30 Haziran 2012 Cumartesi

Xabi Alonso


Süper Mario Balotelli!

Euro 2012 yarı finalinde Almanya'yı 2-1 yenip finalde İspanya ile eşleşen İtalya'da gündem Mario Balotelli. Karşılaşmada 2 gol atarak Almanları yıkan Balotelli için İtalya'dan güzel görüntüler var.






Almanya'ya attığı iki golü annesine hediye eden Balotelli final içinde iddialı. Hayatının en güzel gününü yaşadığını söyleyen Balotelli, finalde babasının da izlemeye gelmesini istiyor ve ekliyor, 'finalde dört gol atmak istiyorum.'















28 Haziran 2012 Perşembe

İspanya Rekorlara Devam Ediyor





En son Euro 2004'de Portekiz'e 1-0 yenilen İspanya, Avrupa Futbol Şampiyonalarında oynadığı son 11 maçı kaybetmeyerek kupa tarihinin en uzun süre yenilmezlik rekorunu kırdı. Daha önce İtalya, Almanya ve Hollanda takımları 10 maç üst üste kaybetmemişti. 


 Euro 2008'i ve 2010 Dünya Kupası'nı kazanıp, Euro 2012'de de finale kalan İspanya, büyük turnuvalarda üst üste üçüncü kez finale kalan ikinci takım oldu. Bu turnuvayı da kazandığı taktirde üst üste ikinci kez kazanan ilk takım olacak ve toplam 3 şampiyonluğa ulaşarak Almanya'yı yakalamış olacak.


İspanya, Vicente Del Bosque ile çıktığı 35. maçta 32. galibiyetini alırken Casillas da İspanya milli takımı ile 100. galibiyetini aldı.





İspanya Finalde








Maç öncesi İspanya, Portekiz maçında kaleyi bulan ilk şutunu 68. dakikada, en net pozisyonunu da 114. dakikada bulacak deseler kimse inanmazdı sanırım. Maç mini bir El Clasico gibiydi. Real Madrid'den 7, Barcelona'dan da 4 futbolcu sahadaydı. Kağıt üzerinde ne kadar El Clasico'ya benzese de, futbol anlamında da bir o kadar uzaktı. Grub maçlarından itibaren hem Portekiz hem de Ronaldo her maç üzerine koyarak oynadı. Namağlup olan son şampiyon pas trafiğinden bir şey kaybetmese de, ileri uçta yaratıcılık anlamında sorunlar yaşadı.

Finale giden yolda en önemli viraj, iki takımın da bek ve kanat performanslarından geçecekti. İspanya, İtalya maçını saymazsak, turnuvada kendisini kenarlarda ciddi anlamda zorlayacak bir rakiple karşılaşmadı. Nani ile Ronaldo ikilisine karşı Alba ile Arbeloa'nın performansı belirleyici etken olacaktı. Öyle de oldu. Real Madrid'den de gelen, Portekiz ataklarının Caentrao-Ronaldo ikilisi üzerinde yoğunlaştırdı. Ribery'nin yaşadığını, bu maçta İniesta ve Silva yaşadı. Alışılagelmişin dışında pas hataları, oyunun orta alanda sıkışması, sürpriz bir şekilde ilk 11 başlayan Negredo'nun hiç varlık gösterememesi derken İspanya farklı bir görüntü sergiledi. Kendi oyununu oynayamadığı için, rakibine oyununu kabul ettiremedi. %70lere varan topla oynama oranlarına yaklaşan İspanya, Portekiz'e karşı maç boyunca neredeyse başa baş gitti. Orta sahada rakibe kendi oyununu kabul ettirme savaşında Portekiz pes etmedi ve çok koşup, basarak İspanya'yın pas trafiğini sürekli hataya zorladı. İspanya adına diğer bir ilginçlikte takım oyunu yanı sıra, takım presinin de olmamasıydı. 

Negredo'nun yerine Fabregas'ın girmesi ile İspanya, turnuva başından beri alıştığımız düzene döndü ama alışmadığımız şekilde etkisiz oyun devam etti. Silva-Navas değişikliği de beklenen etkiyi vermedi. İlk 20 dakikadan sonra fazla etkili olamayan Arbeloa, neredeyse hiç çıkmayan Alba derken İspanya oyunu ileri oynayamadı. İleri hatta sıkıntı olduğu ne kadar barizse, defansif anlamda o kadar sağlamlar. İyi ikili olan Pique-Ramos ve önlerindeki Busquets-Alonso ikilisi ile kolay alan ve pozisyon vermiyorlar. Bu denli bir yarı final maçında iki kalecininde fazla rahat bir maç çıkartmasını kimse beklemiyordu. İspanya gibi bir takıma karşı oynayan rakibin kalecisinin bu denli rahat bir maç çıkartması ise fazla ilginç.







Uzatmaya giden maçta, özellikle Pedro'nun katkıları ile gerçek İspanya'dan kısa kesitler izledik. En net pozisyonda bu şekilde geldi zaten. Penaltılar sonucu 4-2 kazanan İspanya, 2008 ve 2010'dan sonra bir kez daha finale kaldı. Pepe maçın adamıydı diyebiliriz. Hatasız bir maç çıkarttı. Ayrıca, Ronaldo'nun penaltıyı sona bırakması da hayli ilginç. Ronaldo varken iki stopere penaltı kullandırtmak strateji hatası.

İspanya finale kaldı ama 2008'de başlayan ve 2010'da mest edercesine bir pas trafiği, pas organizasyonu ve takım oyununu bu turnuva da tam anlamı ile göremiyoruz. 6 orta sahalı sistemde pas trafiği devam etse de, ileride pozisyona girilememesi en büyük sorunu ortaya çıkarıyor. 

