31 Ağustos 2012 Cuma
“Bugün de Senin Yüzünden Kaybedelim...”
Sene 1960. İhtilal olmuş Mayıs’ın 27’sinde, askerler gelmiş iktidara. Aradan dört ay geçmiş. Hayat devam ediyordu yine de, özellikle de Mithatpaşa Stadı’nda. Birinci Türkiye Ligi’nin ikincisi yeni oynanmaya başlamıştı o sırada.
Eylül’ün ortası. Yapılan bir ihbar üzerine sekiz gün eksik askerlik yaptığı ortaya çıkıyor Metin Oktay’ın. Sonra da “en şerefli, en mukaddes vazifeyi ihmal etmişsin” denerek cezaevine konuyor. Hem de tam 45 günlüğüne.
Metin Oktay’ın Toptaşı Cezaevi’nde yaşadıkları ayrı bir yazı konusudur. Biz kalemimizin mumunu hapisten çıktığı güne çevirelim.
28 Ekim 1960. Cezaevinin kapısında üç Galatasaraylı var: Turgan Ece, Rüçhan Adlı ve Kamil Altan. Metin Oktay kapıdan çıkınca sarılıp öpüşüyorlar. Gözlerde yaş var.
Ertesi gün Galatasaray’ın Karagümrük’le maçı var. Takım Çekmece’de kampta. Rüçhan Adlı’nın otomobiliyle doğrudan kampa gidiyorlar. Burada tam anlamıyla Galatasarayı’na yeniden kavuşuyor Metin Oktay.
Akşam Beyti’de yemek yeniyor tüm takımla. Ama Gündüz Kılıç sofrayı bir başka donattırıyor o akşam. Kolay mı? Hapisten yeni çıkmış Taçsız Kral. Takım arkadaşları yemek bitince otele dönüyorlar. Ama Baba Gündüz ve oğlu bildiği Metin Oktay yemeğe devam ediyorlar. Rakı içiyorlar, sabahın 3’üne dek.
Sonra da otele dönüyorlar. Baba Gündüz resepsiyona sıkı sıkı tembihte bulunuyor: “Metin Oktay sabah kahvaltısı için kesinlikle uyandırılmayacak. O yorgunluğunu atıncaya kadar uyuyacak.”
29 Ekim 1960. Saat 11.00 suları. Metin Oktay hâlâ uykuda, 45 günün yorgunluğunu çıkarmaya çalışıyor. Baba Gündüz geliyor odasına, uyandırıyor. Sonra da yatağının ucuna ilişiyor. “Biliyorum oynayacak durumda değilsin. Ama seyirci seni görmek istiyor Metin” diyor Gündüz Kılıç. Sonra da devam ediyor: “Karagümrük’e karşı seni oynatmak istiyorum. Üzülme, verebileceğini ver. Sen bize çok maç kazandırdın. Bugün de senin yüzünden kaybedelim. Seni hasretle bekleyen seyirciye ne olur bu saygıyı gösterelim.”
Baba Gündüz böyle konuşur da karşı çıkılır mi hiç? Karşı çıkmadı Metin Oktay. Üç saat sonra sahaya çıktı, antrenmansız ve geceden kalmış vaziyette. Tam iki gol attı o haliyle. Mete Basmacı’nın da bur golüyle Galatasaray Karagümrük’ü, 1960’ın Cumhuriyet Bayramı’nda 3-0 yendi. Yorgunluktan ve dermansızlıktan soyunma odasına kusa kusa gitti Taçsız Kral. Ama, onu seven tribünlerine kavuştuğu için hıçkıra hıçkıra da ağlıyordu.
Kıssadan cümle şu, tarif edilemez bir ruhla dolu bu Galatasaray masalında: “Bugün de senin yüzünden kaybedelim.”
O söz orada duruyor yıllardır, Galatasaray tarihinde.
alıntıdır.
Manchester ... Kolla Kendini!
Türkiye'den Çıktığınız İçin Mutlu musunuz?
Sir Alex Ferguson: Emin olabilirsin... Asla Geri Dönmem...
Şampiyonlar Ligi Kura Değerlendirmesi
Galatasaray, UEFA Şampiyonlar Ligi H Grubu'nda Manchester United , Braga ve CFR Cluj ile eşleti. Maç programı şu şekilde;
19 Eylül 2012 Çarşamba
21.45 Manchester United - Galatasaray
21.45 SC Braga - CFR 1907 Cluj
2 Ekim 2012 Salı
21.45 Galatasaray - SC Braga
21.45 CFR Cluj - Manchester United
23 Ekim 2012 Salı
21.45 Galatasaray - CFR Cluj
21.45 Manchester United - SC Braga
7 Kasım 2012 Çarşamba
21.45 CFR Cluj - Galatasaray
21.45 SC Braga - Manchester United
20 Kasım 2012 Salı
21.45 Galatasaray - Manchester United
21.45 CFR 1907 Cluj - SC Braga
5 Aralık 2012 Çarşamba
21.45 SC Braga - Galatasaray
21.45 Manchester United - CFR Cluj
Kağıt üzerinde güzel kura çektik diyebiliriz. İlk torbadan Milan'ı isterdim ama bize pek yabancı olmayan Manchester United ile eşleştik. Rooney'nin sakatlığı var ama Arsenal'den transfer Robin Van Persie ile Kagawa en ciddi transferleri. Sir Alex önderliğinde her yıl Premier Lig'in olduğu gibi, Şampiyonlar Ligi'nin de favorilerinden. İkinci torbadan çekebileceğimiz en iyi takımlardan birini çektik. Braga daha önce Beşiktaş ile oynamış ve elenmişti. Çok iyi transferler yapmadılar ama zor deplasman olacağı kesin.
Şampiyonlar Ligi kura öncesi üçüncü torbada olmamızı sağlayan takımlardan birisi de Romanya şampiyonu Cluj'du. Basel'i eleyerek Şampiyonlar Ligi'ne kaldılar. Romanya futbolu yükselişte. Fizik olarak iyi durumdalar.
Kilit nokta ilk maçın Manchester deplasmanı olması. O maçtan sonra içeride oynanacak olan Cluj ve Braga maçlarında alınacak galibiyetler bizi çok rahatlatır. Dördüncü maçta olası Cluj galibiyeti ikinciliği garantileyebilir. İçerideki maçları kazanmak çok önemli.
