Beşiktaş ve Başakşehir'in kaybettiği, Fenerbahçe'nin de berabere kaldığı haftada Kayserispor maçı tam 11 puanlık bir maçtı. Hayati önem taşıması, kar yağışı, TT Arena derken maçta biraz Juventus havası da yok değildi açıkçası ama sonu o maç gibi güzel bitmedi. Galatasaray kaybetti ve sorunlara çözüm olarak sunulan şeyler yıllardır bitmeyen yama kültüründen öteye gidebilmiş değil.
Sneijder ve Selçuk'un yokluğunda kadrolar açıklandığında bir gariplik vardı; Rodrigues, Yasin ve Bruma gibi 3 çizgi oyuncusunun arkasında haftalardır oynamayan Tolga ile De Jong vardı. Maç bittiğinde soru işaretleri dağılmamıştı çünkü Podolski dahil bütün hücum hattı çizgi oyuncularından oluşan Galatasaray'da geriden oyun kuracak, pas dağıtımını yapacak bir oyuncu yoktu.
Sezon başından beri hücumda inisiyatif alan belki de tek isim olan Bruma iyi işler yaptığı çizgiden forvet arkasına çekilmişti ve başı kesik tavuk gibi ne yapacağını bilmez haldeydi. İşin garibi pivot santrforu yedekte oturan Galatasaray, sanki maçın son anlarıymış gibi maça doldur-boşalt ile başladı. Takımda zaten defanstan oyun kuracak oyuncu yokken orta sahada da bu eksiklik hissedilince doğal olarak bu oyuna da yansıdı.
Galatasaray maçın sonuna doğru golü atana kadar rakip kaleye sadece 2 isabetli şut çekmişti ve ikisi de ilk yarıdaydı ve ikisi de savunma oyuncularındandı. (Linnes-Semih)
İki hafta önce evinde Fenerbahçe'yi 4 golle geçen Kayserispor ise renktaşının aksine ne yapması, nasıl yapması gerektiğini bilir bir haldeydi ve rakibinin zaaflarını kullanarak haklı bir galibiyet aldı. İki yan topta iki gol atıp kazandılar diyerek basitleştirmekten ziyade, yeri geldi her iki kanatta da küçük üçgenler kurup ayağa pas yaptı, yeri geldi dikine hızlı oynayarak rakip kaleye gelmekte hiç zorlanmadı.
Galatasaray adına maç boyunca rakip ceza saha içi ve çevresinde isabetsiz pasların fazlalığı sonucu da özetler nitelikte. Bırakın B planını, Galatasaray'ın A planı bile yoktu.
İkinci yarıya iki değişiklikle başlasa da oyun olarak farklı olmayan bir Galatasaray vardı sahada. Josue'yi oyuna almak Riekerink'in aklına son çeyrekte geldi. Esas yerine geçen Bruma'nın asistinde Eren ile fark 1'e indi, Podolski'nin golünde hakem hatası ile beraberlik kaçtı. Son saniyede de Eren %100'lük golü kaçırınca maç vasat Türk dizisine döndü.
Bu sezon 12 golle, en çok kafa golü yiyen Galatasaray'da maç sonu Riekerink gibi yöneticiler de bir güzel saçmaladı. Riekerink sonucun taktik ve oyuncu değişiklikleri ile alakalı olmadığını söylerken, yöneticiler de duran top zaafiyetleri olduklarını?!, istedikleri transferleri yapamadıklarını, takımın yaşlı olduğunu söyledi.
İnsan sormadan edemiyor, sezon başı Serdar Aziz 4 milyona transfer edildi aylarca yedek oturdu. Sonra birden derbide sahada gördük, daha sonra sakatlanıp sezonu kapattı. Devre arası Ahmet'e 2.5 milyon verdik. Stoper sıkıntısı yaşayan takımda yeni defans oyuncusu, affedilen Chedjou ile birlikte yedek oturdu. Oynatmayacaksak, zaafımızı kapatmayacaksa, işimize yaramayacaksa neden transfer ediyoruz?
Klasik sözlerdir yeni hoca, yeni oyuncular, oryantasyon, ligi tanısınlar, oyuncuları tanısınlar vb. Sergen takıma birkaç hafta önce geldi. Üstelik devre arası takımın yarısı da değişti ve gayette güzel futbol oynayıp bunu sonuçlara da yansıttılar.
Galatasaray acilen Riekerink'in görevine son vermelidir fakat adı geçen Hasan Şaş vb isimler geleceğine Hollandalı devam etse de olur. Galatasaray senelerdir "yama kültürü" ile sorun çözmeye çalışıyor ama artık yama tutacak halde değil. Teknik direktörlüğü bilen, sistemi ve taktiği olan, çağdaş bir hocaya ihtiyaç var. Eğer "idareten" biri gelecekse Galatasaray da ligi "idareten" bitirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder