29 Eylül 2012 Cumartesi

Neymar Çarmıha Gerildi


Dünyanın son yıllarda yetiştirdiği en büyük yıldızlardan birisi olan ve adı sürekli Real Madrid, Barcelona gibi takımlarla anılan Brezilyalı futbolcu Neymar, spor dergisi Placar'a çarmıha gerilmiş şekilde kapak oldu. Büyük tartışmalara neden olan kapak sonrası aldığı tepkiler nedeni ile dergi geri adım atarak 'kimsenin dini değerlerini incitmek istemedik' açıklamasını yaptı. Placar dergisi, kapağı 1977'de Cruyff'u aynı şekilde kapak yapan İspanyol dergisi Don Balon'dan esinlenmiş. 





28 Eylül 2012 Cuma

Hasan Kabze...




2-0 sona eren Orduspor - Galatasaray maçında harika bir gol atıp bir de güzel asist yapan Hasan Kabze'nin maç sonu açıklamaları golünden de asistinden de güzeldi; 'Burada hatırlanması gereken Alpaslan abidir. Ona da Allah'tan rahmet diliyorum.'

Orduspor 2 - Galatasaray 0




Şampiyonlar Ligi maçı öncesi ve sonrası oynanan lig maçları hep zor ve gergin geçer. Bahane değil ama bir gerçek. Ünal Aysal'ın bahsettiği 'Avrupa'da kalıcı olma' durumu ciddi bir hedefse buna alışılmalı. Akhisar maçında yapılan ufak çaplı rotasyondan sonra bu maça as kadro ile çıkılması sürpriz değil ama takımın bu denli gereksiz rahat ve isteksiz olması sürpriz.

Orduspor maça çok istekli ve hırslı başladı. Özellikle Galatasaray'ın ikinci bölgeden üçüncü bölgeye geçişte zorlanmasını fırsat bilip, oyunu 35-40 metrede oynamaya çalışıp, formda olmayan Selçuk-Melo ikilisini iyi karşılayıp çok iyi alan daraltıp top yaptırtmadılar. Akabinde Hasan Kabze ile harika bir de gol buldular. Golün üzerine Hamit'in sakatlanması, Selçuk'un frikiğinin direkten dönmesi derken her ne kadar topla fazla oynuyor gözüksek de topu gevelemekten başka bir şey yapmadık. Elmander ile Burak da gününde olmayınca ikinci yarıya etkili başlamanın artısı hissedilmedi. 

Orduspor'un ikinci golü çok kritik dakikada geldi. Şık bir gol atan Hasan Kabze, Hakan Balta refakatçılığın da Stancu'ya güzel pas attı, Stancu da güzel gol attı ve skoru belirledi. Hakan Balta'ya kızmamak gerek. Çilek hasreti ile yanıp tutuşurken, transfer yapılması gereken ilk mevki olan sol beke transfer yapmayanlara kızmak gerek. Çünkü Hakan Balta bu. Akhisar maçında bile Riera'yı sol bek olarak izlediğimize göre, Çağlar artık kağıt üzerinde Galatasaraylı. Amrabat topla en çok buluşan oyunculardan birisi oldu ama olumlu kullanamadı. Daha çok insiyatif almalı. Zaten patlamaya hazır bomba olan sol kanada yardıma da gelmeyince aksamalar oldu. Geçen sene en büyük sıkıntı kapanan takımlara karşı, kilitlenen maçlara karşı özellikle kanatlarda insiyatif alıp birebirde etkili olan, skora katkı yapabilecek oyuncu eksikliğiydi. Hamit'in sakatlığı, Amrabat'ın kötü oyunu derken bu sorun gene hissedildi. Emre ve Aydın bu halleri ile çözüm olamaz 'Şampiyonlar Ligi' için alınan Cris, Orduspor'a karşı güven vermedi. Bu maç bana göre ilk ciddi maçıydı. 

