Alpaslan Dikmen ve Jupp Derwall'in anıldığı maçta, eski dost Skibbe'ye karşı oynanan maçı kazanmak önemliydi. Lig'e iyi başlayan takımlardan birisiydi Eskişehirspor. Muslera'nın cezalı olduğu maçta, kalede Aykut'un olacak olması geriyordu yeterince, bir de Engin Baytar sürprizi vardı Fatih Terim'in. Karabükspor maçın da eksik kalana kadar olan bölümdeki oyun ve maçın içeride oynanacak olması çift forvet düşüncesini güçlendirse de, Fatih Terim tek forveti tercih etti. Maça daha etkili başlayan taraf Eskişehirspor'du. Özellikle maçın başında Galatasaray'ın orta alandaki anlamsız top kayıpları Eskişehir'in sol kanat merkezli Kamara ile ciddi ataklarına sebep oldu. Kazım'ın ofansif anlamdaki eksikliği ve form düşüklüğüne, Sabri'nin bindirmeleri ve hatalarıda eklenince sağ kanattan fazla pozisyon verilmesine neden oldu. Bir pozisyonda da topu sektirip, Kamara'ya pozisyon şansı veren Gökhan Zan'ın imdadına maçın yıldızlarından Ujfalusi yetişti. Tek hata yapan Gökhan değilldi. Maça kaptan olarak çıkan Sabri, Eskişehir'i 3e3 yakaladığı bir pozisyonda atağı baltalarcasına komik hatalar yaptı. İlk yarının sonuna doğru yeni yeni kendine geliyordu Sabri. Aynı Gökhan, 24. dakikada Selçuk'un harika ortasında Galatasaray'ı 1-0 öne geçiren golü attı. Selçuk, topu Gökhan'ın kafasını çarptırdı da diyebiliriz. Ne yalan söyleyeyim, duran toptan gol atmayı özlemişiz. Engin'in orta alanda Selçuk'a yakın oynaması, şüphesiz Selçuk'u rahatlattı. Trabzonspor'dan da birbirlerine alışık olan 2 oyuncunun kimyası tutarsa, oyun kurma sorununa bir çare olabilir. Şenol Güneş yönetiminde iyi performanslar gösteren Engin'in, Fatih Terim önderliğinde tekrar performansı ile anılmak için çabalayacağına inancım tam. Golden sonra maçı istediği tempoya getirip, pozisyonlara girende Galatasaray'dı. Melo'nun bu denli öne çıkmasında gerçekten iyi oynamasının dışında, Kazım'ın form düşüklüğü ve Riera'nın henüz tam anlamı ile hazır hazır olmaması da bir etken.
Tek forvet oynamak zordur. Heleki Türkiye'de daha zordur. Buna rağmen Elmander'in savaşçı yapısı, pes etmemesi ve kendine güveni takdire şayan. Ama bu maçta da çoğu zaman yalnız kaldı. Kazım'ın forveti beslememesi, Elmander'in birden fazla oyuncu ile baş etmesine neden oluyor. Buna bir de orta sahadaki yaratıcı oyuncu eksikliği eklenince, bütün yük Selçuk'a biniyor. Riera'nın henüz tam anlamı ile hazır olmamasına rağmen, kendine güvenmesi ve bileklerine hakim olması iyi bir artısı. İkinci yarıda Hakan'ın pasında güzel kontrolü ve mükemmel şutunu İvesa 90'dan çıkardı. İvesa'nın İkinci yarıda Elmander'in şutunu kafası ile çıkarması da maçın ilginç anektodlarından. Korner sonrası savunmadan dönen topu takip edip yerden düzgün vuran Hakan'ın şutu, önce savunmaya sonra da direğe çarpıp Melo'nun önünde kalınca 'Pitbull' affetmedi. 3. maçında 3. golünü attı Melo. İnsana, 'böyle bidona can kurban' dedirtti. Her zaman olması gereken yerde Melo. Müdahaleleri çok iyi. Çoğu zaman ileride çıkıyor. İlk yarıda da pres yapıp kendisine pozisyon da yaratmıştı. Taraftarı ateşlemesi ve yürekten savaşması onu kısa zamanda taraftarın gözdesi yaptı.
Geldiği ilk sezon harika işler yapıp, Manisaspor'a attığı gol halen hafızalarda olan ama 2 seneye yakındır yokları oynayan Hakan Balta'nın formunun yükselmesi ve önündeki Riera ile olan uyumu ilerisi için umut verici. Bir diğer sevindirici nokta ise, 4. haftası oynan ligde Galatasaray'ın yediği toplam 4 golde de çoğunluğun bireysel hatalardan olması. Gol yemek tabii ki kötü ama rakibe organize atak şansı vermemenin önemi büyük. Özellikle bu konuda Gökhan Zan ve Sabri'nin çok dikkat etmesi gerek. Galatasaray'da da organize atak geliştirmede problem yaşanıyor zaman zaman. Kazım'ın durumunu düşünürsek, maç sonu ''%100 performansıma ulaşmam için bir kaç haftaya daha ihtiyacım var'' diyen Riera'yı arıyor gözler.
Oynanan futbol belki çok mükemmel değildi ama bir şeylerin değiştiğinin göstergesiydi. Uzun süredir basan, savaşan, tempolu oynayan bir Galatasaray görmek istiyordu gözler. Bunun sinyalleri oyunun belli bölümlerinde verildi. Fatih Terim önderliğinde ki bu gemi, doğru yolda ilerliyor.
Bu arada...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder