, Kazım'ın düşük form grafiği düşündürücü.
Halen Elmander-Sercan ikilisinin iyi işler yapacağını düşünüyorum. 4-4-2 sistemin de, kısa sürede önemli pozisyonlar buldu Galatasaray. Sercan kendine biraz daha iyi bakıp çalışırsa aşırtmalarda daha isabetli vuruşlar yapabilir ve yaptığı vuruşa kendi şaşırmayı da bırakabilir. Fenerbahçe'nin, İBB'nin, Antalya'nın, puan kaybettiği haftada alınacak 3 puan çok değerliydi.
Galatasaray ligdeki 4. maçını, içeride tanıdık bir ismin teknik direktörlüğünü yağtığı Eskişehir'e karşı oynayacak.
21 Eylül 2011 Çarşamba
Ulan Galatasaray...
Tribün Dergi yazarlarından fergurel(külköpeği) abimizin bir yazısı
Her okuduğum zaman aynı duyguyu hissettiğim ender yazılardan...
Ulan Galatasaray
biz öööle kendi hayatımızı efendi gibi yaşamaya çalışırken
ne biliyim...
sağa sola salça olmadan...
belki en büyük keyfimiz...
günesin allahına kadar vurdugu altın sarısı biramızı yudumlarken...
birbirimize ask acılarımızı, ''pardon! gözüme toz kaçtı!'' hissiyatı içinde fısıldarken...
bacağımıza sürünüp duran bir kediyi okşarken,
''ooluum bu kedi hayvanı var ya, tekamül zincirinin en son halkasi lan...
"buda'dan bile daha bilge lan bu hayvan!'' seklinde naif muhabbetlerimizi yaparken...
kanımızı dökerek kurduğumuz ayyaş cumhuriyetin en aşşağılık başkentleri aksaray meyhanelerinde
ileri karakolları olan parklarda...
gökte sadece sahici bi dolunay...
elimizde güsel marmara...
şehirin götünde pireler uçusurken
ve biz terkedilen bir sevgili nasil üşürse...
işte ööle üşürken...
ve daha onyedi...onyedi...on yedi...iken aşk konuşulur di mi...
hayir biz senin addını fısıldıyorduk galatasaray
bunu hiç bilmeyeceksin!
gecenin çükünde her türkgh babası gibi ayyaş bi babanın sızmasını bekledikten sonra
yine boynumuzda sarı-kırmızı kaşkollar
yine aynı dolunayın altında buluşup
bağrında gecelemek için sana koşarken
içtigimiz o güsel marmaranın bile adın kadar içimizi ısıtamadığını hiç bilmeyeceksin galatasaray!
1980'ler...sokağa çıkma yasakları... daha on yedi...on yedi...on yedi...bile diilken
geceleri boynumuzda sarı kırmızı kaşkollar...
elimizde sarı kırmızı pankartlar...bir militan gibi toplum polislerinden kaçarken...
ve bütün yaşıtlarımız...
geceleri... gayrimeşru bu şehrin gayrimeşru duvarlarına kahrolsun faşizm yazarken
biz geceleri aynı duvarlara...en büyük cimbom yazdık
ve bütün yaşıtlarımız gündüzleri mütemadiyen fenerli iken
biz aleme inat seni sevdik
komik olan şuydu
tarihinin en zavallı dönemiymis meğer
hiç şampiyon olamazdın o zamanlar
biz de zaten farkında diildik... hep güsel marmaraydık çünki
daha on yedi on yedi on yedi bile diildik...
neden gaassaray? diyenlere...
because, güsel marmarayla güsel gidiyor! derdik...
ki bunu hiç bilmezsin...
daha onyedi onyedi onyedi bile diildim diyom... alooooooo?
ulan gaassaray! söyleyecek o kadar çok şeyim var ki sana!
ulan! anlatacak o kadar çok hikayem var ki gaassaray!
anam avradım olsun hiç bilemeyeceksin!
bu kediler var ya...çok enteresan hayvanlar abi...
biz öööle kendi hayatımızı efendi gibi yaşamaya çalışırken
ne biliyim...
sağa sola salça olmadan...
belki en büyük keyfimiz...
günesin allahına kadar vurdugu altın sarısı biramızı yudumlarken...
birbirimize ask acılarımızı, ''pardon! gözüme toz kaçtı!'' hissiyatı içinde fısıldarken...
bacağımıza sürünüp duran bir kediyi okşarken,
''ooluum bu kedi hayvanı var ya, tekamül zincirinin en son halkasi lan...