Maç öncesi Portekiz kanadı sürekli Cüneyt Çakır'ın üzerine oynadı. Ama maç boyunca her düdükten sonra bütün yedek kulübesinin fırlaması gösterdi ki, etki altına alınan Portekiz takımı olmuş. Cüneyt Çakır çok iyi bir maç yönetti.

24 Haziran 2012 Pazar

İspanya 2 - Fransa 0 | Pas Pas Pas!




 Fransız Napeleon'un meşhur sözüdür para para para... Euro 2012 çeyrek finalinde İspanya ile karşılaşan Fransızlarda İspanyolların en tehlikeli silahına karşı koyamadı; pas, pas, pas!. İspanya her ne kadar C grubunu lider bitirmiş, İrlanda maçında pas rekoru kırmış olsa da, İtalya ve Hırvatistan maçlarında özellikle üçüncü bölgede yaşadığı sıkıntı ile dikkat çekmişti. Dünyanın en iyi kalecilerinden biri de olsa, Casillas'ın çok erken bu denli skoru belirleyici performans sergilemesi, sergilemek zorunda kalması da beklenmiyordu. Son yıllardaki harika jenerasyon Puyol'u ve ondan çok daha fazla da Villa'yı arıyor.

İspanya - Fransa maçı öncesi basın toplantısı yapan Samir Nasri, çeyrek finalde İspanya'yı, İtalya'ya tercih edeceğini açıklamıştı. Bunun nedenleri olarak da, İtalya'nın geride 5 defans, önlerinde de 3 oyuncu şeklinde ağır bir defansif anlayışla oynaması ve rakibe boş alan bırakmaması ile açıklamıştı ki, haklıydı. İspanya, İtalya kadar kapanmıyor. Daha etkili olunabilir, tabii topu kazanabilirseniz...





İspanya adına alıştığımız kadro sahadaydı. Tek değişiklik, turnuvada dönüşümlü olarak oynayan Torres-Fabregas ikilisiydi. Fransa'da ise maç öncesi taktiksel analiz dahi yapan Nasri'nin yedek başlamasına çok şaşırdım. Nasri, Malouda'ya nazaran orta sahada çok daha etkili olabilirdi. Onun dışında Menez'in yokluğu da şaşırtıcıydı. İspanya maçlarında artık klişeleşmiş bir şey var. İspanya'nın pas trafiği ve rakibe kendi oyununu kabul ettirmesi gelenek haline gelmiş durumda. İrlanda karşılaşması dışında, genel olarak çok etkili olamayan Alba ve Arbeloa ikilisinin, Ribery gibi bir oyuncuya nasıl karşı koyacağı merak konusuydu. 5-4-1 şeklinde kapanan Fransızlar, sahaya iyi yayılan İspanya'nın pas trafiği karşısında diğer rakipler gibi kovalamaca oynamak zorunda kaldı. 

Arbeloa'nın sürekli ileri çıkması ile o kanatta etkili olan İspanya, Ribery'nin olası kontralara, ataklara ve top kayıplarına karşı ileride kalıp, defansa gelmemesinin de faydasını gördü. İspanya o kadar rahattı ki, Ribery doğru dürüst topla buluşamadı bile. Buluştuğunda da anında pres yedi ve topu kullanamadı. İspanya takımında bir oyuncu topu aldığı zaman 3-4 farklı opsiyonda pas seçeneği bulunurken, Fransa sadece Ribery'nin üzerine oynadı. Üstelik top Fransa'dayken takım halinde topun gerisine çekilip pres yapıp kısa sürede topu tekrar kazanan bir İspanya varken, Fransa bunu yapamayınca etkili de olamadı. Topu alan Benzema, sırtı kaleye dönük şekilde pas atıp kafasını çevirene kadar top tekrar İspanya'nın oldu. Sağ kanat işlememesi Alba'yı rahatlattı. Malouda, Xavi, Alonso, Busquets üçlüsüne karşı ne yapacağını şaşırdı. Akabinde sol kanattan gelişen ilk organize atakta Alonso ile gol de geldi.





İkinci yarıya ilk yarıya oranla daha agresif ve önde başlayan Fransa istediği boşlukları bulamadı. Turnuva genelinde yaşadığı sıkıntıyı bu maçta da yaşayan İspanya, oyunu fazla dikine oynamadı. Topa sahip olmasına rağmen gol pozisyonu dışında net bir gol girişiminde de bulunmadı. Blanc'ın geç kalmış Nasri ve Menez değişikliğine, Del Bosque, Pedro ve Torres değişikliği ile cevap verdi. Torres oyuna girdikten sonra fazlaca ofsayta düşüp bayram adam olurken, Pedro oyuna hareketlilik getirdi. Kazandırdığı penaltıda Alonso kendisinin ve takımının ikinci golünü atarak skoru belirledi ve İspanya, yarı finalde Portekiz'in rakibi oldu. Ayrıca ilk kez resmi bir maçta Fransa'yı yendi.

Eskisi gibi hareketli oynamayan İspanya, topu da rakibine vermediği ve rakibinin kendi oyununu oynamasına izin vermediği için oyun sıkıcı bir hal alıyor. Beklediğimden kolay bir galibiyet oldu. Rakipler değişse de sonuç hep aynı kalıyor. Halen İspanya'nın bu pas trafiğine tam anlamı ile çözüm bulunabilmiş değil. Ama İspanya'da hücumu daha çok düşünüp, daha fazla dikine oynamalı. Mutlaka zor durumda kalacakları, gole ihtiyaç duyacakları bir an gelecek. Ribery'nin durduramadığı İspanya'yı, bakalım Ronaldo durdurabilecek mi ?