Mağlubiyetin hayırlısı olur mu bilemiyorum ama en fazla Braga maçı öncesi moral açısından kötü, takımı kendine getirmesi açısında iyi olmasını ümit edebiliriz. 


27 Eylül 2012 Perşembe

Alpaslan Dikmen...


4 yıl oldu. Gidişinin ardından kararan Eylüllerde aydınlık 'şaka'lar bekledik ama... Ama 'amalar' yasak bize ''keşkeler'' kilitli...

20 Eylül 2012 Perşembe

Manchester United 1 - Galatasaray 0 | Aslanlar Gibi!






Fatih Terim ne demişti? Kaybettiğinde bile alkışlanacak bir Galatasaray izlettireceğiz. Çatır çatır oynayacağız. Ne dediyse aynen uyguladı. Takım aslanlar gibi oynadı. Manchester United deplasmanında bu denli yüksek tempoda, bu denli hızlı şekilde rakip kaleye giden bir takıma karşı oynamak kolay değil. Kaybedeceksek bile böyle kaybedelim diyebileceğimiz maçlardan biri oldu.

Dany-Cris, Burak-Elmander sürprizi ile başladık. Cris'in yerine Dany'i tercih etmek, tecrübe yerine fiziği tercih etmek demekti. Bu düşünce olumlu sonuç verdi. Semih - Dany ikilisi iyi bir maç çıkarttı. Özellikle Semih çok kritik hamleler yaptı. Dany çok soğukkanlıydı, hiç sırıtmadı. En büyük endişem Hakan Balta'nın kanadıydı. Önünde oynayan Amrabat da yardıma gelmeyince o kanadı yol yaptılar. Golü de o kanattan yedik zaten. Hakemin, maçın başında Umut'a yapılan net penaltıyı es geçmesinin izahı yok. O dakikada golü bulsak her şey çok farklı olabilirdi. Carrick'in golünün hemen ardından Amrabat'ın harika vuruşunun direkten dönmesi sinirleri iyice gerdi. Verilmeyen penaltı üzerine direkten dönen top sonrası tedirginliği erken attık üzerimizden. Ama bir türlü gereken golü atamadık. 

Manchester United, en kısa sürede, özellikle kanatları kullanarak topu rakip kaleye götürme işini maç boyunca çok iyi yaptı. Muazzam alan daraltıyorlar. Selçuk-Melo ikilisi gününde değildi. Bir de baskıyı yiyince hiç etkili olamadılar. Özellikle Melo çok kötü oynadı. Selçuk'tan o öldürücü paslarını bekledik ama maç boyunca sadece 1 kere yapabildi. Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk maçında tecrübesizliğini çok belli etti. Amrabat maça harika başladı. Direkten dönen toptaki vuruşu kaliteydi. Ama geri yardıma gelmemesi üzerine Hamit ile kanat değiştirince etkili olamadı. Hamit geldiğinden beri en iyi maçlarından birini oynadı. Sorumluluk aldı, oyunu iki yönlü oynamaya çalıştı. Eboue ile uyumu fena değildi. Duran top organizasyonunda da iyi vurdu ama direk gole izin vermedi.




Maçın başında talihsiz sakatlık geçiren Umut'un çıkması bizi çok etkiledi. Elmander'de hücum presi iyi yapan bir isim ama etkili olamadı. Topla fazla da buluşamadı. İkinci yarıya da iyi başladık ama orta sahada etkili olamayışımız ofansif anlamda yetersiz olmamızı sağladı. Bir de dakikalar ilerledikçe fizik-kondisyon farkı bariz şekilde ortaya çıktı. Ligdeki durumun yetmeyeceği zaten belliydi ve onun üzerine çıkıldı. Umut'a ve Aydın'a verilmeyen penaltılar göz önüne alındığında, Manchester United'a çok ucuz bir penaltı verdi Stark ama yukarıda Allah, kalede de Muslera vardı ve penaltıyı Muslera kurtardı. İlk yarının sonlarında olduğu gibi ikinci yarının sonlarında da yüklendik. Selçuk'un arka direğe harika bıraktığı kafa vuruşu gene direkten döndü. Forvet hattını iyi besleyememiz bugün kontra oyununa mecbur olmamızı sağladı. En iyi kontradan da önce Burak sonra da Emre ile yararlanamadık.

