18 Şubat 2012 Cumartesi

Mersin İdmanyurdu 1 - Galatasaray 3 | Uyarı




Beşiktaş derbisi öncesi ilk devrenin önemli takımlarından biri olan Mersin'e konuk olduk. Kart cezalısı olan Baros, Melo ve Riera dışında ciddi eksiğimiz yoktu. Neredeyse 2 aydır yolunu gözlediğimiz Eboue ise geçte olsa takıma katıldı. Geldiği gibi de ilk 11 başladı. Melo'nun yerine Sabri'nin başlamasından endişe ediyordum ama Ceyhun ile başladık. Necati transferinin en sevindiğim yanlarından birisi 4-4-2 sistemine devam etmemize katkı sağlaması.


Son dönemde gerçek olan bir şey varsa, çok çok mükemmel futbol oynamadığımız ama son düdüğe kadar çok iyi savaştığımızdır. Bu maça da aynı şekilde başladık. Kayserispor maçında yokluktan sol bek oynayan Riera'nın asisti ile maçı kazanmıştık. Aynı yerlerden Hakan Balta orta yapmayı bilmediği için maçın başında öne geçme fırsatını harcadık. Mersin de bizim gibi önde pres yapıp, kalabalık orta saha ile başladı. Top kayıplarının çok canlar yakacağı bir maç olacağı barizdi. Bu yüzden özellikle Selçuk ve Ceyhun'un dikkat edip Engin'i ve Emre'yi iyi beslemeliydi. Oyunu kendi yarı sahasında kabul eden, daha doğrusu etmek zorunda kalan Mersin'i bir ara çok bunalttık. Engin'in vuruşununda Barış'ın topu çizgiden çıkarması, Selçuk'un şutu, Elmander'in pozisyonları derken, Ceyhun'un presinde atağı başlatan Necati, Engin'in güzel ortasında rakip defansa rağmen çok güzel vurdu ve öne geçtik. Aradığımız gol tam zamanında geldi çünkü Elmander sakatlanıp yerini Sercan'a bırakmıştı. Golden önce ve sonra Emre iki tane mükemmel pas attı ama birini Elmander, diğerini de Selçuk değerlendiremedi.


İlk yarı futbol, özellikle de mücadele açısından bizim için oldukça iyiydi. İkinci yarıya biraz tutuk başladık, oyunu kendi yarı sahamızda kabul ettik. Bunda Elmander'in yokluğu önemli faktördü çünkü, Sercan çok etkisizdi. İleride top tutamadığımız, saklayamadığımız için sürekli geri pas yaptık. Barış, aynı hareketi, aynı kişiye ikinci defa yapınca çift sarıdan kırmızı kart gördü ki, kartlar tamamen doğruydu. Ama yanlış olan, Engin'in o güzel şutunda topun çataldan dönmesiydi. Şut pozisyonun da şanssız olan Engin, sol çaprazda Sercan'a çok güzel pas çıkardı ama Sercan acele edip kötü vurdu ve heba etti pozisyonu. Maçın sonlarına doğru, 10 kişi kalan rakibe karşı bu denli 'isteksiz' devam etmemiz önemli bir sorun. Rehavet, Fatih Terim'in olduğu yerde görmeye alışık olmadığımız bir şey. Futbolun en bilindik kuralı işledi ve atamayana attılar. 10 kişi kaldıktan sonra oyuncu değişiklikleri ile risk alıp, baskıyı arttıran Mersin, golü de ölü toptan buldu ki zaten anca bu şekilde atabilirlerdi. Yazı başlığına 'Uyarı' eklememin nedeni bu. 'Nasıl olsa kazanırız' mantığı bize çok maç kaybettirdi. Her zaman, her şartta, her rakibe aynı ciddiyet ve aynı kazanma hırsı ile oynamak Galatasaray'ın mentalitesidir. Kazanılan büyük başarıların tarifindeki malzemelerden birisidir.








Galatasaray alt yapısından yetişmesine rağmen, adı geçtiği yerde halen 2006 yılında attığı gol ile anılan! Aydın'ın da katkıları ile Necati penaltı aldırdı ve Selçuk ile öne geçtik. İkinci golden sonra ilginç bir golle üçüncü golü de bulduk. Sabri hem fiziksel hem de mental olarak daha hızlı hareket etse daha rahat atardık üçüncü golü. Sonuç olarak 3-1 kazandık.Yazı başlangıcında belirttiğim 'savaşma' durumu ikinci yarının belli bir bölümünde ortadan kalkınca baskıyı da, golü de yedik. İlk yarıdaki güzel oyun, ikinci yarıda pek yoktu. Anlamsız şekilde geriye çektik kendimizi. Eboue'nin maçın sonlarına doğru tamamen yorgunluğunu belli etmesi, ofansta etkili olamayan Hakan Balta'ya, defansta Emre'nin yardım etmesi, Elmander ve Engin'in sakatlanarak çıkması, topu ileride tutamamamız, Mersin'in risk alması derken kazanamayabilirdik. Eboue'nin varlığı gerçekten rahatlatıyor insanı. İkili mücadeleler olsun, bindirmeleri ve tecrübeleri ile güven veriyor. Emre ve Engin çok iyiydi. Engin çok çabalıyor, şut atıyor, pas atıyor. Hakem ile daha az münakaşaya girip, topla 3-5 kişinin arasına girmekten vazgeçtiğinde çok daha iyi olacak. Emre özellikle ilk yarı harikaydı. İki mükemmel pas attı. Kendini geliştirdiği çok bariz. Sercan sürekli twitt atacağına, biraz idman kassa hiç fena olmayacak. 


Maç sonu ise büyük komedi vardı. Mersin teknik direktörü Nurullah Sağlam, maçı hakem sayesinde kazandığımızı söyledi. Bunu söyleyen de maçtaki ilk atağı 60 küsürde olan ve gol harici başka pozisyonu olmayan takımın antrenörü. Kırmızı kart pozisyonu da, penaltı pozisyonu da temiz. Mağlubiyeti hakeme bağlayıp, hakkını helal etmeyenler!? ilk yarıda 1-0 önde olduğumuz zaman Necati'nin %100'lük gol pozisyonunda kalkan ofsayt bayrağı hakkında tek kelam etmiyor. Maça iyi başladık, gol attık, baskı kurduk, %100'lük pozisyon ofsayt diye kesildi, bir çok pozisyona girdik, direkten dönen topumuz var, 3 gol attık, 5-6-7 olabilecekken çıkıpta bu maç Galatasaray'ın hakkı değildi demek hem ayıp hem yazık.


Özellikle ilk yarıdaki futbolumuzu uzun vadeye ne kadar yayabilirsek bizim için o kadar iyi olur. Sarı kart sınırında olan oyuncuların derbi öncesi kart görmemesi güzel. Riera, Melo ve Baros'un cezaları bitiyor. Engin ve Elmander'in durumları ciddi değildir umarım. Fatih Terim'in de dediği gibi, önemli olan haftayı 3 puan ile kapatmak değil, haftaya 3 puan ile başlamak.


Bu arada unutmadan, inleyen nağmeler ruhumu sardı...

1 yorum:

  1. Cok dogru ozetlemissin Maci!Bir sey eklemek istiyorum ELMADERSIZ kazandigimiz ilk mac!Biraz dinlensin adam Yagini cikardik adamin!!!

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Beğen