Hedefimiz tabii ki gruptan çıkmak. Ama Ujfalusi'nin sakatlığını düşünecek olursak, saçma çilek sevdasından vazgeçilip, kesinlikle ama kesinlikle savunmaya en az iki takviye yapmak gerekli. Bir sol bek, bir de tecrübeli ve kaliteli stoper alınmalı. Avrupa tecrübesi olmayan Dany-Semih-Gökhan Zan üçlüsü ile bütün sezonun geçmeyeceği barizken, Şampiyonlar Ligi'ni düşünemiyorum. Umarım gereken yapılır.
Çok uzun bir aradan sonra tekrar Şampiyonlar Ligi'ndeyiz. Ali Sami Yen'de Şampiyonlar Ligi Müziğini duymak için sabırsızlanıyorum. Allah utandırmasın...
Etiketler:
Braga,
CFR Cluj,
Galatasaray,
Manchester United,
Şampiyonlar Ligi
Şampiyonlar Ligi Kuraları Çekildi
A GRUBU
1-Porto
2-Dinamo Kiev
3-Paris Saint Germain
4-Dinamo Zagreb
B GRUBU
1-Arsenal
2-Schalke 04
3-Olympiakos
4-Montpellier
C GRUBU
1-AC Milan
2-Zenit
3-Anderlecht
4-Malaga
D GRUBU
1-Real Madrid
2-Manchester City
3-Ajax
4-Borussia Dortmund
E GRUBU
1-Chelsea
2-Shakhtar Donetsk
3-Juventus
4-Nordsjaelland
F GRUBU
1-Bayern Munich
2-Valencia
3-Lille
4-Bate Borisov
G GRUBU
1-Barcelona
2-Benfica
3-Spartak Moskova
4-Celtic
H GRUBU
1-Manchester United
2-Braga
3-Galatasaray
4-Cluj
Geçmiş Olsun Ujfa!
Aylardır takımın savunmada takviyeye ihtiyacı olduğu bir gerçekken, Şampiyonlar Ligi öncesi kaptandan kötü haber geldi. Ön çapraz bağları kopan Ujfalusi, 4-5 ay oynayamayacak. Yaşını ve sakatlığının zorluğunu düşünecek olursak, futbolu bırakma ihtimali bile var.
Hal böyleyken, zaten savunma ihtiyacı zaten varken, transfer artık zorunlu hale geldi. Kesinlikle ama kesinlikle en az 1 tane iyi stoper alınmalı. Aynı şekilde sol bekte. Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ne katılamamasından gelen parayı da düşünürsek, kalan bir kaç günde nokta atışı gerekiyor. Bu vesile ile gereksiz 'çilek' sevdasından vazgeçilip, doğru tercih yapılır umarım. Yoksa Avrupa tecrübesi olmayan Dany-Semih ikilisi ve sakatlıklardan fazlası ile çeken Gökhan Zan üçlüsü ile bu sezon bitmez.
Ujfalusi'ye geçmiş olsun diyelim. Umarım en hafif şekilde atlatıp, geri döner.
30 Ağustos 2012 Perşembe
Şampiyonlar Ligi Kura Öncesi
Öncelikle şunu belirtmek gerekirki çok özledik! 6 yıl aradan sonra olmamız gereken teknik kadro ile olmamız gereken yerdeyiz. Ali Sami Yen'de Şampiyonlar Ligi müziğini duymak istiyor insan. Düşündükçe tüyler diken diken oluyor.
Cluj'un Basel'i elemesi ile birlikte üçüncü torbadan katılacağımız Şampiyonlar Ligi kura çekimi bugün TSİ 18:45'de.
1. Torba: Chelsea, Barcelona, Man United, Bayern, Real Madrid, Arsenal, Porto ve Milan
2. Torba: Valencia, Benfica, Shakhtar Donetsk, Zenit St. Petersburg, Schalke 04, Manchester City, Braga ve Dinamo Kiev
3. Torba: Olympiakos, Ajax, Anderlecht, Juventus, Lille, Spartak, PSG ve Galatasaray
4. Torba: Cluj, Celtic, B.Dortmund, BATE, D.Zagreb, Malaga, Montpellier ve Nordsjælland
3. torbada olmamız elbette avantaj. Grup tahmini yapmadan önce hedefi belirlemek gerekir. Bana göre Galatasaray, Avrupa'da tekrar kalıcı olmalı. Yani artık üç,beş senede bir değil, eskiden olduğu gibi sürekli Şampiyonlar Ligi arenasında olmalı. Biz öyle büyüdük çünkü... Ünal Aysal'ın da dediği gibi ilk hedef gruplardan çıkmak.
Bizim için en zor kura şüphesiz Barcelona/Real Madrid - Manchester City- Dortmund grubu olur. Benim içimden geçen kura ise, Milan, Schalke 04, Zagreb
Şampiyonlar Ligi'nde grup maçları 18-19 Eylül tarihlerinde başlayıp, 4-5 Aralık'ta oynanacak maçlarla tamamlanacak.
Pique'nin Ronaldo İle İmtihanı
İspanya Süper Kupası'nda, ilk maçta deplasmanda 3-2 mağlup olup, kendi evinde de 2-1 kazanarak şampiyon olan Real Madrid'de, Cristiano Ronaldo ilk maçta olduğu gibi rövanşta da golünü attı. Ama ne gol! O pas, o depar, Pique'nin aklı ile beraber topu da önüne alışı, akabinde gelen gol ve o sevinç...
Real Madrid 2 - Barcelona 1 | Şampiyon
İspanya Süper Kupası İlk maçı sonrası yazdığım yazıda da belirtmiştim. Maç 4-1 olabilecekken Casillas'ın kurtarışı sonrası dönen topun Valdes'in de hatası ile 3-2'ye gelmesi kupanın kaderini değiştirdi. Son yıllarda Real Madrid - Barcelona maçlarında yaşanan durum bu maçta da yaşandı. Madrid deplasmanda sonuç fark etmeksizin oynadıktan sonra, kendi evindeki maça muhteşem başlıyor ve kısa sürede golü bulan taraf oluyor.