"buda'dan bile daha bilge lan bu hayvan!'' seklinde naif muhabbetlerimizi yaparken...
kanımızı dökerek kurduğumuz ayyaş cumhuriyetin en aşşağılık başkentleri aksaray meyhanelerinde
ileri karakolları olan parklarda...
gökte sadece sahici bi dolunay...
elimizde güsel marmara...
şehirin götünde pireler uçusurken
ve biz terkedilen bir sevgili nasil üşürse...
işte ööle üşürken...
ve daha onyedi...onyedi...on yedi...iken aşk konuşulur di mi...
hayir biz senin addını fısıldıyorduk galatasaray
bunu hiç bilmeyeceksin!
gecenin çükünde her türkgh babası gibi ayyaş bi babanın sızmasını bekledikten sonra
yine boynumuzda sarı-kırmızı kaşkollar
yine aynı dolunayın altında buluşup
bağrında gecelemek için sana koşarken
içtigimiz o güsel marmaranın bile adın kadar içimizi ısıtamadığını hiç bilmeyeceksin galatasaray!
1980'ler...sokağa çıkma yasakları... daha on yedi...on yedi...on yedi...bile diilken
geceleri boynumuzda sarı kırmızı kaşkollar...
elimizde sarı kırmızı pankartlar...bir militan gibi toplum polislerinden kaçarken...
ve bütün yaşıtlarımız...
geceleri... gayrimeşru bu şehrin gayrimeşru duvarlarına kahrolsun faşizm yazarken
biz geceleri aynı duvarlara...en büyük cimbom yazdık
ve bütün yaşıtlarımız gündüzleri mütemadiyen fenerli iken
biz aleme inat seni sevdik
komik olan şuydu
tarihinin en zavallı dönemiymis meğer
hiç şampiyon olamazdın o zamanlar
biz de zaten farkında diildik... hep güsel marmaraydık çünki
daha on yedi on yedi on yedi bile diildik...
neden gaassaray? diyenlere...
because, güsel marmarayla güsel gidiyor! derdik...
ki bunu hiç bilmezsin...
daha onyedi onyedi onyedi bile diildim diyom... alooooooo?
ulan gaassaray! söyleyecek o kadar çok şeyim var ki sana!
ulan! anlatacak o kadar çok hikayem var ki gaassaray!
anam avradım olsun hiç bilemeyeceksin!
bu kediler var ya...çok enteresan hayvanlar abi...
19 Eylül 2011 Pazartesi
Mekan mı ? Sistem mi ?
Kabus gibi geçen bir 2010-2011 sezonundan sonra, yeni sezonda Türk Telekom Arena'da ki ilk maçına çıktı Galatasaray. İlk hafta alınan 2-0'lık İBB mağlubiyetinden sonra kafalarda yoksa ? soruları vardı. Ama oyunun belli bölümlerinde zorlansa da Galatasaray, maçtan 3-1'lik skorla ayrıldı. Takımını özlediği çok bariz olan taraftar, sezonun içerdeki ilk maçı olmasının da vermiş olduğu heyecan ile doldurmuştu Arena'yı. Taraftarının desteğini arkasına alan Galatasaray etkili başladı maça.
İBB maçındaki şablonu ile sahadaydı Galatasaray. Sabri beke çekilmiş, Eboue çizgiye daha yakın oynuyordu. Sol kanat yeni transfer Riera'ya teslim edilmiş, Servet'in sakatlığında göbekte Ujfalusi - Gökhan Zan ikilisi görev yapıyordu. Maçla birlikte Hakan ve Sabri'nin bindirmeleri de başladı. Geçen sezon yaşadığı sakatlıklar ve gördüğü gereksiz kartlar ile sıkıntı yaşayan ve bu dönemde de kendisi ile ilgili dedikodular ayyuka çıkan Baros ile girilen pozisyonlardan yararlanılamazken, ''Pitbull'un füzesi imdada yetişti. Gol sevinci görülmeye değerdi Melo'nun.
İlk yarı, Samsunspor'un ciddi atağı olmadan 1-0 sona erdi. Galatasaray'ın bindirmeleri ile fazlada çıkamıyordu zaten Samsun. Galatasaray'da oyunun belli dönemlerinde baskı kurma ve organize olma sorunu ortaya çıkıyor. Tam geriden oyun kurup, atağa kalkacakken Gökhan Zan'ın ikramını geri çevirmeyen Mustafa Sarp ile maça denge geldi. Golü Mustafa Sarp'ın atmış olması mı, yoksa bu kadar basit bir gol yemek mi daha kötü karar veremedim. Maça denge gelmesi ile biraz bocaladı Galatasaray. Samsunspor değilde daha ısıran bir takım olsa, mutlaka daha iyi değerlendirirdi o evreyi.
