28 Haziran 2012 Perşembe

İspanya Finalde








Maç öncesi İspanya, Portekiz maçında kaleyi bulan ilk şutunu 68. dakikada, en net pozisyonunu da 114. dakikada bulacak deseler kimse inanmazdı sanırım. Maç mini bir El Clasico gibiydi. Real Madrid'den 7, Barcelona'dan da 4 futbolcu sahadaydı. Kağıt üzerinde ne kadar El Clasico'ya benzese de, futbol anlamında da bir o kadar uzaktı. Grub maçlarından itibaren hem Portekiz hem de Ronaldo her maç üzerine koyarak oynadı. Namağlup olan son şampiyon pas trafiğinden bir şey kaybetmese de, ileri uçta yaratıcılık anlamında sorunlar yaşadı.

Finale giden yolda en önemli viraj, iki takımın da bek ve kanat performanslarından geçecekti. İspanya, İtalya maçını saymazsak, turnuvada kendisini kenarlarda ciddi anlamda zorlayacak bir rakiple karşılaşmadı. Nani ile Ronaldo ikilisine karşı Alba ile Arbeloa'nın performansı belirleyici etken olacaktı. Öyle de oldu. Real Madrid'den de gelen, Portekiz ataklarının Caentrao-Ronaldo ikilisi üzerinde yoğunlaştırdı. Ribery'nin yaşadığını, bu maçta İniesta ve Silva yaşadı. Alışılagelmişin dışında pas hataları, oyunun orta alanda sıkışması, sürpriz bir şekilde ilk 11 başlayan Negredo'nun hiç varlık gösterememesi derken İspanya farklı bir görüntü sergiledi. Kendi oyununu oynayamadığı için, rakibine oyununu kabul ettiremedi. %70lere varan topla oynama oranlarına yaklaşan İspanya, Portekiz'e karşı maç boyunca neredeyse başa baş gitti. Orta sahada rakibe kendi oyununu kabul ettirme savaşında Portekiz pes etmedi ve çok koşup, basarak İspanya'yın pas trafiğini sürekli hataya zorladı. İspanya adına diğer bir ilginçlikte takım oyunu yanı sıra, takım presinin de olmamasıydı. 

Negredo'nun yerine Fabregas'ın girmesi ile İspanya, turnuva başından beri alıştığımız düzene döndü ama alışmadığımız şekilde etkisiz oyun devam etti. Silva-Navas değişikliği de beklenen etkiyi vermedi. İlk 20 dakikadan sonra fazla etkili olamayan Arbeloa, neredeyse hiç çıkmayan Alba derken İspanya oyunu ileri oynayamadı. İleri hatta sıkıntı olduğu ne kadar barizse, defansif anlamda o kadar sağlamlar. İyi ikili olan Pique-Ramos ve önlerindeki Busquets-Alonso ikilisi ile kolay alan ve pozisyon vermiyorlar. Bu denli bir yarı final maçında iki kalecininde fazla rahat bir maç çıkartmasını kimse beklemiyordu. İspanya gibi bir takıma karşı oynayan rakibin kalecisinin bu denli rahat bir maç çıkartması ise fazla ilginç.







Uzatmaya giden maçta, özellikle Pedro'nun katkıları ile gerçek İspanya'dan kısa kesitler izledik. En net pozisyonda bu şekilde geldi zaten. Penaltılar sonucu 4-2 kazanan İspanya, 2008 ve 2010'dan sonra bir kez daha finale kaldı. Pepe maçın adamıydı diyebiliriz. Hatasız bir maç çıkarttı. Ayrıca, Ronaldo'nun penaltıyı sona bırakması da hayli ilginç. Ronaldo varken iki stopere penaltı kullandırtmak strateji hatası.

İspanya finale kaldı ama 2008'de başlayan ve 2010'da mest edercesine bir pas trafiği, pas organizasyonu ve takım oyununu bu turnuva da tam anlamı ile göremiyoruz. 6 orta sahalı sistemde pas trafiği devam etse de, ileride pozisyona girilememesi en büyük sorunu ortaya çıkarıyor. 

Maç öncesi Portekiz kanadı sürekli Cüneyt Çakır'ın üzerine oynadı. Ama maç boyunca her düdükten sonra bütün yedek kulübesinin fırlaması gösterdi ki, etki altına alınan Portekiz takımı olmuş. Cüneyt Çakır çok iyi bir maç yönetti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Beğen