Bu maçta aynı şekilde oldu ve bana biraz geçen sezon Ali Sami Yen'de oynanan ve Fenerbahçe'yi 3-1 yendiğimiz derbideki ilk yarıyı hatırlattı. Her ne kadar o maçta golü geç bulmuş olsak da, Real Madrid gibi harika başlamıştık. Kısa sürede 2-0 öne geçen Madrid, Pepe'nin verilmeyen golü ile tarihi farka gidebilirdi. Adriano'nun kırmızı kartı ile de fazlasıyla rahatladılar.
Pepe'nin Real Madrid takımı için ne denli önemli olduğunu gördüğümüz bir maç oldu. Marcelo'ya da değinmek gerek, çok iyi bir maç çıkarttı. Özellikle ilk 35 dakikalık kesimde tarihi fark kaçtı diyebiliriz. Maç boyunca direkten dönen toplar, kaçan onca pozisyon var. Messi'nin ilk yarının sonlarına doğru gelen golü Barcelona'nın maça tutunmasını sağladı ama yeterli olmadı. Ligde 2 maçta da alınamayan galibiyet sonrası Mourinho oyuncularını iyi motive etmiş.
Tottenham ile 120'den fazla maça çıkan Modric hiç kupa kazanamazken, Real Madrid forması ile 10 dakika oynayıp kupa kazanması ise ilginç oldu.
Etiketler:
Barcelona,
El Clasico,
İspanya Süper Kupa,
Real Madrid
28 Ağustos 2012 Salı
27 Ağustos 2012 Pazartesi
Beşiktaş 3 - Galatasaray 3
Son bir kaç haftadır, özellikle son hafta medyanın sürekli rüya takım benzetmeleri ile şişirdiği, Beşiktaş'ın, feda ve stat konusu nedeni ile kendisini fazlası ile gereksiz motive etmesi, takım savunmasının Kasımpaşa maçında korkuttuğu bir hafta geride kalırken derbi geldi çattı. Son yılların en ilginç ve zevkli ilk yarılarından birini izledik. Beşiktaş'ın goller bulması, Galatasaray'ın hemen cevap vermesi, net pozisyonlara girilmesi ama değerlendirilmemesi.
Fenerbahçe maçında bariz şekilde belli olan takım savunması problemi bu maçta da kendini erken gösterdi. Melo'nun kendi kalesine atması, ikinci golde Semih'in, üçüncü golde de Hakan'ın hatası ile neredeyse goller ikram edildi. Yapılan basit hatalar da cabası. Olumlu konulardan birisi Galatasaray'ın gol yediği zaman hemen cevap vermesi. İlk yarıda İnönü deplasmanında 2 gol yedikten sonra hemen eşitliği sağlamak kolay değil. Ama hiç öne geçilememesi takımı etkiledi.
Muslera, Eboue, Semih, Ujfalusi, Hakan, Emre, Melo, Selçuk, Hamit, Elmander, Umut. Geçen seneki takımdan sadece iki oyuncu farklı. Ama İlk yarıdaki Galatasaray ile ikinci yarıdaki Galatasaray arasında gece ile gündüz kadar fark var, aynı geçen seneki Galatasaray ile bu seneki Galatasaray gibi... İlk yarı geriye düşse de yılmayan, presini ve ataklarını sürdüren bir Galatasaray varken, ikinci yarı iki pas yapamayan, topu sürekli kaptıran, kazandıklarını da değerlendiremeyen bir takım görüntüsü verildi. Beşiktaş kullandığı duran top ve kornerlerin neredeyse hepsinde etkili oldu. Bu yan top komikliği ile bırakın Şampiyonlar Ligi'ni, Türkiye'de haşat oluruz.
Muslera geçen seneki gibi iyi başlamadı. Takımın transfere en ihtiyaç duyan bölgesi olan savunmaya sadece Dany'nin transfer edilmesi diğer bir komik detay. Hakan Balta adeta bomba. Melo kesinlikle hazır değil. Kendi kalesine attığı golden sonra moral olarak da etkilendi. Hamit'ten beklentiler elbet var ama şu ana kadar oynadığı oyunla sadece Aydın'ın yedeği olur. Elmander - Umut ikilisi pres ve pozisyona girme sıkıntısı yaşamıyor ama girilen pozisyonları değerlendirmek ciddi sıkıntı. Amrabat tabiri caizse, daha gelmeden taraftar ile yıldızı barışan bir oyuncu oldu. Ama maçta ne yaptığını, yapmak istediğini pek anlayamadım. Ortaları çok kötü, birebirde hiç riske girmedi ve pas hataları yaptı. Bunları en kötü Engin de yapabiliyor zaten. Ujfalusi-Semih ikilisi sanki ilk kez birlikte oynuyor gibi kötü. Bu savunma anlayışını Şampiyonlar Ligi'nde düşünemiyorum.
İkinci yarıda Melo çıkıp, yerine Hamit geçtikten sonra orta sahada kontrolü kaybettik. Bir ara neredeyse orta sahasız oynayıp, savunmayı orta sahaya kadar çıkartıp 60-70 metreden doldur-boşalt yapıldı. Orta saha dörtlüsü olan Amrabat-Selçuk-Emre-Hamit genel olarak ofansif oyuncular. Defansif anlamda rakibi karşılama, geriden oyun kurma işini Hamit de Emre de tam olarak yapamıyor. Melo'nun bir an önce hazır olması gerek. Selçuk'u yanında oynayan oyuncu çok etkiliyor. Gününde bir Melo, Selçuk'un performansını da katlar.
Hepsinden önemlisi de, Galatasaray'ın ve Galatasaraylıların her zaman ayaklarının yere basması gerekli. Medya her zaman gazı verir, kendi kendine balonu şişirir. Sonra kendi şişirdiği balonu kendi patlatır. Maçtan 1 hafta önce yok rüya takım, yok fark atılacak, yok Beşiktaş erken havlu atar, bunlar sadece saçmalık.
Maç sonu Fatih Terim'in de dediği gibi, dersler alınması gereken bir maç oldu.
Nuri Şahin Liverpool'da
Nuri bilmecesi çözüldü. Real Madrid'de kalacak mı, Arsenal'e mi gidecek yoksa Liverpool mu? derken Nuri, Liverpool'a kiralandı. Bence doğru olanı da yaptı. İngiltere mutlaka tecrübe kazandıracaktır. Liverpool'a gitmesine ayrıca sevindim. Hayırlı olsun.