19 Haziran 2012 Salı

Hırvatistan 0 - İspanya 1 | Casillas...




C grubu son maçları öncesi maçların önüne geçen komplolar vardı. Euro 2004'de Danimarka - İsveç maçı 2-2 sona ermiş ve İtalya kazanmasına rağmen turnuvaya veda etmişti. Benzer bir senaryo korkusu vardı ama beklenen ya da korkulan olmadı. İspanya son maçta Hırvatistan'ı 1-0 yenerek grubu lider tamamladı. 



Artık İspanya'nın maçlarında topun İspanya'da olması, rakibin de oyunu kendi sahasında kabul etmesi bir gelenek haline geldi. Hırvatistan'da, İtalya gibi oyunu kendi yarı sahasında kabul etti ve iki takım arasında oyun 30-40 metrelik bir alanda oynandı. Rakibini önde agresif karşılayıp alan bırakmamaya çalışan Hırvatistan, topun olduğu bölüme kalabalık pres yaparak İspanya'yı durdurmaya çalıştı. İrlanda maçının en iyilerinden olan Arbeloa ve Alba ikilisi, bu maçta yeterince ileri çıkmayıp, katkı vermeyince İniesta ve Silva yalnız kaldı. Özellikle İniesta'nın kalabalık şekilde marke edilmesi oyunun sıkışmasına neden oldu. 16. dakikada topla oynama oranı her ne kadar %79 olsa da, pozisyona girme açısından İspanya adına nispeten kısır geçen bir maç vardı. İniesta ve Xavi'nin verimli olamaması, bütün yükü üstlenmek zorunda kalan Silva'nın yetersiz kalması ve irlanda maçının yıldızlarından Torres'in Schildenfeld tarafından iyi marke edilmesi İspanya'yı ilk yarıda durdurmayı başardı. 

İkinci yarıya da pres ile başlayan Hırvatistan, az sayıda kazandığı toplarda ve ataklarda pas hataları ve yanlış tercihler yapınca İspanya'nın işini kolaylaştırdı. Ama 60. dakikadan sonra fazlası ile risk alan Bilic, çift forvete döndü. Hem maçın hem de Hırvatistan'ın en net pozisyonunda, Modric'in harika hazırladığı ve ayağının dışı ile çıkarttığı topta Rakitic, Casillas'ı geçemeyince maçın kırılma anında Hırvatistan golü bulamadı. İkinci yarıda da üçüncü bölgede etkili olamayan İspanya'da Torres'in yerine Navas oyuna girdi. Silva göbeğe geçerken, Navas sağ çizgiye geçti. Beklerin ilk yarıdaki gibi oyuna dahil olamaması ve rakip alanda boş alan bulamayan İspanya, topun ileriye doğru şekilde ulaştırmakta sıkıntı yaşarken, Bilic iyice risk aldı ve 81. dakikada Vukojevic'i çıkarıp 3. forveti olan Eduardo'yu da oyuna aldı. Neredeyse orta sahasız bir dizilişe geçti. Del Bosque ise Silva'yı çıkartıp Fabregas'ı oyuna dahil ederken orta sahalar hızlı geçilmeye başlandı. 

İspanya gibi bir takıma tamamen orta sahayı verir, yanında da boş alan verirseniz golü yemeye mahkumsunuz. Oyuna giren Fabregas'ın güzel pasında İniesta, Navas'a asist yaparak İspanya'yı öne geçirdi. Gole kadar savunmada hata yapmayan ve İspanya'ya fazla boş alan vermeyen Hırvatistan, yakaladığı pozisyonları değerlendiremeyince turnuvaya veda etti. Navas'ın golü öncesi Busquets'in ceza sahası içinde rakibini çekerek indirmesine penaltı verilse İspanya veda edecekti.

Hırvatistan topu rakip sahaya aktarmada fazlası ile pas hatası yaparken, İspanya'nın özellikle 3. bölgede pas hatasını fazla yapması skora da yansıdı.





İspanya 1-0 kazandı ama maçı kaybedip elenebilirdi de. Özellikle İtalya karşısında yaşanan 3. bölge sorunları bu maçta da fazlası ile yaşandı. Xavi, İniesta ve Torres'in maçın genelinde etkili olamaması, İspanya'nın hücum gücünü %70 oranında düşürdü ve topla fazla oynanması bir şey ifade etmedi. Alba ve Arbeloa'nın yeterli katkıyı verememesi de İrlanda maçındaki hücum organizasyonlarının oluşmamasını sağladı. İspanya takımı, hücumsal anlamda 2010 Dünya Kupası'ndaki görütüsünden bir hayli uzak görünüyor. Daha iyi takımlara karşı oyun bu denli sıkıştığında aynı şekilde açmakta sıkıntı yaşarlarsa çok zor durumda kalabilirler. Maçta topla fazla oynayan taraf İspanya'ydı ama en net pozisyonlara giren taraf Hırvatistan'dı. Her ne kadar Torres İrlanda karşısında iyi bir maç çıkartmış olsa da, Villa halen aranıyor. İtalya maçı gibi bu maçta da İspanya'nın en iyisi Casillas ise bir sıkıntı da var demektir.

Grubun diğer maçında İrlanda'yı 2-0 yenen İtalya, grubu ikinci bitirerek çeyrek finale kaldı. En son 2010 Dünya Kupası grup ilk maçında İsviçre'ye 1-0 yenilen İspanya, namağlup serisini 17 maça çıkarttı. 'Atamayana atarlar' kuralının yaşandığı karşılaşmada, C grubunu lider bitiren İspanya, D grubu ikincisi ile karşılaşacak.

16 Haziran 2012 Cumartesi

İspanya'dan Tarihi Rekor




Euro 2012 C grubu ikinci karşılaşmasında İrlanda'yı 4-0 yenen İspanya, maç boyunca toplam 898 pas yaparak Avrupa Futbol Şampiyonları tarihinde 1 maçta en fazla pas yapan takım rekorunu kırdı. 898 pas denemesinde sadece 83 pas hatası yapan İspanya, %91 isabet oranı yakaladı. Orta sahanın beyni olan Xavi ise maç boyunca 136 pas denemesinde 127 isabetli pas oranına ulaşarak Euro 1992'de Danimarka'ya karşı 112 isabetli pas yapan Hollandalı Roland Koeman'ın rekorunu kırıp 1 Avrupa Şampiyonası maçında en fazla isabetli pas atan futbolcu oldu.

İrlanda karşısında bir ara %76 oranında topa sahip olan İspanya, maç boyunca rakip kaleye 27 şut gönderdi. Bunların 20'si çerçeveyi bulurken, farkın açılmasını önleyen kişi İrlanda kalecisi Given'dı. Topun oyunda olduğu 55 dakika içerisinde İspanya rakibi İrlanda'ya topla oynaması için sadece 15 dakika verdi.

15 Haziran 2012 Cuma

İspanya 4 - İrlanda 0




İspanya, Euro 2012 C grubu ilk maçında İtalya ile 1-1 berabere kalmış ve özellikle üçüncü bölgedeki sıkıntısı ile dikkat çekmişti. Maç sona erdiğinde topla daha fazla oynamasına ve pas anlamında rakibini ikiye katlamasına rağmen, İtalya'nın iyi kapanması skora denge getirmişti. Del Bosque, İtalya maçı öncesi sürpriz yaparak sakatlığı bulunan ve durumu şüpheli olan Fabregas ile başlamış, Torres'i yedek bekletmişti. İtalya maçında özellikle ilk yarıdaki ofansif oyundan memnun olmayacak ki, İrlanda'ya karşı Torres ile başladı. 




Torres, İtalya maçında oyuna sonradan girmesine rağmen oyuna hareketlilik getirmiş ve kısa sürede net pozisyonlara girmiş ama değerlendirememişti. Bunda iki takımında galibiyet için daha açık oynaması ve arkada boş alan bırakmasının da etkisi vardı. Torres, İtalya maçında kaçırdıklarına nazire yaparcasına golle başladı maça. Erken gelen golün de etkisi ile İspanya, İrlanda karşısında daha iyi ve daha rahat bir başlangıç yaptı. Silva, İniesta ile özellikle Xavi'nin de oyuna fazlası ile ağırlığını koymasının etkisi büyüktü. İtalya maçında Maggio'nun iyi oyunu Alba'yı fazla çıkartmamış, İtalya ataklarının da ağırlıklı olarak o kanattan gelmesini sağlamıştı. Ama İrlanda karşısında Alba dışında Arbeloa da fazlası ile ileri çıktı ve etkili oldu. Solda Alba ile İniesta'nın uyumu, sağ kanatta da Arbeloa'nın sürekli ileri çıkıp Silva'ya yardım etmesi hem İrlanda'nın bek ve kanat oyuncularını etkili kullanmasını önleyip çıkartmadı hem de top kayıplarını ve dönen topları İspanya lehine olmasını sağlayıp oyunu tek kaleye çevirdi. İrlanda, İtalya gibi top İspanya'dayken topun gerisine geçip alan bırakmamaya çalışmasına rağmen bu konuda İtalya kadar başarılı olamadı. Fazla koşup efor harcamalarının nedeni orta alanda Xavi, Alonso ve İniesta gibi oyuncuları kovalamalarıydı. İrlanda sayılı atağını Arbeloa'nın kanadından yapmaya çalıştı ama fazlası ile cılız kaldı.

İspanya o kadar rahat oynadı ki, Pique bile sık sık defanstan çıkıp rakip kalede gol aradı. İlk yarı sona erdiğinde İspanya %83 isabetli pas oranıyla ve 346 pas ile oynamıştı ki bu sayı İtalya - İspanya maçında İtalya'nın maç boyunca yaptığı pas oranıydı. Maç İspanya ile Given arasında oynandı desek yanlış olmaz. İlk yarı 1-0 sona erdiğinde İspanya bıkaktığı yerden devam ediyordu. O kadar benziyordu ki hatta ikinci golde 4. dakika da geldi. Oyun olarak çok rahattı ama skor anlamında rahatlatan golü de Silva ile buldu. İspanya gibi bir takıma karşı orta sahada kaybedilecek topun telafisi olmazdı ki öyle de oldu ve fark ikiye çıktı. İspanya oyunda tempoyu istediği gibi ayarlayabiliyorken gene orta sahada kazanılan topta Torres kendisinin ikinci, takımının üçüncü golünü attı ve yerini Fabregas'a bıraktı. Fazlası ile hazırlık maçı havasına bürünen karşılaşmada İspanya orta alanı domine edip istediği gibi yönlendirdi ve Fabregas ile de skoru belirledi. 


İspanya ceza sahası içinde 12, ceza sahası dışından da 15 şut çekerken, İrlanda toplamda 6 şut çekebildi.



Maçın neredeyse tamamı İrlanda yarı sahasında oynanırken İspanya'nın rakip yarı sahada yaptığı pas trafiği inanılmaz. İrlanda'nın ise özellikle orta alandaki pas hataları pahalıya mal oldu.





Her ne kadar bu maç ölçü olmasa da İspanya istediğini aldı. Galibiyetin 4 farklı olması averaj avantajı anlamına da geliyor. Maça Torres ile başlanması maçın önemli noktasıydı ki, İrlanda gibi bir takıma karşı Fabregas da başlasa İspanya maçı gene rahat kazanırdı ama gerçek bir forvetin etkisi fazlası ile hissediliyor. Grubun diğer maçında Hırvatinstan ile 1-1 berabere kalan İtalya'nın, son maçta şampiyonaya veda eden İrlanda'yı yeneceğini düşünürsek, bizi güzel bir maç bekliyor.

10 Haziran 2012 Pazar

İspanya 1 - İtalya 1 | Taktik Savaşları




Euro 2012 C grubunda erken final niteliği taşıyan karşılaşmada İspanya ile İtalya 1-1 berabere kaldı. Puyol ve Villa'nın yokluğunda Del Bosque'nin özellikle forvet hattında hangi oyuncu ile başlayacağı merak konusuydu. Çoğu kişi Torres ile başlanmasını beklerken, hafif sakatlığı bulunan ve İtalya maçında oynayıp oynayamayacağı merak edilen Fabregas ve Silva ile çıktı Del Bosque.

İspanya İlk 11: Casillas, Alba, Ramos, Pique, Arbeloa, Xavi, Xabi Alonso, Busquets, İniesta, Fabregas, Silva

İtalya İlk 11: Buffon, Maggio, Chiellini, Bonucci, Motta, Marchisio, De Rossi, Pirlo, Balotelli, Cassano, Giaccherini

İspanya 4-3-3 dizilişi ile başladı. Top İspanya'dayken bekler orta sahaya gelip geride iki stoper bırakıp 2-5-3'e dönüp, top rakipteykende kanat forvetlerini orta sahaya çekip 4-2-3-1'e döndü. Beklenildiği gibi İspanya'nın kontrolünde başlayan karşılaşmada beklenmedik şekilde kötü bir İspanya vardı. Sağ kanadı ofansif anlamda hiç kullanamayan İspanya, sol kanatta da İniesta ile etkili olmaya çalıştı ama İniesta'nın Alba'ya yardım etmemesi ve Maggio'nun iyi performansı ile pozisyonlar da verdi. Özellikle Maggio ilk yarı sağ kanatta çok etkili oldu ve Alba'yı hiç çıkartmadı. Hücumsal anlamda Xavi etkisiz kalınca İspanya adına bütün sorumluluğu İniesta aldı. Silva ve Fabregas sürekli kanat değiştirmesine rağmen etkili olamadılar. Özellikle Fabregas ilk yarı itibariyle fazlasıyla etkisiz kalınca İspanya turnuva öncesi korkulanı fazlası ile yaşadı ve Villa'yı bir hayli aradı.



3-5-2 dizilişi ile başlayan İtalya'da Prandelli maç öncesi topun hakiminin İspanya olcağını kabul edeceklerini söylemişti. Nitekim top İspanya'dayken defansı beşledi ve Motta, Pirlo, Marchisio üçlüsü ile defansın önünde İspanya'yı karşılayarak İspanya'ya alan bırakmadı. Hucüma çıkarkende bek oyuncuları orta sahaya katılarak kanatlardan etkili olmaya çalıştı. Orta sahada alışılmışın dışında pas hataları yapan İspanya, İtalya'nın iyi kapanması ile de kısır bir ilk yarı çıkarttı. Sağ kanatta Maggio'nun katkısı, orta alanda da Pirlo'nun liderliği ile ilk yarıda etkili oldular. Sürekli yer değiştirerek oynayan Balotelli ve Cassano ikilisine, dönen topları toplayan İtalya, İspanya'ya zor anlar yaşattı. Pirlo'nun duran topu ile İspanya kalesini yoklamaya başlayan İtalya, daha sonra Cassano ve Marchisio ile Casillas'ı avlamaya çalıştı. Öyleki, İspanya'nın kaleyi bulan ilk şutu 30. dakikada İniesta'nın sol çaprazdan çektiği şuttu. İlk yarı sonuna doğru İniesta bir kez daha kaleyi yoklarken, İtalya maçın yıldızlarından Maggio'nun ortasında Motta ile bir kez daha gole çok yaklaştı ama Casillas gene başarılıydı. Maç adına kırılma anlarından birisiydi diyebiliriz. İspanya adına kötü bir ilk yarı geride kalırken takımın en iyisinin Casillas olması herşeyi özetliyordu zaten. 




İkinci yarıya iyi başlayan taraf İspanya'ydı. İlk yarıda kötü görüntü çizen Fabregas'ın içeriyi, İniesta'nın da sol kanadı zorlaması ile pozisyonlar buldu İspanya. Maçın başından beri fazla etkili olamayan ve agresifliği ile öne çıkan Balotelli, Ramos'un hatasında topu kaptıktan sonra fazla bekleyince Ramos hatasını telafi etti. Balotelli'nin yerine oyuna giren Di Natale ile İtalya daha da etkili oldu. Pirlo'nun tek başına yarattığı pozisyonda önce Pirlo, sonra da Pique Di Natale'yi kaçırınca İtalya 1-0 öne geçti. Fazlası ile gerçek bir santrafor eksikliğini hisseden İspanya, maçın başından beri fazla yapamadığı, kendisi ile özdeşleşmiş şekilde rakip ceza sahası önünde iyi pas ve Silva'nın maçın başından beri etkisiz kalan Fabregas'ı kaçırması ile kısa sürede eşitliği yakaladı ki, 1-1'in erken gelmesi çok önemliydi. Golden sonra Silva'yı çıkarıp sağ çizgiye Navas'ı alan Del Bosque, 74'de de Fabregas'ın yerine ilk 11 başlaması beklenen Torres'i oyuna aldı. 1-1'den ve oyuncu değişikliklerinden sonra iki takımda galibiyet golü için yüklenirken beklenildiği gibi geride pozisyon verdi ama iki takım oyuncularıda bunları değerlendiremedi. Torres oyuna girdikten sonra kısa sürede etkili oldu. Buffon'u çalımlamaya çalıştığı ama başaramadığı pozisyon diğer bir kırılma anıydı. Net pozisyonlara girdi ama değerlendiremedi. Zaten son dönemde Torres'in asıl problemi pozisyona girmek değil, pozisyonları ve son vuruşları iyi değerlendirememek. 85. dakikada Buffon'un üzerinden aşırtmak yerine sağda bomboş pozisyondaki Navas'ı düşünsü belki de İspanya maçı kazanabilirdi.