Maç 1-0 sona erdiğinde 115 km koşan, rakibinden çok pas yapıp pozisyona giren, 3 topu direkten dönen ve verilmeyen 2 net penaltısı olan bir Galatasaray vardı. United ile bu denli başa baş oynamak, çoğu zaman terletmek, muhteşem taraftarın desteği ile adeta kendi evinde deplasman havası yaşatmak çok güzeldi. Türk takımlarının Avrupa deplasmanlarını göz önüne alırsak bugünkü performans son yılların en iyisiydi. Bu takım çok daha iyi olacaktır. Bu konsantrasyon ve orta alandaki daha iyi futbol özellikle iç sahadaki maçlarda rakipleri çok zorlar. Fizik-kondisyon olarak daha da iyi duruma gelmeliyiz. Takımdaki çoğu oyuncunun ilk kez Şampiyonlar Ligi maçı oynadığı unutulmamalı.

United karşısında puan(lar) alabilirdik ama olmadı. Şampiyonlar Ligi'nde üst tura kalmak içeride oynadığınız maçları kazanmaktan geçiyor. İkinci maç içeride Braga ile. Takım vazgeçmeyecektir. Fatih Terim'in de dediği gibi, kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin.


19 Eylül 2012 Çarşamba

Manchester Deplasmanından...


Manchester United - Galatasaray | Tek İhtimali Olan İnsanların Hikayesi






Statta en son 2006-2007 sezonunda dinlemişiz Şampiyonlar Ligi müziğini. Altı yıllık haddinden fazla aradan sonra bugün tekrar Şampiyonlar Ligi arenasındayız. Altı yılda birçok şey değişti ama Avrupa kupalarına olan başarı isteğimiz, arzumuz hiç değişmedi. Arttı bile diyebiliriz. İmparator önderliğinde geçen sezon başı gerçekleşen yapılanma devam ediyor. Sezon sonu Kadıköy'de kalkan kupa, bu sezon başı kazanılan Süper Kupa'dan sonra sıra özlenen Şampiyonlar Ligi'ne geldi. 

Biz altı yıl boyunca kendi iç hesaplaşmalarımız, yanlış yapılandırmalar ve yanlış transferler ile geçirirken, Manchester United, Sir önderliğinde çıtayı fazlası ile yükseltti. 2008 yılında Şampiyonlar Ligi Kupası'nı müzesine götüren Manchester United, 2009 ve 2011 yıllarında da final oynadı. United ile çeyrek asırı deviren Alex Ferguson, tecrübesini ve sistemini iyi harmanlayıp sahaya her zaman iyi bir 'takım' çıkartıyor. Çoğu zaman oynayan oyuncuların kim olduğunun önemi olmuyor. Bunu başarabilmek tek başına zor iken bunu başarıp sürekli hale getirmek bile alkışlanası.

Old Trafford'da Manchester'a karşı kim oynarsa oynasın mutlaka zorlanır. Sadece kanat organizasyonlarındaki performansları bile korkutucu. Bizim adımıza ofansif anlamda belki çok çekinme hissi yok ama defansif olarak endişe söz konusu. Nani, Valencia, Kagawa, Van Persie, Welbeck, Scholes, Giggs, Hernandez gibi muhteşem bir ofans hattına sahipler. Geçen sezon ki takım savunması başarısını bu sezon istediğimiz gibi oturtamadığımız malum. Çok seri ve hızlı oyunculara karşı göbekte Cris ve Semih ikilisinin aşırı dikkatli ve motive olması gerekiyor. Biri tecrübeli ve fiziksel açıdan kötü, diğeri tecrübesiz ama diğerine göre fiziksel açıdan daha iyi durumda. Bu ikilinin çok iyi anlaşıp, savunmayı toparlaması gerekiyor. 