24 Ağustos 2012 Cuma
Metin Kurt'u Kaybettik
Galatasaray'ımızın unutulmaz isimlerinden güzel insan Metin Kurt'u kaybettik. Başımız sağolsun.. Artık yapayalnızız ceza sahasında...
Metin Kurt; "İspanyol diktatör Franko, Madrid’teki Barnebau stadını yaptırırken, bana 100 bin kişilik bir uyku tulumu yaptırın demiştir. AKP de Arena Stadı’ndan uyku tulumu imal etmeye çalışmış, fakat oyuna gelmeyen Galatasaray taraftarının ıslıklı protestosuyla karşılaşmıştır. Galatasaray taraftarının ıslıklı tepkisi, diktatörlük isteyen zihniyetin, padişahlık özentilerinin heveslerini kursağında bırakmıştır. Başbakan stad açılışını, siyasi bir şova çevirmeye çalışmış, ancak 8 yıllık iktidarının yıkım politikalarından usanan halkımızın tepkisi, Galatasaray taraftarının aracılığı ile yüzüne vurulmuştur. Burada olmamızın asıl nedeni ise, bu protesto kadar önemli olduğunu düşündüğümüz, protesto sonrası, yaşanan gelişmelerdir. Stadlara siyaset girmeyecek klişesi ardına saklanarak, stadları kendi gerici siyasal emelleri için kullanmaya kalkanların, buna izin verilmediğinde sergiledikleri tavır utanç vericidir. Sporseverlere dönük adeta bir cadı avı başlatılmıştır. En küçük bir şiddet içermeyen bu demokratik tepki karşısında, iktidar ve yandaşlarının tavrı, aslında nasıl bir ülke ve toplum istediklerini de açık biçimde göstermektedir.
Galatasaraylı kardeşlerimiz, tüm sporseverler ve biz spor emekçileri biliyoruz ki; Arena stadından dolayı tek borcumuz, başta stadın inşası sırasında hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize olmak üzere, emekçi halkımızadır. Bu stad halkın parasıyla, emekçinin alınteri ile var edilmiştir. Kimsenin babasının malı değildir. Sporseverler içinde provokatör arayanlar önce kendi yarattıkları bataklığın hesabını vermelidir. Bizler spor emekçileri ve gerçek sporseverler olarak bu maçta tarafız. Bu maçı alacağız...''
Metin Kurt; "İspanyol diktatör Franko, Madrid’teki Barnebau stadını yaptırırken, bana 100 bin kişilik bir uyku tulumu yaptırın demiştir. AKP de Arena Stadı’ndan uyku tulumu imal etmeye çalışmış, fakat oyuna gelmeyen Galatasaray taraftarının ıslıklı protestosuyla karşılaşmıştır. Galatasaray taraftarının ıslıklı tepkisi, diktatörlük isteyen zihniyetin, padişahlık özentilerinin heveslerini kursağında bırakmıştır. Başbakan stad açılışını, siyasi bir şova çevirmeye çalışmış, ancak 8 yıllık iktidarının yıkım politikalarından usanan halkımızın tepkisi, Galatasaray taraftarının aracılığı ile yüzüne vurulmuştur. Burada olmamızın asıl nedeni ise, bu protesto kadar önemli olduğunu düşündüğümüz, protesto sonrası, yaşanan gelişmelerdir. Stadlara siyaset girmeyecek klişesi ardına saklanarak, stadları kendi gerici siyasal emelleri için kullanmaya kalkanların, buna izin verilmediğinde sergiledikleri tavır utanç vericidir. Sporseverlere dönük adeta bir cadı avı başlatılmıştır. En küçük bir şiddet içermeyen bu demokratik tepki karşısında, iktidar ve yandaşlarının tavrı, aslında nasıl bir ülke ve toplum istediklerini de açık biçimde göstermektedir.
Galatasaraylı kardeşlerimiz, tüm sporseverler ve biz spor emekçileri biliyoruz ki; Arena stadından dolayı tek borcumuz, başta stadın inşası sırasında hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize olmak üzere, emekçi halkımızadır. Bu stad halkın parasıyla, emekçinin alınteri ile var edilmiştir. Kimsenin babasının malı değildir. Sporseverler içinde provokatör arayanlar önce kendi yarattıkları bataklığın hesabını vermelidir. Bizler spor emekçileri ve gerçek sporseverler olarak bu maçta tarafız. Bu maçı alacağız...''
Geçmiş Olsun Engin Baytar
Engin Baytar arabası ile kaza yapmış. Araba tanınacak halde değil ama Allah'tan Engin'e bir şey olmamış. Geçmiş olsun Engin Baytar...
Cristiano Ronaldo Yine Tarihe Geçti!
Nou Camp'ta 3-2 sona eren İspanya Süper Kupası ilk maçında, Real Madrid'in ilk golünü atan Cristiano Ronaldo, Nou Camp'ta üst üste 4 maçta da gol atan ilk Real Madridli futbolcu olarak kulüp tarihine geçti.
Bi Güzellik Yapsana!
Foto belki de İspanya Süper Kupası'nın kaderini değiştiren foto... Maç 4-1'e gelebilecekken Casillas'ın %100'lük golü çıkarması, akabinde hemen gelişen atakta Valdes'in laubaliliğini iyi değerlendiren Di Maria'nın durumu 3-2'ye getirmesi. Bir nevi Valdes bi güzellik yaptı!
İspanya Süper Kupası ilk maçında Barcelona evinde Real Madrid'i 3-2 yendi. Tatsız ve Real Madrid'in fazlası ile etkisiz olduğu bir ilk yarıdan sonra daha iyi bir ikinci yarı izledik. Ronaldo'nun attığı gol ile tabiri caizse maçın üzerindeki ölü toprağı kalktı. Pedro'nun ofsayttan attığı gol ile gelen cevap oyunun hareketlenmesine sebep oldu. Ronaldo'nun istediği topları alamaması, Mesut ve Benzema'nın çok kötü performans göstermesi, Pepe'nin yokluğu derken Madrid sadece ikinci yarının bazı bölümlerinde etkili olabildi.
Barcelona ise maçın adamı olan İniesta önderliğinde bir attığı kadar da kaçırdı. Guardiola'nın ayrılmış olmasının fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Tito da o ekipten birisiydi ve aynı sistem ile devam ediyor.
Ligin ilk maçında da tam anlamı ile hazır görünmeyen Madrid, Barcelona karşısında da iyi görüntü vermedi. Rövanş maçında 3-2'lik skor ile oynayacak olmak kötü değil. Ama özellikle ilk yarıdaki performans ortaya koyulursa Barca'nın Barnebau'da kupa kaldırması da sürpriz değil.
21 Ağustos 2012 Salı
Galatasaray 2 - Kasımpaşa 1
Maçla ilgili elbette yazılacak bazı şeyler var. Dany'nin güven vermemesi ve goldeki bariz hatası, takım savunmasının geçen sezona göre sırıtması, her ne kadar muhteşem oynayarak maçın yıldızı da olsa, Emre dışında geçen seneki oyunu açabilme, pozisyon yaratabilme sorununun devam ediyor olması, Aydın'ın etkili oluşu, Umut'un Süper Kupa maçından sonraki güzel formunu devam ettirmesi, Hamit'in yerini yadırgaması ve kötü başlaması, Hamit'in durumunun Selçuk'u da etkilemesi, takımın transfere ihtiyaç duyduğunun gün gibi ortada olması vs vs... Maddeler uzar gider ama insanın yazası gelmiyor.
Maç sonu harika konuşan İmparator'un da dediği gibi, Gaziantep'te yaşananlardan sonra insan futbol konuşmaya utanıyor. Ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet dilerim. Başımız sağolsun...
17 Ağustos 2012 Cuma
Van Persie'nin Ardından
Bir süredir Arsenal'den ayrılması beklenen Robin Van Persie, Manchester United'a transfer oldu. Arsenalli taraftarlar, Van Persie'nin formasını yakarken, Emirates Stadyumu'nun karşısına da "Van Persie ortadan kaldırma" stickerları yapıştırıyor.
16 Ağustos 2012 Perşembe
Süper Kupa Maçından...
Etiketler:
Eboue,
Fenerbahçe,
Galatasaray,
Süper Kupa,
Umut Bulut
15 Ağustos 2012 Çarşamba
2012 - 2013 Sezonu Öncesi Galatasaray Analizi
Hak edilen lig şampiyonluğu ve yeni sezon öncesi kazanılan Süper Kupa şampiyonluğu ardından geçen sezon öncesine göre Galatasaray çok daha rahat, kendine güvenen ve iddialı bir şekilde giriyor. Tarihinin en kötü dönemlerini geçirdikten sonra yeni yönetim, yeni teknik heyet ve sıfırdan kurulan takımın bir yerden patlak vermesi beklendi ama beklentiler boşa çıktı. Geçen sene takım sıfırdan kurulacağı için neredeyse bütün mevkilere birden fazla transfer gerekiyordu. 1-2 tanesini saymazsak, ekonomik imkanlar dahilinde yapılabilecek en iyi transferler yapıldı diyebiliriz. Galatasaray'ın bu seneki en büyük avantajlarından birisi şampiyon olan kadroyu koruması ve iskelet kadroya iyi takviyeler yapması.
Gelenler
- Umut Bulut (Kiralık- Toulouse)
- Burak Yılmaz (Trabzonspor)
- Dany Nonkeu (Gaziantepspor)
- Hamit Altıntop (Real Madrid)
- Nordin Amrabat (Kayserispor)
- Felipe Melo (Kiralık - Juventus)
Gidenler
- Ayhan Akman (Futbolu bıraktı)
- Servet Çetin (Eskişehirspor)
- Aykut Erçetin
- Bogdan Stancu (Orduspor)
- Pino
- Kazım (Kiralık - Blackburn)
- Mehmet Batdal (Kiralık - Bucaspor)
- Yiğit Gökoğlan (Kiralık - Antalyaspor)
- Ahmet Kesim (Kiralık - Aydınspor)
- Bilal Özhan (Kiralık - Kayseri Şekerspor)
Kale
Taffarel ve Mondragon'dan sonra (bu arada Mondragon 41 yaşında Kolombiya Milli Takımı'na çağrıldı.) kalede bir 'arayış' içinde olunduğu barizdi. Sürekli geçiştirilen gerçek bir kaleci transferlerinden sonra Muslera beklentileri fazlası ile karşıladı. Copa America'da şampiyon olan Uruguay'daki iyi performansının transfer döneminde başka kulüplerin ilgisini çekeceği endişelerine rağmen transferi bitirilmişti. Tanımadığı bir ülkede, tanımadığı bir takım, teknik heyet ve yeni defans hattı ile ilk kez oynamasına rağmen 1-2 haftalık bocalama dönemi dışında her zaman güven verdi. Taffarel önderliğinde Ufuk'un ve Eray'ın da çok daha iyi gelişeceğini düşünüyorum.
Savunma
Hem Avrupa hem de Türkiye'yi düşündüğümüzde beni en çok endişelendiren mevki defans hattı. Geçen sene savunmanın çoğu zaman iyi gözükmesinin ana nedenlerinden biri takım savunmasının ve presin iyi yapılmasıydı. Bank Asya'ya kiralanacakken, Fatih Terim tarafından şans verilen Semih'in, tatil yapmaya geldiği sanılan Ujfalusi ile iyi ikili olması sürpriz oldu. Gerçek bir lider olan Ujfalusi'nin, tecrübesiyle Semih'e saha içindeki yardımı Semih'in performansını katladı. Sadece Galatasaray değil, Milli Takım da iyi bir stoper kazandı. Geldiği ilk zamanlar farklı mevkilerde denenen, ama asıl yerine geçince kendi gibi bizi de rahatlatan, Afrika Kupası'na gittiğinde eksikliğini fazlası ile hissettiğimiz Eboue, savunmada en güvenilen isimlerden. Formunu yavaş yavaş toparlayan Hakan Balta'ya bir şey olması durumunda sol beki ciddi anlamda doldurabilecek kimse yok. Bir 'çilek' sevdası tutturulmuş gidiliyorken, transfer gereken gerçek mevkiye henüz transfer yapılmadı. Gaziantepspor'dan transfer edilen Dany, Türkiye için iyi bir alternatif ama Avrupa için Semih gibi tecrübesiz durumda. Fazla şans bulacaklarını zannetmesem de, Çağlar, Sabri, Gökhan rotasyonda olacak.