İtalya dersine çok iyi çalışmış. İspanya'nın özellikle orta alanda beklediği kontrolü yakalayamamasına gerçek forvet eksikliği de eklenince özellikle ilk yarı etkili olamadı. İkinci yarıda geriye düşmesine rağmen hemen beraberliği yakalaması önemliyid ve maç sonlarına doğru galibiyeti kaçırdı. Casillas gününde olmasa maçı İtalya'da kazanabilirdi ki, açıkçası İtalya'dan bu denli iyi bir oyun beklemiyordum. Alan savunmasını çok iyi yaptılar. Sadece savunmada değil hücumda da etkililerdi. İspanya ise Xavi, Fabregas, Silva, Busquets gibi oyuncuların fazla etkili olamadığı maçta bekleneni veremedi. İtalya'nın kendisini durdurmasına izin veren İspanya oyun olarak karşılık vermekte geçikti. Savunma olarak Alba ilk yarı yalnız kalınca sırıttı ama ikinci yarı toparladı. Korkulduğu gibi Pique ve Ramos arasında bir sorun yok gibi görünüyor. İspanya bundan sonraki maçlarda Torres ile başlarsa daha etkili olabilir. Güzel karşılaşmada iki takım adına da taktik savaşlarını kazanan olmadı. 


Del Bosque İstikrar Peşinde




Vıcente Del Bosque: Daha önce hiçbir takımın başaramadığını gerçekleştirmek istiyoruz. Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonu ünvanımızı devam ettirmek istiyoruz. Üzerimizde büyük baskı var fakat bunu olumlu yönde kullanmaya çalışacağız. Önceki senelerde yaşadığımız başarılar bizi rahatlatmamamalı. Rehavet bizim için büyük hata olur. İtalya karşılaşabileceğiniz en zor takımlardan bir tanesi. Takım oyununu çok iyi sergiliyorlar. Zor bir maç olmasını bekliyorum.



Iker Casillas: Real Madrid ve Barcelona arasında gerginlik vardı ama şu an bu tamamen unutulmuş durumda. Takım olarak İspanya'nın başrısına odaklanmış durumdayız. Son 4 yıla baktığımız zaman sicilimiz çok iyi; Avrupa ve Dünya şampiyonu olduk ama geçmişte yaşayamayız. Bu şampiyonada da iyi şeyler yapıp şampiyon olmak istiyoruz. İki şampiyonluktan sonra üzerimizdeki baskı daha fazla. İlk maçımız İtalya ile. İtalya çok iyi bir takım. Kolay maç olacağını düşünmüyorum. De Rossi, Pirlo ve Buffon gibi prestijli isimleri ve yetenekli genç oyuncuları var. Onlara büyük saygı duyuyoruz.



Andres İniesta: Euro 2008'i kazanmak bizim için çok önemliydi. Bize güven verdi ve bu 2010 Dünya Kupası'na yansıdı. Şimdi sırada başka bir Avrupa Şampiyonası var ve biz aynı başarıyı sürdürmek istiyoruz. Her şampiyona birbirinden farklıdır. Tekrar başarılı olmak için iyi mücadele etmemiz gerekiyor ve her zaman iyi başlangıç çok önemlidir. Takımdaki bütün oyuncular ortak bir nedenle burada bulunuyor. El Clasico'larda yaşananların milli takıma yansıyacağını sanmıyorum. Buraya kazanmak için geldik.



Gerard Pique: Real Madrid ile Barcelona arasında bazı gerginlikler yaşandı ama bunları geride bıraktık ve milli takım olarak Şampiyona'ya odaklandık. Sergio Ramos ile aramda herhangi bir sorun yok. Onunla iyi anlaşıyorum.





C grubu ilk karşılaşmasında İtalya ile İspanya arasında Polonya'nın Gdansk şehrindeki Arena Gdansk stadında oynanacak maç için İspanyol taraftarlar şehre ulaştı.

















5 Haziran 2012 Salı

Atletico Madrid 1970-71

Marcel Domingo önderliğindeki Atletico Madrid




İspanya'da Saygı Krizi







Euro 2012'ye sayılı günler kala İspanya'da sezon değerlendirmesini yapan Xavi, sezonu şampiyon olarak tamamlayan Real Madrid ile ilgili tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu. ''Real Madrid şampiyon olduğu zaman onları tebrik ettik. Onlara her zaman saygı duyduk. Aynı davranışı bize göstermelerini de beklerdik.''


İspanya'da savunmanın merkezinde görev alması beklenen Ramos ile Pique arasında El Clasico'larda yaşanan gerginliğin milli takıma yansıyıp yansımayacağı merakla beklenirken, Xavi'nin bu açıklamaları konunun uzamasına neden olacak gibi görünüyor. Bireysel olduğu kadar takım oyunu konusunda da çok üst düzeyde olan İspanya'nın Euro 2012 öncesi isteyeceği en son şeylerden birisi takım içinde kutuplaşma olması ve bunun sahaya yansıması. 