Eboue için fazla bir şey söylemeye gerek yok. Hakan Balta ise her an hata yapmaya müsait yapısı ile bu uzun maraton göz önüne alındığında neden sol bek transferi yapılmadı sorusunu bir kez daha sordurtuyor. Orta sahada Selçuk-Melo ikilisinin uyumuna en fazla ihtiyaç duyduğumuz maçlardan birisi olacak. Melo'nun pitbullluğunu göstermesi gerekiyor. Selçuk ise pas ve oyun kurma konusunda üzerine düşeni her zaman ki gibi yapmalı. 

Muslera, Eboue, Semih, Cris, Hakan, Hamit, Selçuk, Melo, Amrabat, Elmander, Umut ilk 11'i ile çıkacağımızı varsayarsak, Hamit'in artık uyum sorununu atlatıp beklenen performansını sergilemesi gerekiyor. Tecrübesine ihtiyacımız var. Diğer isimse Antalyaspor maçında fazlası ile istekli olan ve iyi oynayan Amrabat. Emre veya Aydın'ı da tercih edebilir İmparator ama bence son performansı ve morali düşünülünce Amrabat ile çıkılmalı. 

Forvet hattına yazılacak ilk isim Umut olur. Muhteşem presi ile rakibi zorlayacaktır. Yanına Elmander ile pres hücum pres arttırılıp rakip hataya zorlanabilir. Ama Şampiyonlar Ligi'nde pozisyona girdiğinizde atamazsanız kaybınız büyük olacağı için maçın gidişatına göre Burak da oyuna dahil olabilir. Geçen sene rekor kırıp bir de kapak golü atan Muslera, geçen seneki gibi bu seneye de pek iyi başlayamadı. Bugün ona çok iş düşüyor. Hedef olarak gruptan çıkmayı belirlediğimize göre Manchester deplasmanına kimse kolay kolay 3 puan yazmamıştır. Ama alınabilecek puan ya da puanlar çok önemli. Kaybetmememek, puandan ziyade psikolojik olarak takımı rahatlatır. Daha Manchester Cehennem'e gelecek. 1993 yılında da favorilerdi. Erkenden 2-0 olmuştu ama son gülen biz olmuştuk. Gene favoriler ama bu tek ihtimali olanların hikayesi.

Manchester'ın evinde neredeyse yenemediği takım yok. İmparator'un da dediği gibi; yenilmek kolay, yenmek olay. 

'Arif'in Manchester'a attığı gol' olarak literatüre giren ve fenomen olan yeni cümleler yaratmak dileğiyle...

Kazanacaklar, kazanmak için uğraşacaklar ama netice ne olursa olsun gönlümüzde hep kazandılar, hep şampiyonlar. Allah yardımcıları olsun.






Real Madrid 3 - Manchester City 2 | Futbol Bu!




La Liga'ya son yılların en kötü başlangıcını yapan ve daha şimdiden Barcelona'nın 8 puan gerisine düşen son şampiyon Real Madrid, İngiltere şampiyonu Manchester City karşısına sürpriz bir kadro ile çıktı. Mourinho'nun Sevilla maçından sonra yaptığı açıklamalardan sonra pek de sürpriz diyemeyiz aslında. Öyle ki, Real Madrid'in yedek kulübesinin değeri 205 milyon Euro'yu. Ramos (27), Kaka (65), Benzema (35), Mesut (18), Coentrao (30) ve Modric (30). 

Çıkan kadro iç saha değilde daha çok deplasmanda sahaya sürülecek gibiydi. Essien, Khedira ve Alonso üçlüsü rakibi durdurmada ve preste etkili olabilirdi ama ofansif anlamda özellikle yaratıcılık konusunda yeterli olmayabilirdi ki, öyle de oldu. Sadece Di Maria ve Ronaldo ile ilk yarı etkili olamayan bir Real Madrid vardı. Manchester City ise ilk yarı rakip kaleye ilk yarının son anlarında gidebildi. Net pozisyonları da yoktu. Nasri'nin sakatlanıp çıkması da onları etkiledi. Real Madrid'e karşı koymaya çalıştılar sadece.