Bunu fark eden Fatih Terim ileride fazlası ile yalnız kalan ve yorulan Baros'u çıkartıp, Sercan ve Elmander'i oyuna alarak bir nevi 4-4-2'ye döndü. Bu da meyvesini hemen verdi. Sercan'ın harika topuk pasında, Elmander yerden çok düzgün bir vuruşla durumu 2-1 yaptı. Golden sonra gelen rahatlama ile baskı arttı. Sercan'ın güzel düzelttiği ama kötü bitirdiği pozisyondan sonra, Samsunspor kalecisi Ahmet'in ceza sahası içinde Elmander'i yere indirip atılması sonucu kazanılan penaltıyı Selçuk değerlendirdi ve skor 3-1 oldu. Penaltı doğru karar. Pozisyonda Ahmet'in bilerek Elmander'i indirdiği bariz ama Elmander'in hareketi abartılı.
9 yeni transferi ile sahada olan Galatasaray maçı 3-1 kazandı. Her ne kadar 3-1'lik skor güzel olsa da oynanan oyun çok iyi değil. Özellikle orta alanda oyun kurucu eksikliği çok bariz hissediliyor. Bu kadar değişen bir takımda, oyuna ve sisteme adapte olmak da kolay değil. İleride çok yalnız kalan ve halen hazır olmayan Baros, formu kötü olan Kazım, tam bir piyango olan Hakan ve Gökhan Zan'da diğer etkenler. Ayrıca, bek olarak ileri çıkan Hakan ve Sabri çoğu zaman geç dönüyor, hatta dönmüyor. Bu defans ile fazlası ile zor anlar bekliyor hem Muslera'yı hem de Galatasaraylı taraftarları.
Ciddi anlamda ileride çoğalamama ve organize olamama problemi var. Her takım Samsunspor gibi olmayacaktır. İBB gibi oyun kişiliği olan takımlar için ve deplasmanlar için önemli bir problem bu. 4-3-3 sistemi için halen hazır değil Galatasaray. Ama 4-4-2'ye, çift forvete dönüldüğü zaman çok daha iyi oturuyor takım. Özellikle içerideki maçlarda çift forvet oynanmalı.
Riera iyi bir kumaşı olduğunu hazır olmamasına rağmen gösterdi. İkili pozisyonlarda rakibin üzerine giden, çalım atıp araya toplar bırakması çok güzeldi. Yeri geldiğinde şut çekmekten de çekinmedi. Hazır olduğunda çok iyi işler yapacağını düşünüyorum.
Kaleciyi vezirde rezilde eden defans olduğu için, Muslera bazen defans ile tam anlaşamıyor. 'Milli takım defansı' diye sürekli itelenen ve gazlanan defansın, Mustafa Sarp'tan o şekilde gol yemesi fazlası ile düşündürücü. Servet döndüğü zaman göbekte Ujfalusi ile oynaması çok daha iyi olacaktır.
Şüphesiz lig basından beri en iyi grafiği çizen oyuncu Melo. İBB maçında da iyi oynamıştı. Bu maçta attığı güzel gol dışında da çok çalıştı. Bu form grafiğini sürdürmesi halinde bonservisinin alınması için çalışılmalara başlanılmalı. Mustafa Sarp'ta, gol attıktan sonra sus işareti yapacağına neden takımdan gönderildiğini sorgulamalı.
Eboue kesinlikle orta alanda çizgide oynamalı. Maçta 2-3 kere çok iyi geldi. İkili mücadelelerde yıkılmıyor, mücadeleyi bırakmıyor. Biraz daha az pas hatası yapsa daha güzel olacak. Sercan ve Elmander ikilisi ümit verdi. Elmander'in goldeki vuruşu ve Sercanla olan uyumu sevindirici. Bu ikiliye sağdan Kazım, soldan da Riera eşlik ettiğinde daha iyi varyasyonlar ortaya çıkacaktır.
Hafta içi Karabük deplasmanı var. Mekanın mı, sistemin mi oynattığını göreceğiz sanırım.
18 Eylül 2011 Pazar
Madridli Arda Turan
Atletico Madrid forması ile La Liga'da ilk kez ilk 11 başladı bugün Arda Turan. Atletico Madrid kendi evinde Racing Santander'i, Falcao (3) ve Adrian'ın golleri ile 4-0 yenmeyi başardı. İkinci yarıda 2 asist yapan Arda Turan, Hat-trick yapan Falcao'dan sonra öne çıkan ikinci isim oldu diyebiliriz. İlk golde de asisti yapan Reyes'e pası atan isimde Arda. Madrid, hafta içi Avrupa Ligi'n de, evinde Celtic'i 2-0 yenerken Diego'ya asisti de Arda yapmış, 1 topu da direkten dönmüştü. Şüphesiz yaşadığı sakatlık sonrası yeni yeni toparlanıyor ve tanıdığımız, tanımak istediğimiz Arda gibi sadece futbol oynamak istiyor. Bu formunu sürdürdüğü taktirde ilk 11'de ki yerini sağlamlaştıracağına şüphe yok. Umarım asistleri dışında gollerini de izleriz.
Yürüyedur Arda Turan...
Bir parantez de Falcao için açabiliriz sanırım. Gerçekten son yıllarda futbolda izlediğimiz en iyi bitiricilerden. Özellikle hava toplarındaki kabiliyeti mükemmel. La Liga'ya şimdiden alıştı gibi
Maçın Özeti
Atletico Madridli taraftarların Arda Turan tezahüratı :)
Yürüyedur Arda Turan...
Bir parantez de Falcao için açabiliriz sanırım. Gerçekten son yıllarda futbolda izlediğimiz en iyi bitiricilerden. Özellikle hava toplarındaki kabiliyeti mükemmel. La Liga'ya şimdiden alıştı gibi
Maçın Özeti
Atletico Madridli taraftarların Arda Turan tezahüratı :)
13 Eylül 2011 Salı
Taçsız KRAL
Bir devri sen yaşattın
Bir devir senle dolu
Emsalsiz goller attın
Sana aşık Türk Futbolu
Sana gönülden sevgi
Sana krallar feda
Bu son maç son hatıra
Metin sana elveda
Toplar pek mahsun kaldı
Boynu bükük sahalar
Bir kral taht bıraktı
Yırtılmayacak ağlar
Sana gönülden sevgi
Sana krallar feda
Bu son maç son hatıra
Metin sana elveda
Senin gibi Cimbomluyu unutur mu bu taraftar ?
Ruhun şad olsun
10 Eylül 2011 Cumartesi
Juninho Pernambucano
36 yaşındaki Juninho'nun, 2-0 biten Vasco - Coritiba maçındaki frikik golü
9 Eylül 2011 Cuma
Juventus Arena
Juventus, yapımına 2006 yılında başlanan ve 120 milyon avroya mal olan stadının açılışını dün yaptı. Stad açılışını İngiliz ekibi Notts County ile yaptılar. Notts County ile açılışı yapmalarının nedeni, Juventus'un renklerini Notts County'den esinlenmesi. Güzel bir jest yapmışlar. Juventus Arena, içerisinde 8 restoran, 21 bar bulunduruyor ve 41 bin seyirci kapasiteli.
Açılıştan resimler,
Açılış seremonisi,
Açılıştan resimler,
Açılış seremonisi,
1-1 sona eren açılış karşılaşması özeti
Golden sonra çalan şarkıya dikiz :)
8 Eylül 2011 Perşembe
Tarih Kimleri Yazar ?
Tarih Kimleri Yazar ?
Tarih hayal edeni yazar
Hayallerinin peşinden gideni
Kendine güveneni
Yürekli olanı
Yüreğini koyanı yazar
Tarih inananı yazar
Gerçekten isteyeni
İnat edeni
İmkansızı deneyeni
Vazgeçmeyeni yazar
Tarih hiç durmadan çalışanı
En yukarıdakini yazar
Başarılı olanı ve başarıyı paylaşanı yazar
ve sadece birlikte olanlar tarih yazar...
7 Eylül 2011 Çarşamba
Yeni Sezon Avrupa Kupaları Futbol Topları
Adidas'ın, 2011-2012 sezonunda UEFA Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi'n de kullanılacak futbol topları belli oldu.
UEFA Şampiyonlar Ligi'n de kullanılacak olan ''Finale 11''
UEFA Şampiyonlar Ligi'n de kullanılacak olan ''Finale 11''
UEFA Avrupa Ligi Futbol Topu
6 Eylül 2011 Salı
Sezona Başlarken
2010-2011 sezonu bizim için fazlası ile kötü geçti. Frank Rijkaard ile başlanılan sezonda önce UEFA Avrupa Ligi'nden elenilmesi, daha sonrada ligde alınan kötü sonuçlardan sonra Rijkaard ile yollar ayrılmış, takım bir efsaneye Gheorghe Hagi'ye teslim edilmişti. Pino, Cana, Misimovic gibi transferler yapılmıştı ama tam anlamı ile hiç birinden istenen verim alınamadı. Rijkaard'ın istediği transferler yerine, Adnan Sezgin'in anlamsız transferleri kadroyu daha da birbirinden koparttı.