Orta Saha
Mükemmel bir sezon geçiren Melo - Selçuk ikilisi dışında geçen sene Galatasaray'ın başının en çok ağrıdığı mevki orta sahaydı. 4-4-2 sisteminde kanatlarda oynayan Emre ve Engin devşirme olarak ellerinden geleni yapsalar da, özellikle deplasmanlarda sıkıntı yaşandı. Kitlenen oyunu açabilecek, adam eksiltip, pozisyon hazırlayabilecek bir oyuncu sıkıntısı sürekli hissedildi. İyi bir transfer beklenirken Kazım'ın da devre arasında takımdan ayrılması beklenmeyen bir etki yarattı ve Aydın Yılmaz tekrardan şans buldu. Amrabat ve Hamit transferleri iyi uyum sağladığı takdirde bu eksikliği giderecektir. Ödenen bonservisi çok yüksek bulsam da, Amrabat bileklerine hakim, adam eksiltebilen ve dikine oynayabilen potansiyeli yüksek bir oyuncu. Fatih Terim'in ısrarla istemesinin bir sebebi vardır. Hamit ise tam bir joker. Sağ bek dahil orta sahanın neredeyse her yerinde oynayabiliyor, sakatlanmazsa önemli bir koz olacaktır. Gönderilmesi gerektiğini düşündüğüm Riera dışında, Culio, Ceyhun, Yekta, rotasyondaki isimler.
Forvet
Forvet hattından önce Elmander ile ilgili bir-iki şey söylemek gerekir. Türkiye'de oyuncular bonservis bedellerine, aldıkları paralara göre rağbet gördüğü için, bonservis ödenmeden alınan Elmander'den beklentiler düşüktü. İngiltere ve Fransa liglerinde oynamasına rağmen fazla ön plana çıkan bir isim değildi. Ama müthiş bir sezon geçirdi. Bu denli savaşan, sahada her şeyini veren, enerjisi hiç bitmeyen bir oyuncu izlemeyi özlediğimizi hatırlattı. Devre arasında gelen ve kısa sürede iyi performans gösteren Necati, gönderilmesini düşündüğüm Baros, mental açıdan halen yeterli olmayan Sercan dışında, 2011-2012 sezonu gol kralı Burak Yılmaz ve Umut Bulut transferleri forvet hattını biraz şişirdi. Süper Kupa maçındaki Selçuk-Umut ikilisinin mükemmel performansı, Selçuk-Burak ikilisinin buluşmasını gittikçe meraklandırıyor. Elmander gibi hücum presi iyi yapıp, rakip defansı sürekli rahatsız eden bir oyuncuya partner olarak bitiricilik işini yapabilecek birisi gerekiyor. Bu konuda da Burak ile Umut yarışacak gibi.
Spor Toto Süper Lig
İskeletin korunması dışında yapılan iyi transferler şüphesiz Galatasaray'ı favori yapıyor. Geçen seneye göre rotasyonda daha iyi isimlerden mevcut. Üç kulvarda mücadele edileceği göz önüne alınırsa mutlaka fayda sağlayacaktır. Takımın fizik-kondisyonunda da gözle görülür bir artış mevcut. Çok değil 1-2 sene önce maçları, puanları değil umutlarını kaybeden bir Galatasaray varken, Fatih Terim'in gelmesi ile her şeyden önce güvenini ve kimliğini tekrar kazanan bir Galatasaray var. Takım gol yese, geriye düşse de Galatasaraylılar fazla endişelenmiyor, 'biz de atar, karşılık veririz' diyebiliyor, kaybetse de takımının kazanmak için elinden geleni yaptığını biliyor en azından. Bunu da başaran Fatih Terim'den başkası değildir. Sadece yönetimin ve teknik heyetin değil, takımın neredeyse tamamının değişmesinden sonra bile ilk defa birlikte oynayan oyuncuların sanki uzun yıllardır birlikte bir takım gibi oynamasını sağlamak takdir edilesi.
Şampiyonlar Ligi
Hayatta olduğu gibi futbolda da gerçekçi olunmalı. Galatasaray tam 6 sene sonra Şampiyonlar Ligi'ne katılacak. Elbette Avrupa Şampiyonluğunun tekrarlanması en büyük dileğimiz ama hemen çıkıp Şampiyonlar Ligi Kupası'nı alacağız derseniz bu sadece iyimser bir temenni olur. Fatih Terim'in 1996-2000 yılları arasında yaptığı gibi, iyi bir iskelet, jenerasyon oluşturulmalı ki, onun için uğraşılıyor. Gruplardan çıkmak, en kötü ihtimalle Avrupa Ligi'ne gitmek, ilk etapta Avrupa'da başarı olarak nitelendirilebilir. İnşaata direkt çatıdan değilde temelden başlayıp, iyi ekiple bu sene gruplardan çıkmak, daha sonra iyi takviyeler ile üst turlar hedeflenmeli. Aynı şekilde Avrupa Ligi'nde de.
Toparlayacak olursak, uzun bir süreden sonra Galatasaray sezon öncesini iyi geçirdi. Süper Kupa dopingi ile de lige moralli giriyor. Savunmaya halen transfer gerekiyor. Son oynanan Süper Kupa maçındaki gibi, golü yiyip, üstüne 10 kişi kaldığında bile pes etmeyen, pres yapıp sürekli saldıran, rakibini sahasına hapseden bir Galatasaray maçı kazanamasa zevkli maçlar izlettirecektir.
13 Ağustos 2012 Pazartesi
Süper Kupa Final: Galatasaray 3 - Fenerbahçe 2
Final aynı geçen sene oynanan Galatasaray - Fenerbahçe maçlarının özeti gibiydi. Genel olarak daha iyi oynayan ve pozisyonlara giren, ezen bir Galatasaray, rakibinin baskısına cevap veremeyen, aşırı yavaş ve kontrollü olan ama her şeye rağmen gol bulabilen bir Fenerbahçe.