İkinci yarı başladığında ziyafette başladı. İki takımda daha fazla adamla saldırdı. Son yarım saatte iki takımda değişiklik haklarını ofansif anlamda kullanınca maç çok hareketlendi. Özellikle Real Madrid'de Mesut, Modric ikilisi Madrid'i ileride rahatlattı. City'nin forveti çiftlemesi, Toure'nin adeta yoktan var ederek sonradan oyuna giren Dzeko'ya asisti görülmeye değerdi. Bu gol Madrid'i iyice ateşledi. Maçın başından beri Ronaldo gibi sürekli kaleyi yoklayan Marcelo, harika bir golle maça hemen dengeyi getirdi. Sonrasında Kolarov'un attığı gol ve Benzema'nın kontrolü, dönüşü ve kalite kokan vuruşu ile tekrar maça gelen denge ile maçı izleyenlerin heyecanı ve keyfi de katlandı.

Maçın başında Hart'ı fazlası ile zorlayan ve son dönemde futbolu dışında gündeme gelen Ronaldo, bu sefer Hart'ı avladı ve skoru belirledi. Uzun süredir bu denli heyecanlı, zevkli ve güzel bir maç izlememiştik. Halbuki ilk yarıyı izleyenler beğenmeyip kanalı değiştirmiş bile olabilir. İlk yarı ile ikinci yarı arasında akla kara kadar fark vardı. Real Madrid'in 3 puandan çok galibiyete, hele ki böyle bir galibiyete ihtiyacı vardı. Çünkü geçen sene rekor gol ve rekor puan ile şampiyon olan takımdan yeller esiyordu. Mourinho, ortada bir 'takım' olduğundan bile şüpheliydi. İlk yarıda kadro gereği fazla organize olamadılar ama ikinci yarı özellikle değişikliklerden sonra takım rayına oturdu. Mükemmel bir ikinci yarı izledik. İki takımda izleyenlere istediğini verdi.

Gidiyor derken dönen maçın yorumu da Jose Mourinho'dan geliyor; ''Takımın DNA'sı geri geldi''. Real Madrid bu galibiyetle Şampiyonlar Ligi'nde 100. galibiyeti elde eden ilk takım oldu. Üçüncü golden sonra Jose Mourinho'nun sevinci görülmeye değerdi.



16 Eylül 2012 Pazar

Antalyaspor 0 - Galatasaray 4




Milli takım arası sonrası, Manchester United deplasmanı öncesi son yıllarda zorlandığımız bir ekiple oynamak stres yaşamanıza neden olabiliyor. Fatih Terim'in de dediği gibi Şampiyonlar Ligi maçları öncesi ve sonrası her zaman zordur.

Ama bu maç beklenilenin aksine zor değil hazırlık maçı tadında geçti. Takımdaki neredeyse bütün futbolcuların hareket halinde olması, top rakipteyken geri gelip pres yapıp top kapması özellikle Şampiyonlar Ligi öncesi önemli.  Antalyaspor maçında da iyi prova edilmiş oldu. Umut çoğu kez geri gelip top kaptı. Amrabat ilk 11 şansını çok iyi kullandı. İlk golde taçı hızlı kullanıp asist yapması, ikinci goldeki kararlılığı, dördüncü golde ortalığı karıştırması ile maçın adamı oldu diyebiliriz. Böyle bir performansa ihtiyacı vardı. 