Ne yazık ki Türkiye'de futbol gündemini belirleyen, takıma yeni bir dizilişi, sistemi oturtmayı tavlada taş dizmek zanneden hakem eskileri tarafından belirlenen Türkiye'de ki futbol gündemi Rijkaard'ı rahat bırakmadı ve yollar ayrıldı.
Boş kalan teknik direktörlük görevinde Hagi'ye sarıldı Galatasaray. Her ne kadar teknik direktör değişikliği geçici bir durum olsada, camianın ve taraftarın büyük sevgi ve saygı duyduğu bir efsanenin takımın başına geçmesi yönetimin oluşabilecek kötü tabloda onu kamuoyuna yedirmesi gibi ucuz bir oyundu ki, nitekim öylede oldu.
Misimovic ile olan problemleri kimse anlayamamıştı ama Hagi'nin bu konuda fazla sert olması belkide Galatasaray'ın son dönemdeki en kötü orta sahasına neden oldu.
Kötü giden işlerin üzerine birde, Kaptan Arda Turan'ın kötü performansı, sakatlığı ve haddinden fazla öne çıkarılan özel hayatı tribün ile arasını bozdu.
Her zaman sempatik ve güleryüzlü görmeye alıştığımız Arda, artık gülmüyordu. Haklı sebepleride vardı. Sürekli çıkan transfer haberleri ortamı daha da gerdi ve ipler koptu.
Elde iyi olmayan bir kadro varken, üstüne birde devam eden kötü sonuçlar ve taraftar baskısı eklenince Hagi'nin ayrılması sürpriz olmadı.
Kalan sürede takımı sezon sonuna kadar Bülent Ünder çalıştırdı. Galatasaray'da kötü giden sadece futbol takımının aldığı kötü sonuçlar değildi. Yönetimde de problem vardı.
Her şey tepetaklak giderken, bir de Ali Sami Yen'den ayrılacak olmanın verdiği üzüntü, fazlası ile katladı acıları. Mabedimizden vazgeçip, adı sürekli tartışma konusu olan Türk Telekom Arena açılışında yaşanan malum olaylar her şeye tuz, biber ekti.
İbra olmayan Galatasaray yönetimi, genel kurul yaptı ve Ünal Aysal yeni başkan seçildi. Yani bütün sezon devam eden bu kötü film, mutlu sonla bitti bir nevi.
Kabus gibi geçen 2010-2011 sezonu'ndan sonra, 2011-2012 sezonuna yeni bir başkan, yeni bir teknik direktör gerektiği çok açıktı. Bir de yeni bir takım kurulmalıydı tabii.
Ünal Aysal'ın başkan seçildikten sonraki en büyük artılarından birisi şüphesiz bütün Galatasaraylıların çok sevdiği, kamuoyunun belli kesimleri tarafından saçma bir şekilde eleştirilen ''İmparator'' lakaplı Fatih Terim'i takımın başına geçirmesiydi. Zaten Fatih Terim'den başka bu kötü tabloyu ve takımı en hızlı ve doğru şekilde derleyip, toparlayacak kimsede yoktu zaten.
Sezonu şampiyon kapatan Fenerbahçe, daha şampiyonluğu tam anlamı ile kutlayamadan şike olayları patlak verdi. Başta Aziz Yıldırım olmak üzere birçok isim gözaltına alındı. Soruşturma halen devam ediyor. UEFA, Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'ne almadı. Galatasaray'ın soruşturma süresince takındığı tutum kesinlikle takdire şayan. Sonradan oyuna giren bir oyuncu gibi gollerine başlamıştı Ünal Aysal.
Ünal Aysal'ın başkan seçilmesi ve Fatih Terim'in takımın başına geçmesiyle, camia üzerindeki kara bulutlar hızlı bir şekilde dağıldı diyebiliriz. Transferlerdeki nokta atışlarından bile belli oluyordu bu durum. Futbolda 2011-2012 1.ara transfer ve tescil dönemi dün gece sona erdi.