4 Haziran 2012 Pazartesi

İspanyollar 'Torres' Diyor





İspanya'nın önde gelen gazetelerinden AS, internet üzerinden düzenlediği ankette futbolseverlere Euro 2012'de İspanya'nın hangi kadro ile çıkması gerektiğini sordu. Kullanılan 200.000'den fazla oydan sonra çıkan kadro fazla sürpriz değil. David Villa'nın sakatlığı sonrası forvette Del Bosque'nin kime şans vereceği merakla beklenirken, İspanyollar Fernando Torres'in oynaması gerektiğini düşünüyor. Torres en yakın rakibi Llorente'yi ikiye katlamış durumda. 


Performansı merakla beklenen Torres ise, Del Bosque'nin kendisine güvendiğini ve bu sezon 2 kupa kazandığını, Euro 2012 ile bu seriyi sürdürmek istediğini açıkladı.
İspanyol futbolseverlerin oyları ile oluşturduğu kadro;
1-) Casillas
2-) Arbeloa
3-) Pique
4-) Ramos
5-) Alba
6-) İniesta
7-) Xavi
8-) Busquets
9-) Xabi Alonso
10-) David Silva
11-) Torres

Euro 2012 Öncesi İspanya





İspanya adına Euro 2012 öncesi Euro 2008'den kısaca bahsetmek gerek sanırım. Özellikle son yıllarda kulüp bazında büyük başarılara imza atmış olsalar da, milli takım düzeyinde beklenen büyük başarıları biraz geçiktirdiler. 1964 yılında kazandıkları Avrupa Futbol Şampiyonası'ndan sonra katıldıkları Dünya Kupası organizasyonlarında elde ettikleri en iyi derece dördüncülük, Avrupa Şampiyonları'nda ise ikincilikti. Luis Aragones önderliğinde Euro 2008'i kazanarak 44 yıl aradan sonra şampiyon oldular. İki yıl sonra da tarihlerinde ilk kez Dünya Kupası'nı kazandılar. UEFA A-Pro lisansına sahip antrenör sayısı bakımından da şampiyon durumda olan İspanya'da gençlere yatırım, iyi planlama ve akabinde güzel oyun meyvelerini verdi. Ayrıca İspanya 17 Yaş Altı Futbol Şampiyonasında son 5 yılda 2 kez, 19 Yaş Altı Futbol Şampiyonası'nda da son 10 yılda 5 kez şampiyon oldu. 


Elemelerde 8'de 8 yapan ve üst üste 3 kupa kazanmak isteyen İspanya, Euro 2012'in de favorisi ve teknik direktör Vicente Del Bosque 23 kişilik kadroyu şu şekilde belirledi;



Kaleci: Iker Casillas (Real Madrid), Pepe Reina (Liverpool), Victor Valdes (Barcelona)    


Defans: Alvaro Arbeloa (Real Madrid), Sergio Ramos (Real Madrid), Juanfran (Atletico Madrid), Jordi Alba (Valencia), Raul Albiol (Real Madrid), Gerard Pique (Barcelona), Javi Martinez (Athletic Bilbao)    


Orta Saha: Xavi (Barcelona), Sergio Busquets (Barcelona), Andres Iniesta (Barcelona), Xabi Alonso (Real Madrid), David Silva (Manchester City), Santi Cazorla (Malaga), Cesc Fabregas (Barcelona), Juan Mata (Chelsea), Jesus Navas (Sevilla)


Forvet: Pedro (Barcelona), Fernando Llorente (Athletic Bilbao), Fernando Torres (Chelsea), Alvaro Negredo (Sevilla)    


İspanya gibi son yıllarda iyi bir jenerasyon yakalayan takım adına kadro oluşturmak biraz zor. Her mevkide harika oyuncular var ve seçim yapmak hiç kolay değil. Kadro belirlendikten sonra özellikle milli takımın en golcü ismi olan David Villa'nın yokluğunda Soldado'nun çağrılmaması ve her ne kadar dünyanın en iyi orta saha oyuncuları takımda olsa da, Atletico Madrid'de bu sezon çok iyi işler yapan Adrian'ın da çağrılmaması kadro seçimi açısından en çok konuşulan konular oldu. Özellikle Soldado'nun, Pedro ve Torres'ten, Adrian'ın da Busquets'ten çok daha fazla hak ettiğini düşünüyorum. Muniain de çağrılmayan diğer bir isim.










Kale








Çin ile oynanan hazırlık maçında toplamda 131. kez milli takım forması giyen, 96 galibiyet sevinci yaşanan ve 76 maçta gol yemeyen Casillas, Thuram ve Ahmed Hassan'ın rekorunu kırdı. Ayrıca milli takım forması ile en fazla maç oynayan 4. kaleci durumunda. Tam bir istikrar ve tecrübe abidesi. Gerçek bir kaptan. Yedeklerde de Reina ve Valdes gibi iyi kaleciler var ama sakatlık veya ceza durumu olmazsa bu ikili yedekte beklemeye devam edecek.






Defans






Arbeloa, Ramos, Juanfran, Jordi Alba, Albiol, Pique , Javi Martinez... Çağrılan yedi oyuncudan üçü La Liga şampiyonu, ikisi UEFA Avrupa Ligi finalisti. Pique-Alba ikilisinden özellikle Pique defansın vazgeçilmezi. Del Bosque'nin defansın göbeğinde fazla değişiklik yapacağını sanmıyorum. Puyol'un yokluğunda göbekte Pique-Ramos ikilisi olacaktır. Ramos sağ bek çıkışlı ama Pique ile daha öncede birlikte oynamışlardı. Ama sıkıntı o değil. Son yıllardaki Real Madrid - Barcelona maçlarında fazlası ile gerilen ortamın milli takıma yansıyıp yansımayacağı kritik nokta. Del Bosque bu konu ile ilgili, 'problem çıkacağını sanmıyorum. Onlar iyi geçinemezse işler bizim için iyi gitmez' açıklamasını yaptı. 