4-0 iyi  bir skor olabilir ama özellikle ilk yarı atılan 2 golde de bireysel başarı söz konusuydu. Belki rakibe ciddi pozisyon verilmedi ama rakip kalede de organize bir atak yoktu. 2-0'dan sonra Isaac'in de atılması ile hazırlık maçı havasında geçti kalan dakikalar. Burak, Milli maçta da aşırı hırsı ile dikkat çekmişti. Hatta aşırı hırsı hatalar yapmasına da sebep olmuştu. Bu maçta daha kaliteli işler yaptı. Girer girmez topu kontrol edip, dönerek vuruşu kalite kokuyordu. Frikikten çok şık bir gol attı. 3-0'dan sonra farkın daha da açılmasını önleyen Sammy'i fazlası ile zorlayan isimlerdendi. Kalçadan dönerek vuruşu da güzeldi. Burak, özellikle pas alışverişlerindeki alternatifler arttıkça, yani sadece Selçuk'a bağımlı kalmadıkça daha da etkili olacaktır. Elmander ile uyumu da önemli faktör. Selçuk ve Melo ikilisinin ritmi yavaş yavaş geçen sezon ki haline geliyor. Daha da iyi olmalı. Aydın önceki senelere göre fiziksel açıdan daha iyi durumda ama son vuruş ve son pas tercihlerini daha da geliştirirse formayı kaptırmaz.

Cris'i bu maç ile değerlendirmek yanlış olur. Bir savunma oyuncusu için çok kolay bir maçtı. Tecrübesine diyecek laf yok. Endişe edilen konu hızlı ve seri oyunculara karşı neler yapabileceği, yani fiziği. Semih'in de Şampiyonlar Ligi tecrübesi olmadığını göz önünde bulundurursak, savunmada liderliği ele alacak olan kişi Cris.

Bu maç, Manchester United deplasmanı öncesi çok mu iyi bir prova oldu? Tabii hayır ama özellikle orta saha, forvet oyuncularının formları, takımın hırsı ve 4-0'lık galibiyet morali sevindirici. Bu arada maç boyu mükemmel destek veren tribünleri de unutmayalım. 

Uzun bir aradan sonra Şampiyonlar Ligi maçı oynayacağız. Özlemişiz...

Fatih Terim



Antalyaspor - Galatasaray maçından... Maç yazısı sabaha

8 Eylül 2012 Cumartesi

Hollanda 2 - Türkiye 0 |İNAN'amadık!




Galatasaray ile sezona iyi başlamadığı çok bariz iken, Gökhan'ın yerine Hamit'i Robben'in karşısına koymak, Selçuk İnan'ı kenarda oturtup Tunay ve Sercan'a o kadar süre sabretmek, Burak ve Umut'u tam anlamı ile oynatacak adam olan Selçuk'u ısrarla oyuna almamak, skandal bir değişiklik ile Mevlüt'u sol çizgiye atıp çizgiye inmesini, bire bire girip oyun kurmasını beklemek... hangi hatayı yazayım bilemedim.

Bu denli kötü yakalanmış bir Hollanda savunmasına karşı önde Umut-Burak ikilisi, arkalarında Selçuk ile başlamamanın nedeni 'taktiksel' neden olamaz. Selçuk İnan bırakın oyuna girmeyi, kenarda ısınmadı bile! 

Maçın geneline baktığımızda iki tane çizgiden çıkan, bir tane direkten dönen topumuz ve kaçan pozisyonlar var ama bu pozisyonların neredeyse hepsi rakibin hatasından ya da ölü toplardan geldi. Gerçek anlamda oyun kurup, organize gelme tarzı yapabildiğimiz bir şey yoktu sahada. Selçuk gibi bir oyuncuyu kenarda oturtup, oyuncu değişikliklerinin çoğunu gene orta sahada yapıyorsanız, Selçuk'un yerine oynayan oyuncuların sahada bir şeyler göstermesi gerekiyor. Bu da olmayınca ofansif anlamda Arda dışında çok kısır kaldık. Umut tek başına adeta kendini parçaladı ama istediği hiçbir topu alamadı.