Gelenler:
Selçuk İnan (Trabzonspor),
Ceyhun Gülselam (Trabzonspor),
Engin Baytar (Trabzonspor),
Okan Derici (E. Frankfurt),
Johan Elmander (Bolton Wanderers),
Tomas Ujfalusi (Atletico Madrid),
Fernando Muslera (Lazio),
Felipe Melo (Juventus),
Emmanuel Eboue (Arsenal),
Albert Riera (Olympiakos),
Sercan Yıldırım (Bursaspor)
Gidenler:
Arda Turan (Atletico Madrid),
Barış Özbek (Trabzonspor),
Cem Sultan (Kayserispor),
Lorik Cana (Lazio),
Juan Pablo Pino (El Nassr Saudi kiralık),
Lucas Neill (Al Jazira),
Harry Kewell (Melbourne),
Emmanuel Culio, Bogdan Stancu (Orduspor kiralık)
Robinson Zapata (Pereira),
Mustafa Sarp (Samsunspor),
Anıl Dilaver (Samsunspor kiralık),
Mehmet Batdal (Kardemir Karabükspor kiralık),
Serdar Eylik (Karşıyaka kiralık),
Musa Çağıran (Bursaspor)
Her ne kadar Drogba, Forlan, Podolski ve Arshavin gibi isimler ile çıtayı yükseltip sonuçlandıramasada, son yıllardaki en yararlı transfer dönemini geçirdi Galatasaray.
Yapılan transferlerden öne çıkan şüphesiz, Mondragon'dan sonra fazlası ile gün yüzüne çıkan 'gerçek' bir kaleci eksikliğinin Lazio ve Uruguay Milli Takımının as kalecisi Muslera ile doldurulmasıydı.
Orta sahada insanları artık tabiri caizse kanser eden BAM'dan kurtulmuş olunması es geçilemez.
Barış, Ayhan, Mustafa Sarp üçlüsünden sonra Melo, Selçuk, Ceyhun ve Eboue dörtlüsü, Şahin'den inip, BMW'ye binmek gibi bir şey.
5 milyon avro gibi gereğinin çok üzerine transfer edilip, Galatasaray'ın forveti olmadığı çok açık olan Stancu'nun yerine bonservis bedeli ödenmeden alınan Elmander ve Sercan Yıldırım'ın transfer edilmesi bir diğer kilit nokta.
Geçen sezon fazlası ile sakatlık ve kart problemi yaşayan Baros'un bu transferlerden sonra eski formuna dönmesini beklemek yanlış olmaz sanırım. Fatih Terim'i açıklamalarına bakılacak olursa, bu onun son şansı gibi.
Elde o kadar kötü bir kadro vardı ki, takım yeni haliyle bile halen transfere ihtiyaç duyuyor. Defansif anlamda sadece Ujfalusi ve Eboue'nin transfer edilmesi, Stoperde ve sol bekte yine Hakan Balta ve Gökhan Zan'a katlanmamız gerektiğini gösteriyor. Belki Türkiye için fazlası ile yeterli gibi görünen bu kadro, özellikle defansif anlamda Avrupa için kesinlikle yeterli değil.
Gelenler dışında gidenlerden en fazla ses getiren Kaptan Arda Turan'ın takımdan ayrılmış olması.
Fatih Terim'in takımın başına geçmesiyle herkes Arda'nın en azından 1 sene daha takımda kalmasını bekliyordu. Ama herşey çok hızlı gelişti ve Arda 12 milyon avro bonservis bedeli ile Atletico Madrid'e gitti.
Arda'nın gitmesi insanları üzdüğü gibi, planlarında değişmesi anlamına geliyordu. Ofansif anlamda, yaratıcılık adına Fatih Terim'in ve taraftarların en güvendiği isimdi Arda.
Onun takımdan ayrılması ile yerine Olympiakos'ta forma giyen İspanyol Albert Riera transfer edildi. La Liga ve Premier Lig tecrübesi dışında, bizim ligimize fazlası ile benzeyen Yunan liginden gelmesi fazlası ile artıydı bizim için.
Diğer dikkat edilmesi gereken nokta ise, kamuoyu tarafından fazlası ile ''sorunlu'' olarak gösterilen, Kazım, Sercan, Engin, Melo gibi isimlerin aynı anda takımda olacak olması. Bu Hababam Sınıf'ına Fatih Terim'den iyi kimse Mahmut Hoca'lık yapamaz.
Her ne kadar şike olayları ve play-off gölgelese de, uzun süre devam eden kötü dönem ardından Galatasaray camiası derin bir nefes aldı ve sezona gerçek anlamda iddialı giriyor.
Ne kadar fazla para harcanmış olunursa olunsun, Galatasaray'ın bu sezon yaptığın en büyük transfer şüphesiz Fatih Terim.