Arbeloa ve Juanfran sağ bekte formayı almak için birbirleri ile yarışıyor. Arbeloa defansif anlamda daha iyi olsa da, Juanfran hücumsal organizasyonlarda daha etkili. Sol tarafta La Masia çıkışlı Alba'dan sürpriz bekliyorum açıkçası. Monreal'in çağrılmadığı kadroda bu sezon çok fazla şans bulamayan Albiol'un vereceği katkı düşündürücü.  








Orta Saha








İspanya'nın şu anki orta sahası ve jenerasyonu gibi jenerasyon bir daha gelir mi bilemiyorum ama Xavi ve İniesta çoğu zaman tek başlarına bile aşırı etkili oluyorken yanlarına Fabregas, Xabi Alonso, Silva, Navas ve Cazorla'yı ekleyince ortaya çıkan potansiyeli kelimeler ile ifade etmek zor. Bir forvet oyuncusunun birlikte oynamak isteyeceği yegane futbolcu grubu. Xavi, Barcelona'da olduğu gibi milli takımda da orta sahayı yönetme işi, pasları, oyun kurması ve tecrübesi ile orta sahadaki dinamo görevini üstlenecek. Xavi'den sonra formasının garanti olduğunu düşündüğüm diğer isim Xabi Alonso. Bu sezon harika bir performans sergiledi. Del Bosque, eğer İniesta'yı sol kanat için düşünüyorsa fazla rekabet söz konusu. İniesta, Silva ve Mata ikilisine göre tecrübe farkı ile formaya daha yakın ama Silva bu sezon çok iyi performans gösterdi. Sağ kanatta Navas, Cazorla'nın yedeği durumunda. İspanya tek forvetli sistem ile oynarsa göbek Fabregas ile üçlenecek muhtemelen. 





Forvet






Bana göre Euro 2012'de bütün mevkileri düşünürsek İspanya adına en zayıf halka forvet bölgesinde. David Villa yok, Soldado çağrılmadı. Forvet için akla ilk gelen isimler Torres ve Llorente. Fernando Torres, yaptığı açıklamalarda bu sezon kendisi adına kötü dönemler geçirdiğini ve üzerinde baskı hissettiğini açıkladı. 50 milyon pound karşılığında Chelsea'ye transfer olup bekleneni verememesinin üzerine İspanya gibi bir takımda bu orta saha ile birlikte Villa'nın yokluğunda baskı hissetmemek gerçekçi olmazdı. Kanat forvet olarak düşünülmezse, Negredo varken Pedro'nun pek şans alacağını zannetmiyorum. Her iki kanadı da çok iyi kullanabilen İspanya, forvet oyuncularının omuzlarındaki yükü azaltmaya çalışacak.






EURO 2012


C grubunda Hırvatistan, İtalya ve İrlanda'ya rakip olan İspanya, ilk maçını grupta liderlik için en büyük rakibi olan İtalya ile yapacak. Büyük bir sabırsızlıkla beklediğim bu karşılaşmada savunması, agresifliği ve fiziksel direnci ile İtalya, İspanya'yı fazlası ile zorlayacaktır. Play-offlarda eşleştiğimiz ve ne yazık ki kaybederek vizeyi kaptırdığımız Hırvatistan'da özellikle orta sahada bireysel anlamda yetenekli futbolcular var ama bir sürpriz olacaksa Trapattoni önderliğindeki İrlanda'dan sürpriz bekliyorum.


Son şampiyon bazı oyunculardan eksik olsa da yaptığı hazırlık maçları ile turnuvaya hazırlanıyor. Son hazırlık maçında Çin'i Silva'nın golü ile 1-0 yendiler. İspanya kendi oyununu oynadığı zaman karşısında durabilecek takım sayısı sınırlı. Puyol'un yokluğunda savunmada yük ağırlıklı olarak Pique'nin üzerinde olacak. Ramos ile olası bir sorun İspanya'nın en sorunlu bölümünü savunma olarak değiştirir. Xavi, Xabi Alonso, İniesta ve Fabregaslı orta saha her takıma kendi oyununu kabul ettirebilecek yeteneğe sahip. Makine düzeninde işleyen bir orta saha var ama forvet hattındaki formsuzluk düşündürücü nedenler. Rakibe ve oyunun gidişatına göre 4-5-1 sisteminden 4-3-3'lü kanat forvetli sisteme çabuk geçme avantajı söz konusu. 


Genel itibari ile İspanya'yı en çok zorlayacak takımlar Hollanda ve Almanya olacaktır. Aynı İspanya gibi Hollanda ve özellikle Almanya'da iyi bir jenerasyon yakaladı. 


Üst üste üçüncü kez şampiyon olup, kaptanın Sara'yı öperek kutlamasını tekrar izlemek güzel olur.



İspanya'nın Euro 2012 Şarkısı


David Bisbal, Cali & El Dandee'den Euro 2012 için İspanya'ya özel şarkı...




2012 - 2013 Sezonu Real Madrid Formaları

Real Madrid'in 2012-2013 sezonunda giyeceği formalar tanıdıldı.



   










3 Haziran 2012 Pazar

Müzik... Futbol...

Dünyanın en iyi djlerinden Armin Van Buuren'in Euro 2012 için yeni parçası ve klibi...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Beğen