Final kadrosu açıklandığı zaman geçen seneden sadece 3 farklı isim vardı. Muslera, Hakan, Semih, Dany, Eboue, Engin, Hamit, Selçuk, Emre, Umut, Elmander. Ujfalusi ve Melo olsa sayı daha da az olabilirdi. Transfer sezonunda başarılı olmuş kadroya iyi takviye yapmak kadar, o kadroyu korumak da önemlidir ki, Galatasaray bunu başarabildi. Bazı oyuncular değişmiş olabilir ama değişmeyen tek şey Fatih Terim'in geçen sene zorda olsa temellerini attığı oyun yapısı oldu. 2-1'den sonra Fenerbahçe'nin hemen beraberlik golünü bulması, akabinde Engin'in atılmasıyla sayısal üstünlük ile beraber oyun üstünlüğünün de Fenerbahçe'ye geçmesi bekleniyordu ama öyle olmadı. 10 kişi kalan Galatasaray'da oyuna giren oyuncular, Amrabat, Aydın, Necati. Üçü de ofansif oyuncu. Defansa, orta sahaya takviye yapmak varken halen hücumu düşünmek, sanki rakip 10 kişiymişçesine baskı altına almak, net pozisyonlar bulmak, sürekli çıkın! demek Fatih Terim gibi üst düzey bir hocanın eseri.
Kupayı hak eden kazandı. Geçen sezon bizi mest eden rakip sahada takım olarak önde basma olayını bu maçta da gördük. Elmander zaten bu işi harika yapıyorken, Umut gibi hızlı, çevik, güçlü bir oyuncu ile pres daha net görüldü. Benim çekincem, rakip defansı bozan iki oyuncunun pozisyonları değerlendirme kabiliyetiydi. Umut bunu muhteşem yaptı ve maçın adamı oldu. Fenerbahçe stoperleri Bekir ve Egemen çoğu zaman neye uğradığını şaşırdı. Fazlası ile pas hatası yaptılar ki, istenen de buydu. Emre, Selçuk, Hamit, Enginli orta saha 4lüsü genel olarak hücum oyuncuları ve Melo'nun görevini yer yer Engin, yer yer Hamit yapmaya çalıştı. Bu denli ofansif orta saha hücumsal anlamda etkisini gösterdi ama defansif anlamda sıkıntı çektirir. Hamit sağ çizgide daha iyi olacaktır. Selçuk - Umut ikilisinin uyumu ortadayken, Selçuk - Burak ikilisinin performansı en çok merak edilen durumlardan
Ujfalusi liderliğinden yoksun savunmada Dany bir kaç pozisyon dışında fazla sırıtmadı. Bunda Fenerbahçe'nin etkisizliğinin de etkisi vardı şüphesiz. Eboue her zamanki gibi güven veriyor. Semih gayet iyi durumda ama özellikle Şampiyonlar Ligi için gelişmesi gerek. Geçen seneden beri düzelme belirtileri gösteren Hakan Balta, belirtilerine devam ediyor.
Neredeyse maçın önüne geçen konu ise Engin Baytar. Neden atıldığı bilinmiyor ama muhtemelen Cüneyt Çakır'a söylediği sözler yüzünden. Atılmaması lazım ama kart çıktıktan sonra yaptığı hareketlerin savunulacak bir tarafı yok. Haksız olarak kart gördüğünü düşünebilirsin ama tepki bu olamaz. Geçen sene 1-2 olay dışında Engin'in hep futbolunu konuştuk. Yeni sezon açılışında bu olayın yaşanması şanssızlık. Gereken ceza kesinlikle verilmeli. Kupayı kazandığımız için belki etki hafifletici oldu ama ezeli rakibine karşı bir final karşılaşmasında maçın bitmesine yarım saat varken takımını eksik bırakmak basit bir şey değil. O andan sonra Fenerbahçe maçı kazansaydı bugün Engin için neler söyleneceğini tahmin etmek zor değil.
Çok değil 1-2 sene önce maçları, puanları değil umutlarını kaybetmiş bir Galatasaray varken İmparator'un gelmesi ile her şeyden önce umudunu ve kimliğini tekrar kazanan bir Galatasaray var. Takım gol yese de, geriye düşse de Galatasaraylılar fazla endişelenmiyor, 'biz de atarız, karşılık verebiliriz' diyebiliyor. Bunu da başaran Fatih Terim'den başkası değildir. Güven duygusu hayatta olduğu kadar futbolda da çok önemli. Bu arada sistemden, taktikten bahsettik ama takımın fiziksel üstünlüğü de çok barizdi.
Sezona kupa ile başlamak çok güzel. Devamı gelir umarım. Meşaleler harikaydı ama keşke sahaya atılıp yasakçı zihniyete malzeme verilmeseydi.
Benim için kupanın fotosu budur.
12 Ağustos 2012 Pazar
Süper Kupa Öncesi
Öncelikle çok özledik... Bu aralar elbet gerekli ama armayı, renkleri, mabedi, takımı ne denli özlediğimizi yüzümüze çarpıyor. Takım ile ilgili uzun incelemeyi lig öncesi yapacağım.
Süper Kupa maçı öncesi bir kaç dip not yazalım,
- TFF tarafından bu yıl 6. düzenlenen etklinlikte, Galatasaray ile Fenerbahçe ilk kez karşılaşacak.
- Daha önce yapılan 5 Süper Kupa maçının 2 tanesini lig şampiyonları kazanmıştı.
- TFF tarihi boyunca Süper Kupa'yı kazanan takımın gollerini hep yabancı futbolcular attı.
- Bu maçla birlikte Türkiye'de ilk kez çizgi hakemleri görev yapacak. (Bülent Yıldırım, Hüseyin Göçek)
- Fatih Terim ve Aykut Kocaman takımlarının başında ilk kez Süper Kupa Final'ine çıkacak.
Yapılan transferlerden sonra Fenerbahçe bizden daha ciddi maçlar oynadı. Her ne kadar hazırlık maçlarını kazanmış olsak da, resmi bir maçın havası hele hele Fenerbahçe derbisi çok çok farklı olacaktır. İki takımında iyi oyuncuları var. İki takım arasında geçen sene oynanan bütün maçlar çok zevkli geçmişti. Bizim adımıza geçen sene oynanan bütün maçlarda Fenerbahçe'yi futbol olarak ezmemiz çok güzeldi tabii ama 'futbol şansı' her zamanki gibi onlardan yanaydı.
Burak Yılmaz ve Ujfalusi cezaları nedeni ile, Culio, Baros ve Melo ise İmparator tarafından kadroya alınmadığı için oynayamayacak. Fenerbahçe'de de Gökhan'ın sakatlığı mevcut. Takım olarak iyi oynamamız elbet önemli ama gene Muslera, Eboue, Selçuk ve Elmander'e büyük iş düşüyor.