Güzel başlayan bu sezon, umarım güzel biter.
Mutluluktan ağlamayı İmparator ile öğrendik...
Yürüyedur Galatasaray...
Ne yazık ki Türkiye'de futbol gündemini belirleyen, takıma yeni bir dizilişi, sistemi oturtmayı tavlada taş dizmek zanneden hakem eskileri tarafından belirlenen Türkiye'de ki futbol gündemi Rijkaard'ı rahat bırakmadı ve yollar ayrıldı.
Boş kalan teknik direktörlük görevinde Hagi'ye sarıldı Galatasaray. Her ne kadar teknik direktör değişikliği geçici bir durum olsada, camianın ve taraftarın büyük sevgi ve saygı duyduğu bir efsanenin takımın başına geçmesi yönetimin oluşabilecek kötü tabloda onu kamuoyuna yedirmesi gibi ucuz bir oyundu ki, nitekim öylede oldu.
Misimovic ile olan problemleri kimse anlayamamıştı ama Hagi'nin bu konuda fazla sert olması belkide Galatasaray'ın son dönemdeki en kötü orta sahasına neden oldu.
Kötü giden işlerin üzerine birde, Kaptan Arda Turan'ın kötü performansı, sakatlığı ve haddinden fazla öne çıkarılan özel hayatı tribün ile arasını bozdu.
Her zaman sempatik ve güleryüzlü görmeye alıştığımız Arda, artık gülmüyordu. Haklı sebepleride vardı. Sürekli çıkan transfer haberleri ortamı daha da gerdi ve ipler koptu.
Elde iyi olmayan bir kadro varken, üstüne birde devam eden kötü sonuçlar ve taraftar baskısı eklenince Hagi'nin ayrılması sürpriz olmadı.
Kalan sürede takımı sezon sonuna kadar Bülent Ünder çalıştırdı. Galatasaray'da kötü giden sadece futbol takımının aldığı kötü sonuçlar değildi. Yönetimde de problem vardı.
Her şey tepetaklak giderken, bir de Ali Sami Yen'den ayrılacak olmanın verdiği üzüntü, fazlası ile katladı acıları. Mabedimizden vazgeçip, adı sürekli tartışma konusu olan Türk Telekom Arena açılışında yaşanan malum olaylar her şeye tuz, biber ekti.
İbra olmayan Galatasaray yönetimi, genel kurul yaptı ve Ünal Aysal yeni başkan seçildi. Yani bütün sezon devam eden bu kötü film, mutlu sonla bitti bir nevi.
Kabus gibi geçen 2010-2011 sezonu'ndan sonra, 2011-2012 sezonuna yeni bir başkan, yeni bir teknik direktör gerektiği çok açıktı. Bir de yeni bir takım kurulmalıydı tabii.
Ünal Aysal'ın başkan seçildikten sonraki en büyük artılarından birisi şüphesiz bütün Galatasaraylıların çok sevdiği, kamuoyunun belli kesimleri tarafından saçma bir şekilde eleştirilen ''İmparator'' lakaplı Fatih Terim'i takımın başına geçirmesiydi. Zaten Fatih Terim'den başka bu kötü tabloyu ve takımı en hızlı ve doğru şekilde derleyip, toparlayacak kimsede yoktu zaten.
Sezonu şampiyon kapatan Fenerbahçe, daha şampiyonluğu tam anlamı ile kutlayamadan şike olayları patlak verdi. Başta Aziz Yıldırım olmak üzere birçok isim gözaltına alındı. Soruşturma halen devam ediyor. UEFA, Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'ne almadı. Galatasaray'ın soruşturma süresince takındığı tutum kesinlikle takdire şayan. Sonradan oyuna giren bir oyuncu gibi gollerine başlamıştı Ünal Aysal.
Ünal Aysal'ın başkan seçilmesi ve Fatih Terim'in takımın başına geçmesiyle, camia üzerindeki kara bulutlar hızlı bir şekilde dağıldı diyebiliriz. Transferlerdeki nokta atışlarından bile belli oluyordu bu durum. Futbolda 2011-2012 1.ara transfer ve tescil dönemi dün gece sona erdi.