Hollanda takım olarak iyi değildi. Euro 2012 sonrası tam anlamı ile toparlanamamışlar. Özellikle Robben, Sneijder ve Van Persie ile bireysel anlamda etkili olmaya çalıştılar. Robben gibi birebirde geçemeyeceği isim olmayan, fazlası ile süratli bir oyuncunun karşısına Gökhan'ın yerine hazır olmayan Hamit'i koymak ne derece doğru tartışılır. Hollanda'ya karşı bulunan alanlar ve rahatlık Estonya karşısında kolay kolay bulunamayacaktır. Estonya, Hollanda gibi rahat bir takım değil. Deplasmanda elinden geldiğince kapanacak, alan bırakmamaya çalışacaktır. Hollanda bunu yapmadı ve biz bunu Selçuk ile avantaja çeviremedik. Hamit'in aksine sezona iyi başlayan ve Milli Takım'a çağrılmayan Emre Çolak bugün en kötü Sercan ve Tunay kadar oynardı. 

Bu hayal kırıklığının nedeni Hollanda'yı böyle yakalamışken puan alamamak. Salı günü Estonya maçında umarım kazanırız. 

5 Eylül 2012 Çarşamba

Ediz Bahtiyaroğlu Vefat Etti.




Eskişehirsporlu Ediz Bahtiyaroğlu, dün gece geç saatlerde kalp krizi geçirerek vefat etti. Gencecik bir insanın bu şekilde vefat etmesine insan inanmak istemiyor. Merhuma Allah'tan rahmet, sevenlerine başsağlığı dilerim. Türk futbolunun başı sağolsun.

4 Eylül 2012 Salı

İyi ki Doğdun İmparator

Bugün 4 Eylül. Türk futbol tarihini değiştiren adamın, Fatih Terim'in doğum günü. İyi ki doğdun İmparator. İyi ki bizimlesin. Allah seni başımızdan eksik etmesin. 

'Kavga daha büyük, idealler zaten büyük, Galatasaray tek büyük!'


Cris Galatasaray'da



Ujfalusi'nin zamansız sakatlığı 'planları bozdu' demek bana göre yanlış. Bu takım geçen sezonun en az gol yiyen takımıyken bu sezon bu denli kötü savunma yapması pek normal değil. Üstelik Şampiyonlar Ligi de var. Hem sol bek hem de stoper transferi zaten yapılmalıydı ama yönetimin yanlışlarından birisi de, tarih verip transferi geciktirdikten sonra 'çilek' sözü ile beklentiyi kat kat arttırmak oldu. Transferin son günleri Kaka ile geçildi. Asıl transfer gereken mevki unutulmuştu ki, Ujfalusi'nin sakatlığı hatırlamamıza yardımcı oldu.

Avrupa için listelerin bildirileceği son gün kimse as stoperini satmaz. Satmak istemez. Hal böyleyken kısa vadede yapılan acele bir transfer oldu Cris. Umudum De Boer etkisi yaşatmaması. Tecrübesine söylenecek pek söz yok. Hem milli takımda hem de kulüp takımı ile kupa koleksiyonu yapmış neredeyse. 

Ujfalusi geldiğinde de bu denli karamsar bir hava vardı. Ama Ujfalusi hem tecrübesi hem de kalitesiyle defansı toparlayan, Semih'in performansını katlayan etken olmuştu. Geçen sene neredeyse bütün savunma dahil kalecinin de değiştiğini hatırlarsak, bu denli önemli iki mevkinin uzun yıllardır birlikte oynuyor gibi sağlam olması kolay değildi. Cris'de bu etkiyi yaratabilirse kısa vadede ihtiyacı kapatacaktır. Zaten oyuncu ile yapılan sözleşme bile Cris'in 'geçici çözüm' olduğunu kanıtlıyor. 