Rakip Fenerbahçe olunca başka bir şeyin önemi kalmıyor ama sezona özellikle psikolojik anlamda doping ile başlamak için galibiyet gerekiyor. İmparator'a ve Aslanlara güveniyoruz. Allah utandırmasın.
Hagi'den Messi Yorumu
Bir dönem hem Barcelona hem de Real Madrid forması giymiş olan efsane, Barcelona'nın Dinamo Bükreş ile oynayacağı hazırlık maçı öncesi basının soruları yanıtlarken Messi mi Ronaldo mu? sorusuna; Cristiano Ronaldo çok iyi bir oyuncu ama ben Messi'yi tercih ederim. O inanılmaz biri. Sadece saha içinde yaptıklarıyla değil, saha dışında yaptıklarıyla da örnek oluyor. Böyle zamanlarda bu çok önemli'' yanıtını vermiş.
10 Ağustos 2012 Cuma
Ruh...
Bilemiyorum abartıyor muyum ama olayın güzelliği karşısında biraz afalladım. Bazı futbolcular hangi takıma giderlerse gitsinler aynı numarayı giymek isterler. O numara ile özdeşirler bir nevi. Özeldir o numara. Burak da bu tarz bir futbolcu. Bize transfer olduğu zaman Trabzonspor'da giydiği 17 numara kaptan Ujfalusi'deydi. Ujfalusi'nin 17 numarayı benimsemesinin nedeni kızının 17 Temmuz'da doğmuş olması. Atletico Madrid'de de 17'yi giyiyordu.
Burak Yılmaz, bugün resmi twitter hesabından yaptığı açıklamada Ujfalusi'nin kendisine jest yapıp 17 numarayı verdiğini açıkladı. Takım olmak, bir ruha sahip olmanın yolu bu tarz güzel şeylerden geçiyor. İmparator'un gelmesi ile aslında hiç ölmeyen, sadece uyutulan ruh tekrar uyanıyor.
9 Ağustos 2012 Perşembe
Melo Tekrar Galatasaray'da
Transferi yılan hikayesine dönen, döndürülen Melo, en sonunda tekrar 1 yıllık kiralık olarak geldi. Karşılamadan da anlaşılacağı üzere, her ne kadar 3 aya yakın süre tatil de yapmış olsa, hazır görünüyor! Umarım geçen sezon ki performansını aratmaz. Hoşgeldin Pitbull!
6 Ağustos 2012 Pazartesi
Melo Çıkmazı
Melo... Bir Transfer Hikayesi yazımda bahsetmiştim biraz. Ama işler gittikçe 'saçma' bir hal almaya başladı. Orta sahaya bir transfer yapılması gerektiği çok bariz. Melo ya da muadili kesinlikle gerekiyor. Türkiye'deki bir çok kişiden çok daha iyi tatil yapan (neredeyse 3 ay) Melo'nun transferi hakkında her gün daha ilginç haberler okuyoruz. Melo ile anlaşıldı, Juventus ile anlaşılacak, Juventus ile anlaşıldı, Melo ile anlaşılacak. Menajerleri fazla para istiyor, anlaşıldı, anlaşılamadı derken Melo'nun transferi tamamen 'kördüğüm' oldu. En son çıkan haberde Melo'nun kardeşi için bir takım bulacağımız... Oldu olacak amca oğlunu da baş göz edelim... Şaka gibi gerçekten.
Melo iyi bir oyuncu. Ama bazıları işi iyice ileri götürüp Melo'yu mevkisinin en iyisi yapıyor ki bu gerçek değil. Hatta o denli abartıldı ki, Melo gelse Şampiyonlar Ligi şampiyonu olacağız, gelmezse küme düşeceğiz sanki. Melo, Galatasaray'a gelmeden önce Oktay'ın Eto'o için söylediği gibi gibi 'bitmişti'. Ama Galatasaray ile iyi bir başlangıç yaptı. Hem iyi oynadı hem de Kulübe uyum sağladı. Tabiri caizse yeniden doğdu. Şampiyonlukta büyük katkı yaptı. Bende gelmesini isteyenlerdenim ama bu şekilde değil.
Bu transfer hikayesinde bir sorun olduğu açık. Galatasaray, Melo, menajerler ya da Juventus. Sıkıntı birinde ya da birilerinde. İş her gün daha farklı bir boyut alırken artık bu saçmalığa birinin dur! demesi gerekiyor. Galatasaray Kulübü'nü 2-3 menajere oyuncak etmenin lüzumu yok. Şahsen Melo'nun, menajerlerinin ve Juventus'un, Galatasaraylı taraftarların özellikle twitter vb kanallardan yaptığı sevgi gösterilerini kendi aleyhinde koz olarak kullandığını düşünüyorum. Yani taraftarın sevgisi sömürülüyor.
Resti çeken tarafın Galatasaray olması gerekirken, taraftarlar Melo'yu çok seviyor, istiyor. Eninde sonunda istediğimiz ücreti verecekler deyip resti çeken Melo'nun tarafı oldu. Şu çok açık ki, Galatasaray Melo'dan iyisini bulabilir ama Melo Galatasaray'dan iyisini bulamaz. Juventus takımda düşünmüyor, bizden başka ilgilenen yok ama Melo efendinin 5 yıllık maliyeti 25 milyon Euro'dan fazla. Kesinlikle 5 senelik sözleşmeye karşıyım. Melo 33 yaşına geldiği zaman yıllık 4 milyon Euro alacak olması sadece saçmalıktır.
Yönetim şu konuda hatalı; sezon bittiğinde ilk iş Melo'nun transfer konusu halledilmeliydi. Anlaşma olmazsa da, alternatifi hemen alınıp konu kapatılmalıydı ama iş çok uzadı ve tadı kaçtı. En son yapılan açıklamalar Melo'nun 1 yıl daha kiralanması yönünde ki bu en mantıklısı olur.
Galatasaray'da oynamak isteyen her zaman oynamıştır. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Amrabat'ın yaptıkları ortada.
Rahmetli Metin Oktay'ın da dediği gibi, Galatasaray da gitmek isteyen gönderilir, hep öyle olmuştur. İstemeyen de gitmemiştir...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)