Gelenler:
Selçuk İnan (Trabzonspor),
Ceyhun Gülselam (Trabzonspor),
Engin Baytar (Trabzonspor),
Okan Derici (E. Frankfurt),
Johan Elmander (Bolton Wanderers),
Tomas Ujfalusi (Atletico Madrid),
Fernando Muslera (Lazio),
Felipe Melo (Juventus),
Emmanuel Eboue (Arsenal),
Albert Riera (Olympiakos),
Sercan Yıldırım (Bursaspor)
Gidenler:
Arda Turan (Atletico Madrid),
Barış Özbek (Trabzonspor),
Cem Sultan (Kayserispor),
Lorik Cana (Lazio),
Juan Pablo Pino (El Nassr Saudi kiralık),
Lucas Neill (Al Jazira),
Harry Kewell (Melbourne),
Emmanuel Culio, Bogdan Stancu (Orduspor kiralık)
Robinson Zapata (Pereira),
Mustafa Sarp (Samsunspor),
Anıl Dilaver (Samsunspor kiralık),
Mehmet Batdal (Kardemir Karabükspor kiralık),
Serdar Eylik (Karşıyaka kiralık),
Musa Çağıran (Bursaspor)
Her ne kadar Drogba, Forlan, Podolski ve Arshavin gibi isimler ile çıtayı yükseltip sonuçlandıramasada, son yıllardaki en yararlı transfer dönemini geçirdi Galatasaray.
Yapılan transferlerden öne çıkan şüphesiz, Mondragon'dan sonra fazlası ile gün yüzüne çıkan 'gerçek' bir kaleci eksikliğinin Lazio ve Uruguay Milli Takımının as kalecisi Muslera ile doldurulmasıydı.
Orta sahada insanları artık tabiri caizse kanser eden BAM'dan kurtulmuş olunması es geçilemez.
Barış, Ayhan, Mustafa Sarp üçlüsünden sonra Melo, Selçuk, Ceyhun ve Eboue dörtlüsü, Şahin'den inip, BMW'ye binmek gibi bir şey.
5 milyon avro gibi gereğinin çok üzerine transfer edilip, Galatasaray'ın forveti olmadığı çok açık olan Stancu'nun yerine bonservis bedeli ödenmeden alınan Elmander ve Sercan Yıldırım'ın transfer edilmesi bir diğer kilit nokta.
Geçen sezon fazlası ile sakatlık ve kart problemi yaşayan Baros'un bu transferlerden sonra eski formuna dönmesini beklemek yanlış olmaz sanırım. Fatih Terim'i açıklamalarına bakılacak olursa, bu onun son şansı gibi.
Elde o kadar kötü bir kadro vardı ki, takım yeni haliyle bile halen transfere ihtiyaç duyuyor. Defansif anlamda sadece Ujfalusi ve Eboue'nin transfer edilmesi, Stoperde ve sol bekte yine Hakan Balta ve Gökhan Zan'a katlanmamız gerektiğini gösteriyor. Belki Türkiye için fazlası ile yeterli gibi görünen bu kadro, özellikle defansif anlamda Avrupa için kesinlikle yeterli değil.
Gelenler dışında gidenlerden en fazla ses getiren Kaptan Arda Turan'ın takımdan ayrılmış olması.
Fatih Terim'in takımın başına geçmesiyle herkes Arda'nın en azından 1 sene daha takımda kalmasını bekliyordu. Ama herşey çok hızlı gelişti ve Arda 12 milyon avro bonservis bedeli ile Atletico Madrid'e gitti.
Arda'nın gitmesi insanları üzdüğü gibi, planlarında değişmesi anlamına geliyordu. Ofansif anlamda, yaratıcılık adına Fatih Terim'in ve taraftarların en güvendiği isimdi Arda.
Onun takımdan ayrılması ile yerine Olympiakos'ta forma giyen İspanyol Albert Riera transfer edildi. La Liga ve Premier Lig tecrübesi dışında, bizim ligimize fazlası ile benzeyen Yunan liginden gelmesi fazlası ile artıydı bizim için.
Diğer dikkat edilmesi gereken nokta ise, kamuoyu tarafından fazlası ile ''sorunlu'' olarak gösterilen, Kazım, Sercan, Engin, Melo gibi isimlerin aynı anda takımda olacak olması. Bu Hababam Sınıf'ına Fatih Terim'den iyi kimse Mahmut Hoca'lık yapamaz.
Her ne kadar şike olayları ve play-off gölgelese de, uzun süre devam eden kötü dönem ardından Galatasaray camiası derin bir nefes aldı ve sezona gerçek anlamda iddialı giriyor.
Ne kadar fazla para harcanmış olunursa olunsun, Galatasaray'ın bu sezon yaptığın en büyük transfer şüphesiz Fatih Terim.
Güzel başlayan bu sezon, umarım güzel biter.
Mutluluktan ağlamayı İmparator ile öğrendik...
Yürüyedur Galatasaray...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)