27 Ağustos 2012 Pazartesi

Beşiktaş 3 - Galatasaray 3




Son bir kaç haftadır, özellikle son hafta medyanın sürekli rüya takım benzetmeleri ile şişirdiği, Beşiktaş'ın, feda ve stat konusu nedeni ile kendisini fazlası ile gereksiz motive etmesi, takım savunmasının Kasımpaşa maçında korkuttuğu bir hafta geride kalırken derbi geldi çattı. Son yılların en ilginç ve zevkli ilk yarılarından birini izledik. Beşiktaş'ın goller bulması, Galatasaray'ın hemen cevap vermesi, net pozisyonlara girilmesi ama değerlendirilmemesi.

Fenerbahçe maçında bariz şekilde belli olan takım savunması problemi bu maçta da kendini erken gösterdi. Melo'nun kendi kalesine atması, ikinci golde Semih'in, üçüncü golde de Hakan'ın hatası ile neredeyse goller ikram edildi. Yapılan basit hatalar da cabası. Olumlu konulardan birisi Galatasaray'ın gol yediği zaman hemen cevap vermesi. İlk yarıda İnönü deplasmanında 2 gol yedikten sonra hemen eşitliği sağlamak kolay değil. Ama hiç öne geçilememesi takımı etkiledi.

Muslera, Eboue, Semih, Ujfalusi, Hakan, Emre, Melo, Selçuk, Hamit, Elmander, Umut. Geçen seneki takımdan sadece iki oyuncu farklı. Ama İlk yarıdaki Galatasaray ile ikinci yarıdaki Galatasaray arasında gece ile gündüz kadar fark var, aynı geçen seneki Galatasaray ile bu seneki Galatasaray gibi... İlk yarı geriye düşse de yılmayan, presini ve ataklarını sürdüren bir Galatasaray varken, ikinci yarı iki pas yapamayan, topu sürekli kaptıran, kazandıklarını da değerlendiremeyen bir takım görüntüsü verildi. Beşiktaş kullandığı duran top ve kornerlerin neredeyse hepsinde etkili oldu. Bu yan top komikliği ile bırakın Şampiyonlar Ligi'ni, Türkiye'de haşat oluruz.

Muslera geçen seneki gibi iyi başlamadı. Takımın transfere en ihtiyaç duyan bölgesi olan savunmaya sadece Dany'nin transfer edilmesi diğer bir komik detay. Hakan Balta adeta bomba. Melo kesinlikle hazır değil. Kendi kalesine attığı golden sonra moral olarak da etkilendi. Hamit'ten beklentiler elbet var ama şu ana kadar oynadığı oyunla sadece Aydın'ın yedeği olur. Elmander - Umut ikilisi pres ve pozisyona girme sıkıntısı yaşamıyor ama girilen pozisyonları değerlendirmek ciddi sıkıntı. Amrabat tabiri caizse, daha gelmeden taraftar ile yıldızı barışan bir oyuncu oldu. Ama maçta ne yaptığını, yapmak istediğini pek anlayamadım. Ortaları çok kötü, birebirde hiç riske girmedi ve pas hataları yaptı. Bunları en kötü Engin de yapabiliyor zaten. Ujfalusi-Semih ikilisi sanki ilk kez birlikte oynuyor gibi kötü. Bu savunma anlayışını Şampiyonlar Ligi'nde düşünemiyorum.

İkinci yarıda Melo çıkıp, yerine Hamit geçtikten sonra orta sahada kontrolü kaybettik. Bir ara neredeyse orta sahasız oynayıp, savunmayı orta sahaya kadar çıkartıp 60-70 metreden doldur-boşalt yapıldı. Orta saha dörtlüsü olan Amrabat-Selçuk-Emre-Hamit genel olarak ofansif oyuncular. Defansif anlamda rakibi karşılama, geriden oyun kurma işini Hamit de Emre de tam olarak yapamıyor. Melo'nun bir an önce hazır olması gerek. Selçuk'u yanında oynayan oyuncu çok etkiliyor. Gününde bir Melo, Selçuk'un performansını da katlar.

Hepsinden önemlisi de, Galatasaray'ın ve Galatasaraylıların her zaman ayaklarının yere basması gerekli. Medya her zaman gazı verir, kendi kendine balonu şişirir. Sonra kendi şişirdiği balonu kendi patlatır. Maçtan 1 hafta önce yok rüya takım, yok fark atılacak, yok Beşiktaş erken havlu atar, bunlar sadece saçmalık.

Maç sonu Fatih Terim'in de dediği gibi, dersler alınması gereken bir maç oldu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Beğen