Ujfalusi, Galatasaray'a futbol oynamak için geldiğini ilk maçında bile göstermişti. Soğukkanlılığı, tecrübesi, defansa verdiği öz güven çok önemliydi. Liderlik vasıfları olan bir oyuncu olduğu için Semih'in performansını da etkiledi. Cris'in de aynı sebeple gelmiş olması önemli olan. Liderlik ve kalite açısından aşağı kalır bir yanı yok. Ama aynı tecrübe De Boer'da da vardı.

Bu sezon hem takım savunmasında hem de bireysel anlamda yapılan hatalar tam anlamı ile canımızı yakmamış olsa da, çilek hayalleri ile boşa geçen zaman canımızı çok yakacak gibi görünüyor. Çünkü sol bek ve stoper transferi beklerken, boşa geçen zamanda beklenmeyen bir sakatlık ile son dakikada Cris geldi. Olası bir sakatlık ya da ceza durumunda özellikle sol bek mevkisinde alternatif yok. Devşirme olacak gibi görünüyor.

Cris'ten elbetteki beklentilerimiz var ama Cris'in bize transferinden ne beklediği de önemli. Para için geldiyse, -35 yaşında zaten ne olcaktı ki denir, kestirip atılır genellikle yapıldığı gibi. Ama Ujfalusi gibi oynamaya geldiyse, kısa vadede yararlı olacaktır. Ne olursa olsun, takımın gerçek bir stoper ve sol bek transferine ihtiyacı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek.

Hayırlı olsun. Umarım başarılır olur.


1 Eylül 2012 Cumartesi

Chelsea 1 - Atletico Madrid 4 | Safkan!




Şampiyonlar Ligi şampiyonu Chelsea ile Avrupa Ligi şampiyonu Atletico Madrid arasında oynanan Süper Kupa maçını 4-1 ile Atletico Madrid kazandı. Hak eden kazandı.

İki takımın oynadığı futbol ile hırslarına ve azimlerine bakacak olursak, Madrid finale, Chelsea hazırlık maçına gelmiş gibiydi. Atletico Madrid maçı başından sonuna kadar domine etti. Topun olduğu yere anında pres yapıp, en kısa sürede topu kazanıp, en hızlı şekilde rakip kaleye gidiyorlar. Fizik-kondisyon açısından harika durumdalar. Chelsea daha ne olduğunu anlayamadan kalelerinde ciddi pozisyonlar ile birlikte golü de gördüler. Madrid'e 45 dakika yetti. Hem Avrupa Ligi'ni hem de Süper Kupa'yı çok rahat kazandılar.

Bilbao maçında formda olduğunu gösteren Falcao, Chelsea'ye de tek başına yetti. Gerçekten inanılmaz bir oyuncu. Safkan bir santrafor. Hava toplarındaki etkisi, her iki ayağını da kullanabilmesi, ikili mücadelelerde yıkılmaması... Golü kokluyor, buluyor, atıyor, durdurulamıyor. Onu izlemek büyük keyif. Üç golü yanı sıra iki topu da direkten döndü.

Maçın son saniyelerine kadar Arda'yı pres yapıp, depar atarken görüyorsak Atleticolu diğer oyuncuları siz düşünün. Arda mental açıdan olduğu kadar, fiziki açıdan da kendisini geliştirmiş. Diego'nun ayrılması ona çok yaramış durumda. Üçüncü golde asisti güzeldi. Diğer pasında Adrian gol yapamadı. Maçın son anlarında ise Emre'nin pasında David Luiz araya girmese 5. gol belki de Arda'dan gelecekti. Sonradan oyuna dahil olan Cristian Rodríguez kısa sürede kalitesini gösterdi. Atletico Madrid çok iyi yapılanıyor ve çok tehlikeli bir takım olmuş durumdalar.


Julio Cesar'ın İnter'e Vedası

Bir dönem formu ile dünyanın en iyi kalecisi olarak gösterilen Julio Cesar, İnter'den ayrılarak Premier Lig ekiplerinden QPR'a transfer oldu. Julio Cesar, neredeyse hıçkıra hıçkıra ağlayarak İnter'e veda ediyor...




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Beğen